Pazartesi, Ocak 22, 2018

Politik Moment: İsyan mı, Devrim mi?

Büyük sayılar kuramı açısından bakarsak, 2020-2050 için önce isyan dalgaları, ardından başarısız devrim girişimleri, dar alanlarda restorasyon ve reformasyon, geniş alanlarda kaosun kendini sürdürmesi gibi, bir orta vadeli gelecekbilim tahmini oluşuyor.
Bunun veri tabanı şu:
“… dünyanın en varlıklı yüzde 1'lik kesimi geçen yıl yaratılan küresel servetin yüzde 82'sine sahip oldu. Nüfusun en yoksul yüzde 50'sini oluşturan 3,7 milyar kişi ise bu pastadan hiçbir pay alamadı.”
Yani; % 1 = % 82, % 49 = % 18, % 50 = % 0 olmakta. Bildiğimiz üst, orta, alt sınıflar dağılımı böyle yani…
Bu süreç, tarihte ne ilk kez, ne de son kez olmakta. Çünkü proleterya, kalıcı hak kazanımı yerine, sınıf atlama lümpen eğilimi göstermekte, orta sınıf tam bir işbirlikçi sınıf olmakta, alt sınıflar ise fazla dibe inmeden binyıllardır aynı yaşamakta, bir tür kader veya limit gibi diyelim.
1945-1980-2015 arasındaki zaman dilimi, ilki başarısız 1968 süreci, ikincisi daha da başarısız neo-liberal süreç olmak üzere, 35’er yıllık kabaca birbirine eşit 2 bölmeden oluştu.
Daha uzun dönemli geçmişten gelen zemberek enerjisi birikimleri nedeniyle, 1848 ve 1871 başarısız devrim çıkışları ertesinde, bildiğimiz diktatörlüğün, Krupp baskısının balyozunun yinelenerek ve volan attırılarak getirildiği ardışık dönemler yaşandı.
2017-2018 arası dönem ise, biricik-özel oldu:
1945’te biten AB’nin ardından, 2015’te biten ABD oldu ki bunlar neden çöküş dönemine girdiğimiz açımlıyor: Çünkü, ardışık hegemon aday adayları 2018’de hala oluşmadı.
Bunun sağlayan ve açımlayan nirengi noktası ise, 11 Eylül 2001 oldu: ABD ilk kendi evinde ve silahsız savaş / saldırı ile vuruldu.
Şerh: Tüm İslami terör odakları, bu noktaya yoğunlaşamadı henüz: Tıpkı, İkiz Kuleler’i bir hata sonucu, önce içeriden vurup, yıkamayıp, sonra dışarıdan vurup yıkmayı başarmalarının birkaç onyıl alması gibi, devrimin hayat bilgisi ünitelerinde çok yavaş öğrenmeleri sorunu var.
Hegemonların da, asilerin de hesaba katmadıkları ise şu:
Dünya’yı ve geleceği sınıfsal yapılar dışında, makro-makro krizler bekliyor ve bunlar tam ekonomiko-politik değiller:
Su, gıda, enerji, salgın, nüfus artışı durması / göçü eşlenikliği.
Eskiden nüfus parametresinde, Malthus eksi zekalısının ve eksi bilgilisinin 1790’ta iddia ettiğinin tersine, 1830 tarihinde Verhulst’un matematiksel olarak kanıtladığı gibi, belli bir oranda kendi kendini budayan bir nüfus artışı vardı. Yani nüfus, genelde hep artmaya eğilimliydi ama bu, bildiğimiz 50 yıllık global doğum kontrolü sürecini tanım olarak içermiyor, çünkü ilki doğal, ikincisi kültürel parametreler içeriyor. Sonuçta, 1. Dünya ve sarıkafa nüfusu azalırken, 3.-N. Dünya nüfusu aşırı arttı ve 1. Dünya’ya göçtü. Bu, barbarların istilası yerine, lümpenlerin istilası oldu. Bu da, Roma’nın yıkılma öncesinde gönüllü aldığı barbar emekçi / asker nüfusunun sonunda Kavimler Göçü’ne varacak olan ön-yıkım potansiyelini yaratması gibi bir şey demek: Ya da tarih yavaş ilerler. Ancak, ABD nüfusu % 50’den çok sarıkafa-değil olsa da, yeni kuşaklar karakafa sömürgeci olacak, ya da Obama simgesinde oldu bile çoktan.
Çin, nüfus kontrolünün 25 yılda % 25 daha az nüfusu, 1,2 milyara karşın, 400 milyon doğurtulmayan nüfus verebileceğini fiilen açımladı ama sonra bundan fikren vazgeçti.
Göçler ise, global toplamda şimdilik % 5 limitinde ama Türkiye 1977-1922 gibi özel yerzamanlardda bu, % 50 olabildi. Artı, global nüfusun % 15-20’si bu göçü aldı için, oralarda göçmen oranı % 20’yi geçti, yani bu bir nüfus topolojik yoğrulması ve kültürel fermentasyonları ve metamorfozları yaratan da bu, savaş değil.
Salgın, şimdiki tıbbi ve eczasal koşullarda maksimumu % 5 olan bir global nüfus eksilmesi demek. Bunu bilimciler böyle hesaplamışlar (kaynak: National Geographic).
Her durumda, 10 milyarda duracak gibi görünen nüfusun, en az % 40’ı, yani 4 milyarı fuzuli. Dünya 2010’dan beridir, ekolojik olarak artık kendini yenileyemiyor. Yine de, sabit 10 milyardaki bu fazlalık ancak ve ancak hala doğum kontrolü ile sağlanabilir gibi görünüyor, ama Çin usülü, ama başka usül ile…
Bu 0 ekonomik değerli % 50 nüfus oranı hep baki kalacak. Yani, belki 70 yıl yaşayacaklar ama bildiğimiz insan gibi değil, temel insan haklarındaki yaşam gibi değil yani.
İşbirlikçi orta sınıfın ve/ya kene üst sınıfın akıllanması hiç umulmaz, tarihte bunun olduğu hiç vaki değil.
Dolayısıyla isyan ve devrimcik (küçük devrim) dalgaları kaçınılmaz ama bu, ABD’deki gibi limuzinle gelen zencinin talanı ve Fransa’daki gibi araba yakıp, şirketleri zengin etme gibi yine lümpen yollardan yaşanageldi ve yaşanagidecek gibi.
Burada en önemli olan şey, tarihte ilk kez, hem geçmişbilim, hem de gelecekbilim kullanarak, Dünya Sistemi modelinin gayet açıkseçik çıkarsamalar yapabilmesi.
İsyan da geliyor, devrim de…
Da ne olacak ki?
Dipnot:
İşte buna aşırı gerçekçilik denmekte… İsteyen, marjinal realizm diyebilir.

(23 Ocak 2018)

Hiç yorum yok: