11 Eylül
2001’deki silahsız savaştan beridir, artık yeni savaşlar, eskilerinin
parametreleriyle tartışılamaz oldu.
Yarar’a
yönelik olarak birinci negasyonumuz bu.
İkinci
negasyonumuz, TSK’nin Afrin’i ev ev bildiği bilgisinden hareket etmesi. TC’de
de 40 yıldır bunu biliyorlar ama 100 bin ölü var. Savaş, maddi ve manevi
bilançosu önceden biliniyor ve yönetilebiliyorsa, kazanılır.
Artı
günümüz savaşçıkları, birebir markeyle ilerletilemez. Klasik nizamdaki ordu ve
nizami savaş artık yürümüyor. TSK’nin kendi savaş kuramı kitaplarını çöpe
atması gerek.
Gelelim
onu diğer bilgilerine, alıntı ve yorum sırayla gidecek:
Sesli
yayında, bu savaşın istihbarat savaşı olduğunu söylüyor ve yanılıyor. Bir canlı
bombanın sana doğru geldiğini biliyorsun. Tamam istihbarat okey. E, ne olacak?
Bomba yine patlayacak. Sultanahmet bombacısı veya Atatürk Havalimanı terör
saldırısında olduğu gibi, saldırıyı gören birileri duruma müdahale edince,
ölmeyecek birileri de fazladan ölüyor. Çünkü karşındaki savaşçı, zaten ölmeye
ve öldürmeye programlı. Kim veya kaç kişi olduğu önemsiz. Bombanın pimini
çekmiş, dalmış sivillerin içine.
"Yabancı
askerler ne yapacaklar? Bu teşkilatın içinde üç tane faktör var. Birisi Arap
aşiretleri, arkasından sivil komün dediğimiz komünler var. Bunlar çoğunlukla
yabancı ülkelerden gelmiş asker kökenliler. Bunların neyi kullandığını
bilmiyoruz. Şunu biliyoruz ama bu operasyon Fırat Kalkanı Harekatı'ndan daha uzmanlık
gerektiren bir operasyon."
Hah,
işte bu doğru. Farklı ama ne, nasıl, nerede farklı?
Paralı
askerin ne yapacağı bilinmez. O profesyoneldir. Son anda savaş alanını sağ
terketmeye bile karar verebilir.
Üçüncüsü,
herhalde AB’den gelen sarıkafa gönüllüler.
“Yarar,
YPG'nin elindeki silahların DEAŞ'ın elindeki silahlardan daha gelişmiş olduğunu
da söyledi.”
Burada;
silah, malzeme, para etkenleri önemsiz. İnsan etkeni öne çıkıyor. Adamlar kendi
topraklarını savunuyorlar sonuçta.
Burada
en önemli olan şey, savaşın tarafların savaşmayı pek bilmediği. Diyelim 100
grup var ama kimin hangi tarafa hangi anda geçeceği belirsiz.
Peki,
IŞİD’liler ne oldu?
Yenildiler
belki ama ölü veya diri yakalanmadılar ki. Saddam’ın alandaki kurmay askerleri
de öyle.
Hasan
Sabbah ve Osman Bey, en küçük ve en geç savaşa katılıp, en büyük sonuçlara
varan tipler. Kuzey Irak’ta ve Kuzey Irak’ta böyleleri yok. TC’de de yok.
O
nedenle de bu savaşın sonul yönelimi veya hedefi yok. Bu savaş, 3 gün 5 gün
değil, 3 yıl 5 yıl sürer. Küçük ama uzun süreli olur yani.
Suriye
zaten bölünmüştü, durum öyle sürer.
Kürtler;
Müslim, Öcalan, Barzani, Talabani odakları, sonul ve yeni politik momentlerine
karar verene kadar boştalar. Bunların arasında iç hesaplaşma var yani.
Ek irdeleme:
“Bunların
neyi kullandığını bilmiyoruz.”
Bu şu da
demek:
Bunları
neyin / kimin kullandığını bilmiyoruz.
Yani,
silahı ve hedefi belli olmayan, oldukça modernize, oldukça yüksek teknolojili,
profesyonel savaşçılardan söz ediyoruz. Ve bunlar, savaşın bitmesini değil,
sürmesini istiyorlar. Yani, klasik Yojimbo-Ronin’in
yaptığının tersini de yapabilirler, düzünü de. Adam oraya para kazanmaya ve öl(me?)meye
gelmiş. Olağan hiçbir er veya general, böyle değildir.
Asıl sorun,
potansiyel PKK-IŞİD işbirliği gibi belirsiz etkenlerde. Sözkonusu olan, PKK-N’cikler
ve IŞİD-N’cikler.
En
şanslı olduğumuz konu, Putin’in Öcalan’ı Moskova’da ağırlayabilecek denli
dangalak biri olması. KGB uzmanı biri bu herzeyi yemiş. Sonunu hesap edememiş.
Sonunda da, düşürülen kedi uçağının zararını yutmuş. Bunların yarısı bile,
birini astırmaya yeterdi eski SSCB’de.
Gelelim
asıl kısa vadeli geleceğe:
Bizce bu
yeni savaş, bize çok şey öğretecek.
Eğitim zayiatı da ibadullah olacak.
Yarar,
küllüm mafiş, küllüm negasyon yani.
(18 Ocak 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder