Pazar, Ocak 21, 2018

Mete Yarar Negasyonu: Afrin Savaşı Parametreleri

11 Eylül 2001’deki silahsız savaştan beridir, artık yeni savaşlar, eskilerinin parametreleriyle tartışılamaz oldu.
Yarar’a yönelik olarak birinci negasyonumuz bu.
İkinci negasyonumuz, TSK’nin Afrin’i ev ev bildiği bilgisinden hareket etmesi. TC’de de 40 yıldır bunu biliyorlar ama 100 bin ölü var. Savaş, maddi ve manevi bilançosu önceden biliniyor ve yönetilebiliyorsa, kazanılır.
Artı günümüz savaşçıkları, birebir markeyle ilerletilemez. Klasik nizamdaki ordu ve nizami savaş artık yürümüyor. TSK’nin kendi savaş kuramı kitaplarını çöpe atması gerek.
Gelelim onu diğer bilgilerine, alıntı ve yorum sırayla gidecek:
Sesli yayında, bu savaşın istihbarat savaşı olduğunu söylüyor ve yanılıyor. Bir canlı bombanın sana doğru geldiğini biliyorsun. Tamam istihbarat okey. E, ne olacak? Bomba yine patlayacak. Sultanahmet bombacısı veya Atatürk Havalimanı terör saldırısında olduğu gibi, saldırıyı gören birileri duruma müdahale edince, ölmeyecek birileri de fazladan ölüyor. Çünkü karşındaki savaşçı, zaten ölmeye ve öldürmeye programlı. Kim veya kaç kişi olduğu önemsiz. Bombanın pimini çekmiş, dalmış sivillerin içine.
"Yabancı askerler ne yapacaklar? Bu teşkilatın içinde üç tane faktör var. Birisi Arap aşiretleri, arkasından sivil komün dediğimiz komünler var. Bunlar çoğunlukla yabancı ülkelerden gelmiş asker kökenliler. Bunların neyi kullandığını bilmiyoruz. Şunu biliyoruz ama bu operasyon Fırat Kalkanı Harekatı'ndan daha uzmanlık gerektiren bir operasyon."
Hah, işte bu doğru. Farklı ama ne, nasıl, nerede farklı?
Paralı askerin ne yapacağı bilinmez. O profesyoneldir. Son anda savaş alanını sağ terketmeye bile karar verebilir.
Üçüncüsü, herhalde AB’den gelen sarıkafa gönüllüler.
“Yarar, YPG'nin elindeki silahların DEAŞ'ın elindeki silahlardan daha gelişmiş olduğunu da söyledi.”
Burada; silah, malzeme, para etkenleri önemsiz. İnsan etkeni öne çıkıyor. Adamlar kendi topraklarını savunuyorlar sonuçta.
Burada en önemli olan şey, savaşın tarafların savaşmayı pek bilmediği. Diyelim 100 grup var ama kimin hangi tarafa hangi anda geçeceği belirsiz.
Peki, IŞİD’liler ne oldu?
Yenildiler belki ama ölü veya diri yakalanmadılar ki. Saddam’ın alandaki kurmay askerleri de öyle.
Hasan Sabbah ve Osman Bey, en küçük ve en geç savaşa katılıp, en büyük sonuçlara varan tipler. Kuzey Irak’ta ve Kuzey Irak’ta böyleleri yok. TC’de de yok.
O nedenle de bu savaşın sonul yönelimi veya hedefi yok. Bu savaş, 3 gün 5 gün değil, 3 yıl 5 yıl sürer. Küçük ama uzun süreli olur yani.
Suriye zaten bölünmüştü, durum öyle sürer.
Kürtler; Müslim, Öcalan, Barzani, Talabani odakları, sonul ve yeni politik momentlerine karar verene kadar boştalar. Bunların arasında iç hesaplaşma var yani.
Ek irdeleme:
“Bunların neyi kullandığını bilmiyoruz.”
Bu şu da demek:
Bunları neyin / kimin kullandığını bilmiyoruz.
Yani, silahı ve hedefi belli olmayan, oldukça modernize, oldukça yüksek teknolojili, profesyonel savaşçılardan söz ediyoruz. Ve bunlar, savaşın bitmesini değil, sürmesini istiyorlar. Yani, klasik Yojimbo-Ronin’in yaptığının tersini de yapabilirler, düzünü de. Adam oraya para kazanmaya ve öl(me?)meye gelmiş. Olağan hiçbir er veya general, böyle değildir.
Asıl sorun, potansiyel PKK-IŞİD işbirliği gibi belirsiz etkenlerde. Sözkonusu olan, PKK-N’cikler ve IŞİD-N’cikler.
En şanslı olduğumuz konu, Putin’in Öcalan’ı Moskova’da ağırlayabilecek denli dangalak biri olması. KGB uzmanı biri bu herzeyi yemiş. Sonunu hesap edememiş. Sonunda da, düşürülen kedi uçağının zararını yutmuş. Bunların yarısı bile, birini astırmaya yeterdi eski SSCB’de.
Gelelim asıl kısa vadeli geleceğe:
Bizce bu yeni savaş, bize çok şey öğretecek.
Eğitim zayiatı da ibadullah olacak.
Yarar, küllüm mafiş, küllüm negasyon yani.

(18 Ocak 2018)

Hiç yorum yok: