Birinci
Cumhuriyet, Aralık 2013’te, TC’nin 10 yılda birlik devranlar (mikro sikluslar)
geleneğine uyarak, 90 yılın sonunda battı.
Yanısıra,
hem Dünya’da, hem TC’de neo-globalist neo-liberal
dönem de bitti. Bunun bitişi için, 2011-2017 arasında birçok olay seçilebilir,
farklı kişiler de gelecekte seçecekler de. Dünya için daha çok 2007 Ev Krizi bir kilometre taşı oldu,
çünkü o günden yana G-7 ülkelerinin ekonomileri hala kendilerini toparlayamadılar
ki bu da 1929 Krizi’nden daha uzun süre demek, o zaman 2. Dünya Savaşı
getirilip, seri savaş üretimine ve vatansaverlik
kisveli negatif işsizlik durumuna geçildi. Birikmiş eksi değerler,
biriktirilen artı değerlerle dengelendi, arada da on milyonlarca kişi erken
vefat etti ama Almanya 1920’lerde ödeyemediği
emekli maaşlarını ödemekten kurtuldu örneğin.
Tarihteki
bizim açımızdan en uzun Fetret Devri
de 10 yıl sürmüştü. Her açıdan 2023, bir moment yani. İlk değil, ikinci erken
seçim momenti o çünkü. 2019’da çok az şey değişebilecek ve değiştirilebilecek
çünkü. Buna AKP’nin gitmesi veya kalması dahil (bakınız ANAP’ın silinişi zaman
dilimi).
Yani
kısacası, 4 yıldır budalalar gemisi batıyor, kimi batan gemiyi seyrediyor, kimi
bakmıyor bile, kimi çoktan tüydü bile. Kalanlar, mal mal batıyoruz işte.
Tarih
biz; iktidar seçkinlerinin de, entellektüellerin de, kitlenin de tarih
bilincine sahip olmadığını, yani kısacası, eğitimli veya eğitimsiz herkesin tarih bilinçsiz olduğunu söylüyor.
Tarihin tekerrürü açısından buna eyvallah.
Eyvallah
olmayan şu:
Felaket
öncesinde, sırasında, sonrasında felaket yöneticiliğimiz berbat çıktı. Bu, en
yüksek Dünya dayanışması rekorulu 1956 Dinar Depremi’nden 43 yıl sonraki 1999
Adapazarı Depremi’nde çılgınlar gibi talan olması momentiyle ortaya çıkmıştı
zaten. Gölcük’te koskoca donanma Komutanlığı 3 gün dut yemiş bülbül oldu, çünkü
ana komuta merkezi çökmüştü.
Sonradan birileri, 150 talancıyı vurup gömerek işe müdahale edebildiler ancak.
Ancak,
Ocak 2018 momentinde herşey açıkseçik ortada, herşey çok yavaş olup bitiyor.
Adapazarı’nın anlık felaketinden farklı olarak, yavaş ısınan kaynar suda haşlanan kurbağalar durumu oldu.
Ve en
berbatı şu oldu:
80
milyonda Allah, baba, devlet korkusu kalmadı. Ahlak, din, hukuk kalmadı.
Toplumun öz-denetimi silindi.
Benim, ilk öldürülecekleri seçtiğimiz tersine
felaket yönetimini gerektiren sonuç çıktı ortaya.
Sıradan
insanlar, gündelik yaşamda da zaten ölümü inkar ederler. Bu kez ölüm ve yıkım
onları hedef alınca, hepten inkara geçtiler: Toplama kampının öldüren gaz duşu kuyruğundaki insanların
durumlarını inkarı çıktı ortaya.
Bunda
asıl amacı o olmayan biçimde, 1975 sonrası doğumlu ezeli-ebedi ergenlerin
hiçbir bilgi belleği olmamaları (ya
da kalıcı hiçbirşey öğrenememeleri) durumunun 35 yıldır bilfiil sürüyor olması
durumunun yaratılması, herşeyi bitirdi. Yani insanlar, kurtaracak biri varken
bile, onu dinlemiyorlar, ölürken bile onu dinlemiyorlar, sopa bile onları doğru
yola sürmüyor.
Tipik
Sodom-Gomor durumu yani.
Nasıl ki
milyonda bir işe yarar insan istatistiği hala işliyor ise, benim gibi zekat
keçilerinin daha da düşük olasılıklı sağ kalma ve felaket yöneticiliği
pozisyonuna çıkma (Nazım’ın Karayılan
durumu yani) olgusu / olayı yaşanıyor şu an. Bu da bilinen bir şey, çünkü
ancak benim gibi psikopatlar Murphy’nin bile akıl edemediği en kötüden de kötü
durumları akıl edebilir. Bana boşuna bunca yıl, negatif, antipatik, şu bu
demediler.
Benim
gibi tersine akiller, birilerini
kurtarmaya hala debeleniyor. Sonuçta, yeğenim kadar yakınıma dek, bildiğim tüm
gençleri şu ya bu yoldan yurtdışına aktarıyoruz ki onlar bunu hiç mi hiç hak
etmiyorlar, doğmayı bile hak etmemişlerdi zaten…
Burada
soru şu:
İlk öldürülecekleri ateşe
atarkenki kayıt,
gelecekte ne kadar işe yarayacak? Sobotta verileri gibi mi yani?
Yani, belli
kayıpları baştan kabul ettik, demek bu.
Kurtarmaya
çabaladığımız şey, acil durum bilgileri.
Sırça
anahtarla kapı açıp, anahtarı da kilidi kırıp, tek kezlik ve tersinmez bir iş
yapıyorluk durumu var ortada.
Kampüs
nanay, sanat nanay, 15 yaş üstü nanay.
Elde var
ne?
Budalalar
gemisi tayfasını, tuzlama mı, haşlama mı yapmalı?
Sorular
bunlar, şu an için…
(2 Aralık 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder