Cumartesi, Ocak 13, 2018

Leyla Erbil’in Yazarlık ve Yaşarlık Profili Kesitleri

Bizi bu metinde ilgilendiren konu, yazarken topluma karşıki ve erkeklere karşıki profilleri:
Önnot:
Bir yazarın kamusallaşmış yaşamı, magazin haberi konusu olarak değil, biyografisini tarihe yerleştirme babında, epistemolojik aksiyoloji açısından bilgisel kayıt önemi taşır, karşılaştırma-karşıtlaştırma ile…
Bir: Erbil, toplumsal sayılabilen bir yazar ama gerçekte hiç öyle biri değil. Tam tersine, birey olmaya çabalarken, birey bile olamamış bir kadın-yazar (taslağı?).
Bu açıdanki profili; Rus bir kadın yazarın Atay ve Alman kadın bir yazarın Soysal profilleriyle çok uyuşur: Yabancı eleştirmenler veya akademisyenler, bizim yazarlarımızı gayet nesnel ve kürel olarak irdelerlerken, bizim eleştirmenlerimiz konuyu gayet öznel ve yerel olarak ele alırlar. Bize bu kez bu konuda böyle düşündüren şey, Erbil’in 50. yazarlık yılı ile ilgili olarak, Oğuzertem’in derlediği ve 25-30 yerli yazarın Erbil eleştirileri derlemesi kitabı oldu. Başlıklar da, oradan esinlendi.
İki: Erbil, kadın-yazar olarak, 3 erkek yazarı (Sait Faik, Ahmed Arif ve Sadun Tanju olarak) ve 1 yazar-değil erkeği biraraya toparlar ve hepsini birbirine tokuşturur. Kendine eş olarak içlerinden yazar olmayanı seçer. Bu noktada Adalet Ağaoğlu ile çakışır, Soysal ile çatışır.
Soysal, yine 3 erkek yazarı, Başar Sabuncu’yu, Özdemir Nutku’yu ve Mümtaz Soysal’ı koca olarak sırayla seçer, bu açıdan eski ahlaktandır.
Tomris Uyar ise, 3 erkek-şairi, Ülkü Tamer’i, Cemal Süreyya’yı ve Turgut Uyar’ı seçer. Hangileriyle evlendiğini tam bilmiyorum. Vakıa aynı, rivayet muhtelif bu konuda.
Bu karşılaştır-karşıtlaştır’dan sonra, dönelim Erbil’e:
Erbil, güvenli liman bulup seçtiği o erkek tarafından da aldatılır. Bunu, ‘Mektup Aşkları’ romanında bizzat kendi anlatır.
Bizce bu 2 seçim de, aynı seçimdir:
Sağlam olanın seçimi, aluturka dişil risk alama huyu.
Erbil, toplumcu olarak göründüyse, o zaman öyle sattığı içindir. Sonra bireysellik satmıştır, o zaman da öyle görünmüştür. Bu ülkede bir zamanlar (köy romanının zirve yaptığı yıllarda yani), Demir Özlü’nün Bir ‘Küçük Burjuvanın Gençlik Yılları’ romanı aşağılanıyordu, bugünse ilk alaturka burjuva romanı klasiği sayılıyor.
Toplumculuk konusu ise şöyle:
Sait Faik, daha 1936’da şöyle bir saptama yapar:
“Türk sanatçısı, kravatı sola kayınca, kendini solcu sanır.”
Aynen öyledir ve hala öyledir.
Solculukla aslında (en azından o anda) uzaktan yakından ilgisi olmayan, hapse girmemek için TİP milletvekili olmayı seçtiğini kendi anlatan, paşa torunu olmakla övünen, viski içen Çetin Altan, solcu diye lanse edilir hala. Sonra da, mason çıkmıştır.
Bizim derdimiz bu:
Kamusal kayıtlardan, ölmüş 1. Cumhuriyet’in, bizzat o cumhuriyeti korumakla övülen alaturka yazarlarca nasıl gömüldüğünü açımlamak.
Burada Erbil, hem mücadaleci kadın tipine, hem de toplumcu yazar tipine gayrınizami faul yap(tırıl)mıştır. Bunu kayda geçirmek istedik.
Nokta.

(11 Ocak 2017)

Hiç yorum yok: