Bir
haber:
“Doğan
Holding onursal başkanı Aydın Doğan, Mayıs 2011'de Milliyet ve Vatan'ı sattığı
Erdoğan Demirören'le Doğan Medya Grubu'nun satışı konusunda anlaştı.
T24'ün
aldığı bilgilere göre; bünyesinde Hürriyet, Fanatik ve Posta gazeteleri ile
Kanal D ve CNN Tük kanallarını da bünyesinde bulunduran Doğan Medya Grubu'nu
satın alan Demirören Grubu’nun, bu satın almada arkasında başka bir sermaye
grubunun da bulunduğu düşünülüyor.”
Doğan,
Demirören’e daha önce Milliyet’i satmıştı. Bu, son satış oldu, çünkü satacak
başka medyası kalmadı Doğan’ın.
Demirören’in
hepsini alacak nakit parası olduğunu sanmıyoruz. Gelsin krediler. Yıldız
Holding’in 7 milyar dolar borcu varmış, Ülker’i ve Şok’u satsan, o kadar etmez.
Demirören’inki de o hesap olacak gibi.
Doğan,
medyaya ilk adımını 1979’da atmıştı, 1983-Özal’dan 4 yıl önce.
Sonra,
sattı geri aldı, şu bu, buraya gelindi. The End.
İşin
ironik yanı, Doğan’ın kızlarının, ver gazı ver gazı, türü beyanatları. Bu son
adım, o beyanlara hiç de uygun olmadı.
Bu,
Doğan’ın Erdoğan’a teslim adımı. Yoksa, yine yiyecekti vergi cezalarını.
Türk
medyasının bu son adımından üzülmedik. Biline ve beklenen bir şeydi. Dünya,
Sultan Süleyman’a kalmadığı için, ömrümüz yetmese de, beklemeyi biliriz.
Keserin dönüp, sapın dönüp, hesabın da döndüğünü birileri görecek elbette.
Doğan,
daha gelmeden önce bile, alaturka medyada alafranga liberalizmin kalesi olarak
tasarlandı. O zaman Doğan’a ait olan gazetelerde, daha Marlboro sigarası
Türkiye’de yasal olarak satılmaya başlamadan önce, Marlboro reklamları çıkardı.
Bu, bizim ekonomi sorumuzdu: Neden?
Gördük,
anamızın kerrakesini ve nedenini…
Sonra,
Tüsiad, Müsiad’a tuş oldu. Sonra Müsiad, Tümsiad’a tuş oldu. Sanırım, hala o
egemen piyasada.
Alafranga
ve alaturka liberalizm farkı, Anadolu kaplanları falan değil: Tüsiad tipi aile
şirketi yerine, bakkal hesabıyla yürüyen holding demek.
Alafranga
liberalizm denizi 2007’de Dünya’da bitti. Gemi batarak yol alıyor hala.
Alafranga liberalizmin parayla sulamadığı bir alaturka liberalizm ağacı da
kuruyup gider yakında.
Yani,
ilk ve son kale düştü ama Doğu kalesi de yıkıntı durumunda.
Firaklı
sonla The End.
Burada
en önemli kayıt ve şerh:
Kendini
güvenceye almak için, ne kadar kesin ve açıkseçik adımlar atıyorsan, o kadar
durumundan emin değilsin demektir.
Diğer
bir deyişle, Erdoğan’ın ve AKP’nin buna gereksinimi yoktu.
(21 Mart 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder