2014
cumhurbaşkanlığı seçimlerinden beridir, kabaca % 40’lık bir kararsız, oyvermez,
geçersiz-oy-verir, çok parti değiştirmiş ve bıkmış seçmen, şu bu var.
Bunların
yeni durumu şu olmuş:
“KONDA
Genel Müdürü Bekir Ağırdır: "Ülkenin sorunlarını bu siyasi aktörler
çözemeyecek" diyen bir % 40 var!”
Kısacası,
deniz bitti.
Dünya’da
da, Türkiye’de de.
Fransa,
Almanya ve İtalya genel seçimleri de, aynı yönde sonuçlar verdi.
Neo-liberalizm
2007’de fiilen bitmişti. 2014’te buna ayıldı. 2018’de de fikren bittiği kabul
edilmiş oldu.
Da,
nolcek şimdi?
Koalisyon
desen, olmadı.
İttifak
desen, partileri bölebilir, çünkü partilerin kendisi tek tek paçal-derleme ve
yamalı bohça çünkü.
Barajı
düşürseler, mecliste 20 parti birden olur, işin içinden çıkılamaz.
2002’deki
gibi 2 parti olsa, kan çıkar bu kezinde.
Sürdürülebilir
borçlanma olmadığı gibi, sürdürülebilir sol-sağ abuksaması da olamazdı,
olamadığı şimdi görülmüş oldu.
Faşist
ve engizitör parti serbest ama sosyalist ve komünist parti yasak. Oğ yeğ. Ahan
da size sonuç.
AKP
şöyle diyormuş:
“AK
Parti cenahı, ‘şöyle bir değişiklik var’ diyor: "Eskiden seçimden sonra
koalisyon yapılıyordu. Pazarlığa dönüyordu ama şimdiki durum daha meşru. Seçmen
açısından kimin kimle koalisyon yapacağı, seçimden önce ortaya çıkmış
olacak."”
Takıyyeye
bakar mısınız?
MHP
seçmeni, neden AKP’ye zorunluca oy versin ki?
Bağımsız
vekil yolu tıkanınca, çok küçük partiler ittifak yaptı, o normal ama en büyük
parti neden ittifakı savunur ve yapar ki?
Araştırmacı
seçmenleri şöyle tanımlamış:
“Türkiye'de
seçmen davranışlarını belirleyen en önemli beklentilerden bir tanesi kimlik
meselesi. Kültürel kimlik, inanç grubu ya da etnik kimliği. İkincisi hayat
tarzı meselesi. Üçüncüsü eğitim seviyesi meselesi. Dördüncüsü insanların
dindarlık seviyesi. Dindarlık seviyesi giderek kimliğin bir parçası olarak
çalışıyor. Bir başkası insanların kendilerini sağda veya solda görüp görmediği
meselesi. Her birinin etki alanı daha azalarak gidiyor elbette.”
Şunu
söyleyememiş ama:
Türkiye’de
seçmenin üçte biri, satılık oyludur ve artı her seçimde parti değiştirir ama bu
iki durum birebir çakışmaz. Bu kayma da, o muğlak % 40’ı oluşturur.
Yani:
Seçmen
artık AKP’nin dinciliğine ve MHP’nin milliyetçiliğine inanmıyor.
AKP
artık seçmeni satın alacak yeni paraya sahip değil, vereceğini verdi yani ve
pasta bitti.
Türkiye’de
sol veya sağ seçmen, politik anlamda hiç olmadı, 1946’dan beridir böyle.
Yine,
diğer bir eksik saptama:
Seçmenin
aşırı polarize olduğu belirtiliyor.
Bu,
geçersiz:
Asıl
silah kullanabilir ve 100 bin kayıp silahı kullanacak olanlar, apolitik
lümpenler, çünkü 15 Temmuz gecesi silahlar onlara verildi. Ve bunlar, o
silahları veren AKP’lileri de o silahlarla soyarlar.
Ve artı:
Rahmetli
hırsız yazar Mehmet Kartal’ın 1995 momentiyle saptadığı üzere:
Bu
ülkede hırsızlar, artık ırza ve cana da saldırıyorlar.
Hah,
AKP’nin becerdiği bu işte:
Kendisine
oy versin vermesin, seçmeni fakirleştirdi fakirleştirdi, artık canını alıyor
seçmenin:
İster
evinde, ister cephede olarak.
Yani:
Bu
noktadan sonra seçimin hiçbir işlevi yok.
Kimse
henüz bunu görmüyor ama:
AKP’nin
seçim yapmak gibi bir niyeti de kalmadı artık. Yasalar da buna uygun. AKP
uymasa da koyar zaten.
Yani:
Körlerle
sağırlar birbirini ağırlar. Seçilenlerle seçenler de birbirini ağırlar.
Tabii
ki:
Gelecek
hep gelir ve gelecek uzun sürer.
(5 Mart 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder