Elif
Şafak’ı savunmanın bana kalması ilginç, çünkü onu bir yazar olarak günahım
kadar sevmem.
Anekdot
şu:
Şafak ve
1 kişi daha, Şafak’ın bir kitabını İngilizce’den Türkçe’ye birlikte
çeviriyorlarmış.
Arkadaş,
bu konuda saydırdıkça da saydırdı.
Efenim,
bir yazar anadilinde yazarmış.
Ben de,
Şafak’ı sevmediğimi ama bir konuda adil davranmak istediğimi belirtip,
örneklerimi saydım.
Tezer Özlü’nün
Yaşamın Kıyısına Yolculuk’unu Almanca yazıp, kendisinin Almanca’dan Türkçe’ye
çevirdiğini anlattım.
Konuştuğum
kişi, Tezer Özlü ile Sevgi Soysal’ı karıştırdı ve onun annesinin zaten Alman
olduğunu söyledi. Oysa, Özlü’nün anneanne tarafı Arap, daha doğrusu Suriyeli.
Ama onun esmerliği Arap esmerliği. Özlü’nün Arap kökenli olduğunu konuştuğum
kişiye söylemedim ama daha sonra söyleyeceğim.
Artı:
Milan
Kundera, o zamanki Çekoslovakya’da Çekçe yazmış. Kitaplarını Fransızca’ya
çevirmişler. Yıllar sonra, Fransa’ya yerleşmiş ve Fransızca öğrenmiş (ya da
daha önceden biliyormuş). Bir gün kitaplarının çevirilerini denetlemiş. Berbat
bulup, hepsini bir daha çevirmiş.
Artı:
1987
gibi Rumelihisarı’nda yabancıların çocuklarına İngilizce eğitim veren bir
Community School vardı. O çocukların hiçbirinin evinde İngilizce anadili
değildi, çünkü belki 30 ülkeden çocuklardı.
Diplomat misyonunun çocukları hep öyle olurmuş zaten. Anadili ise,
ilkede çocuğun evinde konuşulan dil olur.
Bunları
anlatınca, konuştuğum kişi, biraz olsun insafa geldi ama yine de sözünde
direndi.
Bunları
konuşan ve yazan olarak ben de, konuya daha önce hiç böyle bakmamışlığıma
şaşırdım. Çünkü konu, Batan Cumhuriyet’in Malları alanına giriyor. Bence,
Şafak’ın bu durumu, Cumhuriyet’i batıran davranışlar kapsamına girmiyor.
Kendisine yazar olarak antipati duysam da, bu böyle benim için.
Ancak bu
açılım, birçok yazarı yeniden irdeleme gereği doğuruyor, hem Türkçe yazanları,
hem de diğer dilde yazanları. Örneğin, eğer Kafka’ya anadili olmayan bir dilde yazan bir yazar olarak bakarsam, onun tüm
yabancılaşmaları baştan filtrelenir, hem de epeyi.
Bu
konunun başka metinlerde de sürmesi gerekli.
Nokta.
Es.
+
Ek
açılım:
Şafak,
İngilizce’yi böyle öğrendi diye, İngilizce’yi Türkçe’den daha iyi bilecek diye
bir şey yok. Türkçe yazmak daha zoruna gitmiş yalnızca. Sonuçta Türkçe, onun
ikinci dili sayılır, çünkü yazmayı da önce İngilizce öğrenmiş. Özellikle de
Türkçe yazmayı belki çocukluğunda değil, gençliğinde öğrenmiştir.
Yine de
bu, ilk öğrenilen dil en iyi bilinen dildir, diye bir şeyi kanıtlamaz.
Ortada
yalnızca şu var:
Yazarların
yazmayı yeğledikleri ilk dil derdi.
Kendi
hesabıma, İngilizce yazmaya çok debelendim. Yaklaşık 1 kitap hacmi (144 sayfa)
doldurdum ama sonuçlar bir türlü içime sinmedi. Yapabilsem, bazı konuları
yalnızca İngilizce yazarım.
İşin
tuhafı şu ki bazı konuları taa en başından beridir, yalnızca İngilizce olarak
okudum ki bunu o konuştuğum arkadaşa da söyledim, çünkü o konu Türkçe’de yok
(benim için gençliğimde modern dans ve kozmoloji).
İşte bu
konunun, Batan Cumhuriyet’in Malları’ndan biri olarak, bir eleştirmen ve
denemeci olarak, benim için de irdelenmesi gerekli diye bir sonuca vardım.
Şafak
anekdotu, beni taa buralara taşıdı.
(11 Mart 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder