Salı, Mart 13, 2018

Eilf Şafak ve Türkçe


Elif Şafak’ı savunmanın bana kalması ilginç, çünkü onu bir yazar olarak günahım kadar sevmem.
Anekdot şu:
Şafak ve 1 kişi daha, Şafak’ın bir kitabını İngilizce’den Türkçe’ye birlikte çeviriyorlarmış.
Arkadaş, bu konuda saydırdıkça da saydırdı.
Efenim, bir yazar anadilinde yazarmış.
Ben de, Şafak’ı sevmediğimi ama bir konuda adil davranmak istediğimi belirtip, örneklerimi saydım.
Tezer Özlü’nün Yaşamın Kıyısına Yolculuk’unu Almanca yazıp, kendisinin Almanca’dan Türkçe’ye çevirdiğini anlattım.
Konuştuğum kişi, Tezer Özlü ile Sevgi Soysal’ı karıştırdı ve onun annesinin zaten Alman olduğunu söyledi. Oysa, Özlü’nün anneanne tarafı Arap, daha doğrusu Suriyeli. Ama onun esmerliği Arap esmerliği. Özlü’nün Arap kökenli olduğunu konuştuğum kişiye söylemedim ama daha sonra söyleyeceğim.
Artı:
Milan Kundera, o zamanki Çekoslovakya’da Çekçe yazmış. Kitaplarını Fransızca’ya çevirmişler. Yıllar sonra, Fransa’ya yerleşmiş ve Fransızca öğrenmiş (ya da daha önceden biliyormuş). Bir gün kitaplarının çevirilerini denetlemiş. Berbat bulup, hepsini bir daha çevirmiş.
Artı:
1987 gibi Rumelihisarı’nda yabancıların çocuklarına İngilizce eğitim veren bir Community School vardı. O çocukların hiçbirinin evinde İngilizce anadili değildi, çünkü belki 30 ülkeden çocuklardı.  Diplomat misyonunun çocukları hep öyle olurmuş zaten. Anadili ise, ilkede çocuğun evinde konuşulan dil olur.
Bunları anlatınca, konuştuğum kişi, biraz olsun insafa geldi ama yine de sözünde direndi.
Bunları konuşan ve yazan olarak ben de, konuya daha önce hiç böyle bakmamışlığıma şaşırdım. Çünkü konu, Batan Cumhuriyet’in Malları alanına giriyor. Bence, Şafak’ın bu durumu, Cumhuriyet’i batıran davranışlar kapsamına girmiyor. Kendisine yazar olarak antipati duysam da, bu böyle benim için.
Ancak bu açılım, birçok yazarı yeniden irdeleme gereği doğuruyor, hem Türkçe yazanları, hem de diğer dilde yazanları. Örneğin, eğer Kafka’ya anadili olmayan bir dilde yazan bir yazar olarak bakarsam, onun tüm yabancılaşmaları baştan filtrelenir, hem de epeyi.
Bu konunun başka metinlerde de sürmesi gerekli.
Nokta. Es.
+
Ek açılım:
Şafak, İngilizce’yi böyle öğrendi diye, İngilizce’yi Türkçe’den daha iyi bilecek diye bir şey yok. Türkçe yazmak daha zoruna gitmiş yalnızca. Sonuçta Türkçe, onun ikinci dili sayılır, çünkü yazmayı da önce İngilizce öğrenmiş. Özellikle de Türkçe yazmayı belki çocukluğunda değil, gençliğinde öğrenmiştir.
Yine de bu, ilk öğrenilen dil en iyi bilinen dildir, diye bir şeyi kanıtlamaz.
Ortada yalnızca şu var:
Yazarların yazmayı yeğledikleri ilk dil derdi.
Kendi hesabıma, İngilizce yazmaya çok debelendim. Yaklaşık 1 kitap hacmi (144 sayfa) doldurdum ama sonuçlar bir türlü içime sinmedi. Yapabilsem, bazı konuları yalnızca İngilizce yazarım.
İşin tuhafı şu ki bazı konuları taa en başından beridir, yalnızca İngilizce olarak okudum ki bunu o konuştuğum arkadaşa da söyledim, çünkü o konu Türkçe’de yok (benim için gençliğimde modern dans ve kozmoloji).
İşte bu konunun, Batan Cumhuriyet’in Malları’ndan biri olarak, bir eleştirmen ve denemeci olarak, benim için de irdelenmesi gerekli diye bir sonuca vardım.
Şafak anekdotu, beni taa buralara taşıdı.
(11 Mart 2018)

Hiç yorum yok: