Çarşamba, Mart 28, 2018

Savaşlar ABD’yi Nasıl Batırdı?


Bir alıntı:
“Amerikalılar 2001 yılından bu yana terörle savaşa 5,6 trilyon dolar harcadı.”
Karşılaştırma için:
‘Mortgage’ krizi sırasında, ABD 1, AB 1 trilyon dolar sürdü piyasaya, yani toplam 2 trilyon dolar. Bu, 5 yıllık bir dönem boyunca parça parça sürdü.
Dünya tarihine baktığımızda, bütün büyük hegemonların bu türden çıkması zorunlu olmayan savaşlar yüzünden battığı kayıtlı ve Osmanlı da buna dahil.
İşin tuhafı, son 17 yıldır ABD, Dünya’da ne askeri, ne iktisadi, ne de siyasi olarak daha güçlü duruma geldi.
AB’de sol-sağ parti ayrımı batınca, ABD’deki sağ-sağ parti ayrımsızlığı komik bile olamadı: Unutmayalım ki Arap Baharı bir zenci olan, Demokrat Parti’li Obama başlattı.
1990’da SSCB’nin kendi batırmasıyla, tekkutuplu oluveren Dünya, ABD sayesinde yokkutuplu Dünya oluverdi.
2001’den sonraki en büykü AB’li müttefik olan İngiltere, inanılmaz politik gaflar ertesinde, Brexit ile AB’den çıkınca, ABD daha da zayıfladı.
ABD, en son Trump’ın getirdiği ithalat vergileriyle, AB-ABD düşmanlığını ve çatışmasını kesinleştirdi.
En geriye bakarsak:
ABd, 1950’den beridir hiçbir savaşı kazanamadı.
Ve artı, artık silah satışı Dünya’nın en büyük iş alanı değil. Rekabet yoğun. ABD, sata sata 100 milyar dolarlık silah satabiliyor artık. 70 yerde daha savaş çıkarması gerekli yani.
Ancak, anımsayalım ki Osmanlı’nın batışı 300 yıl sürdü. ABD’nin zirveliği 70 yıl sürdü. İnişi en az o kadar sürer. O da en az 2085 eder.
21. Yüzyıl, duralama yüzyılı olacak gibiydi, yaklaşık 18 yılda öyle olacağı da görüldü. Tarihin ya sel, ya çöl dengesizliği, 20. Yüzyıl’daki 2 dünya savaşı ve 2 dünya devriminin üzerine, 10 başarısız devrimcik denememsisi ve 3. Dünya Savaşçıkları getirebildi ancak.
Nasıl ki devletsiz TC’nin İstanbul sokakları berbatsa, hegemonsuz Dünya’nın devletleri da berbat: 198 devletin 132’si yanılmış devlet, yani üçte ikisi.
Bir anarşist olarak ibretle izliyorum panoramayı. Ustalarımız bize apaçık olarak yalan söylemişler, anarşist kuramcı ustalarımız yani. O zaman da boynuz, kulağı geçer, bambaşka ve yepyeni bir tarih yazımı yaratılır.
Çıkış olarak vurgulayalım:
Dünya Sistemi bakış açısı olsun, neo-globalist neo-liberalist bakış açısı olsun, tarihi ekonomik determinist olarak ve iktisadi-askeri-siyasi bir bütün olarak ele alıyor, bilim-düşün-sanat bütünü olarak değil.
Zaten, yalnızca bu bakış açısını kullansanız bile, ABD 1945, ABD 1968 ve ABD 1980 hep eksi sonuçlar veriyordu. Buna, o zamanlar dikkat etmedi kimse. Örneğin, kimse hala ABD'nin 2. Dünya Savaşı ertesinde girdiği tüm savaşlarını yitirdiğini yazamıyor, en son da Arap Baharı silsilesi savaşçıkları dahil, Suriye dahil. En önemlisi de, ABD 1. ve 2. Dünya Savaşı’na başta değil, sonda girdi. Dolayısıyla ABD, 20. Yüzyıl’da hiçbir savaşı kazanamadı, oluyor. Yenilmez armada ABD’nin gerçek yüzü bu.
Dünya’nın hiçbir ülkesinde 350 vatandaş 1.400 vatandaşı her yıl öte yana yollamıyor da. Kendi ülkesinden ve kendi halklarından nefret eden halklardan söz ediyoruz.
Ulus-devlet kavramı batarken, ulus-devlet hiç olamamış ama başka hiçbir ortak paydası bulunmayan bir ülkeden söz ediyoruz. İngilizce bile ortak paydaları değil. Din desen. 50 din birden mevcut.
Devşirme politikaları yüzyıllar önce belki işlemiş olabilir ama Macar Sarkozy’nin Fransa’ya, biri Japon, biri Polonyalı 2 başkanının Peru’ya ne yaptığı ortada. (Not: Bu konunun ayrıca yazılması gerekli.)
(28 Mart 2018)

Hiç yorum yok: