Bir
alıntı:
“Amerikalılar
2001 yılından bu yana terörle savaşa 5,6 trilyon dolar harcadı.”
Karşılaştırma
için:
‘Mortgage’
krizi sırasında, ABD 1, AB 1 trilyon dolar sürdü piyasaya, yani toplam 2
trilyon dolar. Bu, 5 yıllık bir dönem boyunca parça parça sürdü.
Dünya
tarihine baktığımızda, bütün büyük hegemonların bu türden çıkması zorunlu
olmayan savaşlar yüzünden battığı kayıtlı ve Osmanlı da buna dahil.
İşin
tuhafı, son 17 yıldır ABD, Dünya’da ne askeri, ne iktisadi, ne de siyasi olarak
daha güçlü duruma geldi.
AB’de
sol-sağ parti ayrımı batınca, ABD’deki sağ-sağ parti ayrımsızlığı komik bile
olamadı: Unutmayalım ki Arap Baharı bir zenci olan, Demokrat Parti’li Obama
başlattı.
1990’da
SSCB’nin kendi batırmasıyla, tekkutuplu oluveren Dünya, ABD sayesinde
yokkutuplu Dünya oluverdi.
2001’den
sonraki en büykü AB’li müttefik olan İngiltere, inanılmaz politik gaflar
ertesinde, Brexit ile AB’den çıkınca, ABD daha da zayıfladı.
ABD, en
son Trump’ın getirdiği ithalat vergileriyle, AB-ABD düşmanlığını ve çatışmasını
kesinleştirdi.
En
geriye bakarsak:
ABd,
1950’den beridir hiçbir savaşı kazanamadı.
Ve artı,
artık silah satışı Dünya’nın en büyük iş alanı değil. Rekabet yoğun. ABD, sata
sata 100 milyar dolarlık silah satabiliyor artık. 70 yerde daha savaş çıkarması
gerekli yani.
Ancak,
anımsayalım ki Osmanlı’nın batışı 300 yıl sürdü. ABD’nin zirveliği 70 yıl
sürdü. İnişi en az o kadar sürer. O da en az 2085 eder.
21.
Yüzyıl, duralama yüzyılı olacak gibiydi, yaklaşık 18 yılda öyle olacağı da
görüldü. Tarihin ya sel, ya çöl dengesizliği, 20. Yüzyıl’daki 2 dünya savaşı ve
2 dünya devriminin üzerine, 10 başarısız devrimcik denememsisi ve 3. Dünya
Savaşçıkları getirebildi ancak.
Nasıl ki
devletsiz TC’nin İstanbul sokakları
berbatsa, hegemonsuz Dünya’nın
devletleri da berbat: 198 devletin 132’si yanılmış devlet, yani üçte ikisi.
Bir
anarşist olarak ibretle izliyorum panoramayı. Ustalarımız bize apaçık olarak
yalan söylemişler, anarşist kuramcı ustalarımız yani. O zaman da boynuz, kulağı
geçer, bambaşka ve yepyeni bir tarih yazımı yaratılır.
Çıkış
olarak vurgulayalım:
Dünya
Sistemi bakış açısı olsun, neo-globalist neo-liberalist bakış açısı olsun,
tarihi ekonomik determinist olarak ve iktisadi-askeri-siyasi bir bütün olarak
ele alıyor, bilim-düşün-sanat bütünü olarak değil.
Zaten,
yalnızca bu bakış açısını kullansanız bile, ABD 1945, ABD 1968 ve ABD 1980 hep
eksi sonuçlar veriyordu. Buna, o zamanlar dikkat etmedi kimse. Örneğin, kimse
hala ABD'nin 2. Dünya Savaşı ertesinde girdiği tüm savaşlarını yitirdiğini
yazamıyor, en son da Arap Baharı silsilesi savaşçıkları dahil, Suriye dahil. En
önemlisi de, ABD 1. ve 2. Dünya Savaşı’na başta değil, sonda girdi. Dolayısıyla
ABD, 20. Yüzyıl’da hiçbir savaşı kazanamadı, oluyor. Yenilmez armada ABD’nin
gerçek yüzü bu.
Dünya’nın
hiçbir ülkesinde 350 vatandaş 1.400 vatandaşı her yıl öte yana yollamıyor da.
Kendi ülkesinden ve kendi halklarından nefret eden halklardan söz ediyoruz.
Ulus-devlet
kavramı batarken, ulus-devlet hiç olamamış ama başka hiçbir ortak paydası
bulunmayan bir ülkeden söz ediyoruz. İngilizce bile ortak paydaları değil. Din
desen. 50 din birden mevcut.
Devşirme
politikaları yüzyıllar önce belki işlemiş olabilir ama Macar Sarkozy’nin
Fransa’ya, biri Japon, biri Polonyalı 2 başkanının Peru’ya ne yaptığı ortada.
(Not: Bu konunun ayrıca yazılması gerekli.)
(28 Mart 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder