Cuma, Mart 16, 2018

Kemal Can Sorgulaması: Seçmen çok mu değişti?


Güzel soru bu.
Kendisinin yanıtı da şu:
“Ve galiba bu da, seçmenin çok değişmiş olmasından değil de, fazla aynı kalmış olmasından. Siyasi kararlarını kimlik alanında, aidiyet evreninde oluşturmaya yatkın olan seçmen, memnuniyetsizliğini sandığa karıştırmıyor. Belki de, memnuniyetsizliği ile tercihleri arasında ilişki olduğunu kabul etmek istemiyor. 35 yıldır ekonomik tercihleri değil bunları kimin uygulayacağını, nasıl yönetileceğini değil kimin yöneteceğini tartıştıran siyasi anafordan kendi başına çıkamıyor. Meseleye böyle bakınca, değişen seçmene uygun söz bulmaktan çok, seçmeni (en azından seçim yapma biçimini) değiştirecek söz üretmek daha önemli olabilir. Çok değil daha birkaç yıl önce kolayca “eski söz” rafına kaldırılacak itirazları dile getiren pancar üreticisi Nihat Babaözlü bugün yepyeni olabilir. Belki seçmeni değişimin içinde değil de, değişmediği koşullarıyla görmek; ona bunu ve aslında hiç değişmeyen kendi durumunu anlatmayı denemek daha anlamlı olabilir.”
Çarşafa dolandıkça dolanmış, sözü boğulmuş kalmış.
Biz kısa diyelim:
TC’de seçmenin oyu genelde satılıktır. Seçmenin:
Üçte biri her seçim parti değiştirir. Bunun nedeni, şunu denemek ve habire parti kapatmadır.
Üçte bir kararsızdır.
Üçte bir oyunu doğrudan satar. Celep pazarlığını bile yapar.
Üçte biri taşralı oyudur, kişiye verilir, Kamer Genç gibi: Adam daha Danışma Meclisi’nde başladı, ölene dek vekil gitti.
Üçte biri gençtir, hiçirşeye ilişkin bilgisi ve hiçbirşeye, özellikle de politikaya ilgisi yoktur ama her seçimde bu kuşak (18-22) değişir.
Üçte biri evkadınıdır. Ümmi altıdır.
TC’de sol parti hiç olmadı, TİP hariç, o da Kürtçülük’ten kapatıldı.
TC’de 4 ana parti, 1960-2020 için geçerli oldu.
2 partililiğin yürümediği 2002-2007 arasında görüldü. Daha önce de 1945-1950 arasında görülmüştü.
10 partililiğin yürümediği de görüldü.
Diğer bir deyişle, TC’de çokpartililiğin yürümediği fiilen görüldü.
Türkiye’de hiçbir parti, hiçbir sosyal sınıfın temsilcisi olamadı ama etninin ve dinsel kökenin oldu.
Yani özetle:
Türkiye’de seçim, seçmen ve parti birbirinden kel alaka yollardan yürüdü.
Üniversite mezunu olanlar dahil, Türkiye’de seçmen eksi zekalı ve eksi bilgilidir. 2 veya 4 seçim önce kime oy verdiğini kendi bile anımsamaz. Demokratlıkla bağdaşmayan özellikleri (şeriatçılık gibi) yanyana sayabilir, başörtüsü özgürlüğünden dem vurabilir. Den den de den den.
Türkiye’de 4 sağ partiyle, sol-sağ ayrımının yürümediği görülüyor.
Türkiye sol parti çıkarabilecek durumda değil. Buna halihazırdaki kendini marksist sayan partiler dahil onlar da sağcı ve muhafazakar yani.
Yani:
Seçmen, parti ve sistem ayrı ayrı açmazlarda. Kırılma fay hatları var. Kutuplaşma ve çatışma çizgileri belli. Sokakta sivil terör var. Sokakta devlet yok.
Gerisi belli ama yazmayalım da, suç sayılmasın.
Çıkış:
Bir onun dediklerine bakıla, bir benim dediklerime bakıla.
(14 Mart 2018)

Hiç yorum yok: