Pazar, Mart 04, 2018

Sanat Eseri Deneyimi ve Otizm


Otizm tek bir tip değildir, örneğin Asperger Sendromu da tanımlıdır. Bu tanım boşluğu / karmaşası, psikiyatristlerin bilim hatasından gelir. Çok fazla varsayım kullanıyorlar.
Otizmin benzeri bir durum katatonidir. Onun da epeyi çeşidi vardır.
Her ikisi de içedönüklüğün uç durumlarıdır.
Bir sanat eserini deneyimlemek için, içedönük yoğunlaşma gerekir. Özellikle de, Kafka veya Fassbinder türü sanatçıların eserlerini deneyimlemek için.
Gerdno, kitabında bir sanat eserini deneyimlemenin de, otistik bir edim olduğu savında ve kabulünde.
Yine, çok fazla varsayım ve örtük kabul olduğunu belirtiyoruz.
Buradan benim özel psişik momentime geliyoruz:
Doğuştan aşırı içedönük, otizm ve katatoni eğilimli biriyim.
Yanısıra, aşırı içedönüğüm. Yolculuğum bile içseldir, dışsal değil.
12 bin civarında kitap, 6 bin civarında film, binler düzeyinde klip, 1 milyonun üzerinde fotoğrafı ve resmi deneyimlediğim düşünülürse, yaşama zamanımın neredeyse tamamını buna ayırdığım anlaşılabilir.
İlk temasta anlaşılmaz bulduğum çok sanatçı ve eseri oldu. Zaman içinde uygun yoğunlaşmalarla bunları da deneyimledim. Ancak bu, daha çok yoğunlaşma değil de, uygun biçimde yoğunlaşma demek oldu.
Bunlardan ayrı olarak, psikiyatristlerin bir bölümü, sanat eserini deneyimlemenin melankolik bir edim olduğu savlasa da, buna katılmam. Tam tersine ben, melankolimden sanat eseri deneyimi ile çıkabiliyorum.
Bana melankoliyi veren şey, insanların gene hali. Sanatçılar ise, insanlığı özel hallerinde dolanırlar.
Sanat eseri deneyimi, benim duygu deneyimini (aşk-seks dışında) kabul edebildiğim birincil alan.
Buna da, sosyopati veya psikopati denebiliyor, yani 0 insan deneyimi yeğlemi, delilik sayılıyor kısa yoldan.
Bu metinle, duygusal süreçlerimin bir bölümünün ters işlediğini imledim. Zaten duygularım ters ve acaip işler ama bu zaten olağandışı tanımlar kullanılması gerekirken, olağan tanımların kullanılması sonucu, söylem absürdlüğüne gelinen bir durum.
Konuyla ilgili daha önceki metinlerimde, tanımları berraklaştırmaya çabaladım. Bu metinle, yaptığım yine odur.
Sanat eserini deneyimlemenin otizm gibi olması, 2 zihin arasındaki anlamanın veya aktarımın, 5 bin yıllık tarih ertesinde bile hala, ancak ve ancak dolaylı yolardan yapılabilmesi sınırı nedeniyle.
Artı, düşüncenin donanımsal ve yazılımsal özellikleri nedeniyle, kask kullanılsa bile, telepati veya düşünce okuma diye bir yek yok.
Burada önemi olan şey şu:
Yaşamak ve sanat eserini deneyimlemek için içe dalmak gerektiği.
Tarkovski buna, en uzak yıldızların en derin kuyularda yansıması diyor.
Din açısından vecd, trans, nirvana diyen de var.
Bizse zihinbilimin ve zihnin sınırlaması diyoruz yalnızca.
(4 Şubat 2018)

Hiç yorum yok: