Otizm
tek bir tip değildir, örneğin Asperger Sendromu da tanımlıdır. Bu tanım boşluğu
/ karmaşası, psikiyatristlerin bilim hatasından gelir. Çok fazla varsayım
kullanıyorlar.
Otizmin
benzeri bir durum katatonidir. Onun da epeyi çeşidi vardır.
Her
ikisi de içedönüklüğün uç durumlarıdır.
Bir
sanat eserini deneyimlemek için, içedönük yoğunlaşma gerekir. Özellikle de,
Kafka veya Fassbinder türü sanatçıların eserlerini deneyimlemek için.
Gerdno,
kitabında bir sanat eserini deneyimlemenin de, otistik bir edim olduğu savında
ve kabulünde.
Yine,
çok fazla varsayım ve örtük kabul olduğunu belirtiyoruz.
Buradan
benim özel psişik momentime geliyoruz:
Doğuştan
aşırı içedönük, otizm ve katatoni eğilimli biriyim.
Yanısıra,
aşırı içedönüğüm. Yolculuğum bile içseldir, dışsal değil.
12 bin
civarında kitap, 6 bin civarında film, binler düzeyinde klip, 1 milyonun
üzerinde fotoğrafı ve resmi deneyimlediğim düşünülürse, yaşama zamanımın
neredeyse tamamını buna ayırdığım anlaşılabilir.
İlk
temasta anlaşılmaz bulduğum çok sanatçı ve eseri oldu. Zaman içinde uygun
yoğunlaşmalarla bunları da deneyimledim. Ancak bu, daha çok yoğunlaşma değil
de, uygun biçimde yoğunlaşma demek oldu.
Bunlardan
ayrı olarak, psikiyatristlerin bir bölümü, sanat eserini deneyimlemenin
melankolik bir edim olduğu savlasa da, buna katılmam. Tam tersine ben,
melankolimden sanat eseri deneyimi ile çıkabiliyorum.
Bana
melankoliyi veren şey, insanların gene hali. Sanatçılar ise, insanlığı özel
hallerinde dolanırlar.
Sanat
eseri deneyimi, benim duygu deneyimini (aşk-seks dışında) kabul edebildiğim
birincil alan.
Buna da,
sosyopati veya psikopati denebiliyor, yani 0 insan deneyimi yeğlemi, delilik
sayılıyor kısa yoldan.
Bu
metinle, duygusal süreçlerimin bir bölümünün ters işlediğini imledim. Zaten
duygularım ters ve acaip işler ama bu zaten olağandışı tanımlar kullanılması
gerekirken, olağan tanımların kullanılması sonucu, söylem absürdlüğüne gelinen
bir durum.
Konuyla
ilgili daha önceki metinlerimde, tanımları berraklaştırmaya çabaladım. Bu
metinle, yaptığım yine odur.
Sanat
eserini deneyimlemenin otizm gibi olması, 2 zihin arasındaki anlamanın veya
aktarımın, 5 bin yıllık tarih ertesinde bile hala, ancak ve ancak dolaylı
yolardan yapılabilmesi sınırı nedeniyle.
Artı,
düşüncenin donanımsal ve yazılımsal özellikleri nedeniyle, kask kullanılsa
bile, telepati veya düşünce okuma diye bir yek yok.
Burada
önemi olan şey şu:
Yaşamak
ve sanat eserini deneyimlemek için içe dalmak gerektiği.
Tarkovski
buna, en uzak yıldızların en derin kuyularda yansıması diyor.
Din
açısından vecd, trans, nirvana diyen de var.
Bizse
zihinbilimin ve zihnin sınırlaması diyoruz yalnızca.
(4 Şubat 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder