Bugün
itibarıyla AKP ve Erdoğan, istedikleri kadar daha başımızda kalabilirler,
denebilecek bir noktaya geldik: Peşpeşe olarak, Afrin düştüğü ve Doğan
Yayıncılık grubu satıldığı için böyle oldu.
Gelelim
parça parça odaklara:
AKP’nin
bu noktaya gelmesinde, CHP ve HDP en az % 50 etkili oldu. Hatta CHP son
zamanlarda % 100, HDP ise % 75 destekçi, işbirlikçi,
katkıcı durumunda: O kadar berbatlar yani.
CHP,
AKP’nin ikinci partisi ve Baykal olarak, 2002 momentinde zaten bir şey
yapmayacağı baştan kabul edilen ve onun için ikinci parti kılınan bir odaktı.
Ancak, 16 yıllık toplamda artık affedilemez hataları var. Sahaya inme veya seçim
boykotu şıklarını bile, daha onları yapmadan önce sıfırladı ve
değersizledi.
HDP
ise, PKK kanadının hatasını dendenledi, o kadar. En başından beridir Barzani
için söylediğimiz, ‘savaşmayı unutmuş ve rahata alışmış Kürtler’ durumu, parti
için bile geçerli oldu. Demirtaş’ı bile harcayabildiler.
MHP,
kendini kurtaracağım derken eksiledi: Artık, MHP diye bir proje fiilen yok yani.
AKP’yi
ise artık, ya Arınç veya Gül gibi ağır toplar, ya da dış odaklar bitirebilir
oldu.
Bakalım
dış odaklara:
ABD,
AB ve NATO dış odakları, hiçbirşey yapmadı ve yapamadı, Afrin Savaşı sürecinde
yani. BM ise, kafasına taş düştükten 3 gün sonra ahlayan Rin Tin Tin gibi,
getirilişinden 1,5 yıl sonra, Ohal’in kaldırılmasını istedi durup dururken.
Askeri
olarak, Afrin Savaşı’nın devamı henüz tahmin edilemez durumda. Ancak, savaş
onyıllarca sürecek, bunu AKP’lilerin bizzat kendileri belirtti. Kaldı ki CHP de
şu an savaşa taraftar ve zaten 44 yıl önce Kıbrıs’a girip de hala çıkamayan da
CHP.
TC’nin
savaşı kendi sınırları dışına taşıması, göçmenleri kendi ülkelerinde (belki
asıl yerlerinden değil olarak) zorunlu iskana tabi tutması, insan haklarına belki aykırı ama ülke çıkarlarına kesin uygun bir
davranış. Bu ilke, 2018’de değil, 1983’te baştan yürürlükte tutulmalıydı: O
zaman sorun küçük ölçekte tutulabilirdi.
‘Yurtta
barış, Dünya’da barış’tan, emperyalistçilik oynayan TC’ye doğru gidiş var.
Ambargodan gıkını bile çıkaramamaya giden, büyük hegemon odak tepkisine doğru
gidiş var. Başı ne kadar derde girersen girsin, hep dayılanan mahalle bıçkınına
doğru gidiş var.
Ancak,
bu ekonomiyle savaş kazanılamaz, gerçeği de var.
Dolar
4, avro 5 lira. 1,5 trilyon dolar borç, bir gecede % 5 faiz yedi.
Bu
türden keskin dalgalanışlar, Dünya’da yeni ekonomik trend. Kabak Facebook’un ve
Zuckerberg’in başına patladı örneğin: Adam, bir gecede milyar dolarlar yitirdi.
TC de, durup dururken 500 milyar dolar daha borç sahibi olabilir, o kadar borcu
zaten varken.
Türkiye,
Anadolu beylikleri dönemine giderken, birleşik kalırsa, bölgede (Kafkasya,
Kuzey Karadeniz, Balkanlar, Ortadoğu) Osmanlı imparatorluğu olabilecek bir
Osmanlı Beyliği olmaya doğru yol alıyor gibi ama 2 moment arasında beş benzemez
durumlar var:
Osmanlı
Bizans’a komşuydu ama TC, hem ABD’ye, hem AB’ye, hem de Rusya’ya komşu ki bu
durum işi karman çorman ediyor. Keza, ABD ve Rusya hem savaşıyor, hem
sevişiyor.
Osmanlı
kurulurken, 2 yıllık gelirine denk gelen bir borca sahip değildi. Talan ve
yağma ekonomisi, pasta varken geçerlidir, ekmek bile yokken değil. Ekmek
yokken, yamyamlık vardır.
Siyaseten
ise, Osmanlı zamanında bugünkü anlamıyla siyaset yoktu ama bugün ve burada var,
hem de sağsız ve solsuz muğlaklıkta, Bizans entrikalı bir siyaset kompleksi
olarak.
AKP,
belki 2019’a, belki 2023’e kadar var ve ayakta kalacak, o kesin. Ancak, 2023’te
TC kalacak mı veya ne olacak, o belli değil. Tek bir holdinginin 7 milyar dolar
borcu varsa ve hükümetin bir bakanı, bu borcun yönetilemez olduğundan söz
ediyorsa, işler çoktan batmış demektir.
Kriz
gelecek o kesin. Bu krizin askeri, iktisadi ve siyasi griftliği belirsiz ve öyle de kalacak, hatta yaşanırken bile öyle
olacak ve tanımlanmaz kalacak.
Yani
AKP ve Erdoğan, 2013 Aralık’tan sonra işleri öyle bir sarpa sardırdı ki değil
40, 4.444 akıllı bile bu işi çözemez artık.
Bir
kuramsal ve oto-anarşist olarak, bu kargaşayı ve keşmekeşi melankoliyle ve
oblivion ile seyrediyorum.
(23 Mart 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder