Bunlar,
cılkını çıkarmışlardı. Artık, daha ötesine de geçmişler.
Aydemir’den
2 parça alıntı:
““Şeytanın
en büyük numarası, insanları var olmadığına inandırmasıdır” derler.”
“İngiliz
sineması Stalingrad zaferini bu filmin karakterleri üzerinden bir eğlence
malzemesine dönüştürerek o “kadar da ciddiye alınacak bir durum yok” demeye
getiriyor.”
Cehalet,
insanı gerçekten söyletiyor.
Öncelikle,
şunu belirtelim.
Filmde
aşırı grotesk olarak verilen, Stalin’in ölümünün ertesindeki iktidar
tepişmeleri tümüyle doğrudur ve taa 1986’ye, oradan da SSCB’nin sonuna
gitmiştir. Stalin bir diktatördü doğru ama o olmadan da SSCB olamazdı, olamadı
da.
Gelelim
Aydemir’in gaf ötesilerine.
Şeytan’ın
insanı yok olduğuna inandırması gerekmez ki insan zaten yoktur. Yani bu söz
olsa olsa, Şeytan’ın en büyük numarası insanı var olduğuna inandırması, olur.
Stalingrad
ise, bir zafer değildir. Öncelikle, askeri değil, sivil direniştir. Ardından, 1
milyondan çok ceset yenmiştir orada. Bildiğimiz yamyamlık olmuştur yani, eksi
40 derecede. Anneler ölü çocuklarını yemişlerdir.
Bir
orduya veya bir halka, ben ise savaşmanızı değil, ölmenizi emrediyorum,
derseniz, her zaman Çanakkale veya Stalingrad olmaz, çoğunluk astların üstleri
öldürmesi olur, olmuştur da, bu 2’sinden daha çok sayıda örnek olarak.
Tarihin
trajedileri çok komiktir aynı zamanda, çünkü onlarca kez yinelenmişlerdir.
İnsanlar öğrenmez, yaşarken öğrenmez hem de: Aynı hatayı aynı yaşamda kezlerce
yinelerler.
Stalin
de, yaşarken epeyi ölümcül hata yaptı: NEP, 1930’larda orduyu temizleme,
Stalingrad. Hatayı hep başkaları ödedi ama kendisi değil.
O
nedenle, ne Stalin bir kahramandı, ne de Stalingrad öyküsü bir kahramanlık
öyküsüydü.
Aydemir
gibiler, Şeytan işe karışsa da, karışmasa da, o acaip alt-insanlıklarıyla, eksi
bilgileriyle, eksi zekalarıyla, mezara doğru kös kös gidiyorlar işte…
(16 Mart 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder