Foucault’vari
söylemin düzlemini tanımlayan şeyler, o söylemdeki ana 3 varsayımdır.
Malatesta’yı
bir anarşist arkadaş aracılığıyla tanıdım. Tarama yaptım.
Biyografisi:
Onun
3 varsayımı şunlar imiş:
“Malatesta
ise, "anarşizmin temel politik platformu şiddet'in insan ilişkilerinden
soyutlanmasıdır, der"
“Pasifist
değiliz, çünkü barış her iki tarafça istemedikçe mümkün değildir.”
“Napoli'ye
gitti ve orada (dönemin pek çok Anarşist ve Sosyalist gibi) kolera salgını
kurbanlarının bakımına yardım etti.” (Hümanizm)
Devrimcilik
ve Makhno (Ukraynalı anarşist devlet kurucu):
“Anarşizmin
devrimci bir dönemde işçi yığınlarına -ne ideolojik ne de pratik olarak-
rehberlik edemeyeceği ve dolayısıyla topyekun bir sorumluluk üstlenemeyeceği
şeklindeki tarihsel olarak yanlışlanmış fikrin…”
Ek:
Genel
programı ve bakış açısı:
Makhno-Malatesta
anlaşmazlığı:
Yorum:
Malatesta,
iki arada bir derede kalmışa benziyor:
Şiddetsiz
devrim olamaz. Olamadı da… Olması da gerekmiyor.
Devrimcinin
hümanist olması gerekmiyor. Bu daha çok dene-yanıl ve tümevarım ile oluşan bir
gözlem yığını.
Savaş
çıkaran taraf, zaten savaş olmamasını istiyor değildir. Onun düşüncesini, ya
pazarlıkla değiştirirsin, ya da onu yenerek değiştirirsin. Birincisine eğer
örnek varsa, çok çok nadirdir. İkincisinde savaş çıkaran tarafın yenilmesi de
nadirdir. Ancak ve ancak, 2 dev kuvvet savaşmaya başlarsa, sonuç belirsizdir.
Bu
romantizm ve idealizm, 18. Yüzyıl üzerinden artık gelerek, 19. Yüzyıl
marksistlerinin ve anarşistlerinin tümüne musallat oldu. Olay, Yeşilçam filmine
döndü ama. Marksistler daha uyanık davranıp, anarşistleri hep arkadan vurdular.
Engels’in Stirner’i tanıyarak yaptığı ve Marx ile birlikte vardığı
Bakunin-Neçayef puştluğu ortada.
Güçlü
olan değil, kazanan ve sağ kalan haklıdır.
21.
Yüzyıl’da eğer hala anarşizm aranıp soruluyorsa, denize düşen yılana
sarıldığındandır. Bugün anarşist geçinen ezeli-ebedi ergenler, anarşizme en
büyük zararı verecek olanlardır. Yani her anarşist, kendi zamanının ve yerinin
ruhuyla ve kültürüyle tartılmalıdır.
Malatesta
da, şanssızlık eseri olarak anarşistlerin seri terörizm ve bir de artı
Makhno-Ukrayna-1920 dönemine denk gelmiş şanssızlıkla. Yani tarih, o ne
dediyse, tersini yaratmış inadına. Makhno’nun mektubu bunu açımlıyor zaten.
Gerçekler
şunlardır:
Anarşizm
şiddet içerir. Ancak kastedilen şey, 1848-1871 dönemi üzerine gelen, 1880-1910
seri terörizm dönemi değildir. O bildiğimiz nedensiz seri cinayet gibi,
nedensiz-amaçsız seri terörizm olmuştur. En azından, bugün öyle görünüyor.
Anarşizm
devrimci olabilir de, olmayabilir de.
Anarşizm,
hümanist değildir.
Anarşizm,
herkes için değildir. Hiçbir ideoloji, uygulamada tüm insanlık için olamaz.
Olamadı da zaten. Bunu aslında hedeflemedi bile zaten.
100
çeşit anarşizm vardır ve diğer bir anarşistin Malatesta’yı topuğundan vurması
gibi, anarşistler de kendi aralarında ölümüne döğüşebilirler.
Dolayıyısıyla:
1848-2018
arası tarihe bir bütün olarak bakıyoruz.
Anarşizmi,
1848-1871, 1880-1910, 1920 ünik Makhno ve Ukrayna vakası, 2 dünya savaşı, 2
dünya devrimi, 1945-1980 arasındaki 1968’lilerde ve 1978’lilerde anarşizmin
horgörülmesi, 1980’den 35 yıl sonra, tarih sisteminin çökmüşlüğüyle, anarşizmin
gençler arasında yeniden keşfedilmesi ve moda olması, olarak dönemliyoruz.
Malatesta,
bu çizgide önemli bir iz bırakabilmiş gibi görünmüyor.
Malatesta,
bugüne yönelik bir şeyler söyleyebilmiş gibi de görünmüyor.
1945
ertesindeki 2. Sanayileşme dönemi için, ne marksistler, ne de anarşistler,
uygun analiz yapamadılar. Anarko-teknokratlar hiç değil.
İnsan
sonrası tür olan Homo Posterus, ana tarih / ana akım anarşizminin gündeminde
hiç olmadı, olamadı. Bu, geçersiz bir tutum ve davranış.
Dolayısıyla
sonuç:
Malatesta,
18. Yüzyıl’da bir anlam taşıyabilirdi. 19. Yüzyıl’da az anlam taşıyabildi. 20.
Yüzyıl’da absürdleşti. 21. Yüzyıl’da elimizin tersiyle itebileceğimiz biri ve
düşünceleri oldu.
Dipnot:
Anarşizm
için, bireysellek x toplumsallık ikilemi için epeyi metin yazdık önceden.
Burada onu pas geçtik.
(24 Mart 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder