Daha
doğrusu, asıl anlamlarından birisi.
Trump,
ithalat vergisini yükseltme kararı aldı ve Dünya birbirinie girdi.
Ancak,
kimse de kalkıp bunun ekonomik anlamını sorgulamadı.
Trump,
metal ithalatı vergisini arttırdığında ne olur?
ABD içi
tüketim yerli üretim metal tüketir.
O zaman
ne olur?
O para
ABD içinde kalır?
Yani?
ABD’nin
paraya gereksinimi var.
Yani:
2007’den
sonra, ABD dışına çıkan paralar, finansal / saal yöntemlerle geri çekildi ama
görülüyor ki yetmemiş.
Yani?
Ekonominin
temel kuralları çiğnendi. Sonunda imana gelindi. Klasik ekonomi araçlarına geri
dönüldü.
Neydi?
ABD
zarttı, zurttu.
Hayır.
ABD bile olsa, ekonominin kuralları aynıdır: ABD Merkez Bankası başta olmak
üzere fiilen çoktan iflas etmiştir. Piyasanın en büyük şirketi iflas edince,
hiç kimse alacağın ilk istemeye cesaret edemez, çünkü sistemin çökeceğini
bilir. Durum, o durum yani.
Trump ve
ABD’nin onu seçtiren oligarkları, şatafatı bıraktılar, sadede geldiler:
ABD’nin
iflasını erteliyorlar yalnızca.
Şöyle
bir gerçek var:
Yalnızca
ekonomide dönen para, reel para demektir. O da, % 99 reel sektörde dönen
paradır. Yalnızca, reel sektöre yatırım yapılan tasarruf olarak sanal para,
reeldir ki o da bir dereceye kadar.
Global
gayrısafi gelire eşit olduğu tahmin edilen sanal para tasarrufu bir hiçtir
yani. Üçte biriyle onda birine kadar satın alma karşılığı vardır. İşin acısı,
onun her 1 kuruşu, fakirlerden 100 ila 500 kuruş olarak çıktı: 1 mühendis 1
maaş alırsa, 100 kazandırır, kuralı nedeniyle böyle.
Peki, bu
karar işler mi?
İşler
tabii ama karşılıkları da olur.
Öncelikle
şunu söyleyelim.
NE ABD,
ne de AB malları haksız rekabet dışında en iyi teknolojik, şu bu ürün falan
değil. Sanayi casusluğu sayesinde, 900 dolarlık mal 90 dolara rahatça
satılıyor, birebir kopya olarak ki zaten ederi de o: Bunun özellikle Iphone
türü birkaç simgesel ürün için söylüyoruz.
AB’nin
rekabet güçsüzlüğü hiç sınanmadı ama ABD’ninki sınandı ve Trump kararı, bu
yenilginin ilanı yalnızca. Bize, AB için de böyle. Çünkü onlar ABD’ye göre çok
daha fazla devletçi ve korumacı ama bu saklı yapılıyor.
Bakın
son olan şu:
Hem en
yüksek teknolojide onda birine 4. Dünya ürünü, hem de asgari ücrette üçte ila
yüzde birine 4. Dünya emeği. Artı, 1. Dünya’nın 1 doları 4. Dünya’da 5-6
dolarlık satın alma paritesine sahip (Vietnam’da ayda 25 dolarla asgari
ücretlinin madden yapacağı herşeyi yapıyorsun ama insanlık-dışı çalışma
koşullarındasın). Kimse ayırdında değil ama bu en az 10, belki 30 yıldır böyle.
1980 liberalizmi, aynı zamanda 1980 Afganistan 1. X 4. Dünya savaşçıkları demek
idi. Yani, belki 20 yıldır her yıl belki 1 trilyon dolar, 1. Dünya’dan 4.
Dünya’ya akıyor. Yanısıra, kölelik yeniden canlandırıldı: 45-90 milyon gerçek
köle var günümüzde.
Bu, Roma’nın çöküşü demek olan dönemle aynı
özellikler: insanların gönüllü olarak köleliğe geri dönüşü. ‘Taht Oyunları’
esprisi yani.
Ama
tuhaf olan aynı zamanda şu:
Sanatsal
gelecekbilimci Asimov olsun, bilimsel gelecekbilimci Flechtheim olsun, Roma’nın
batmamasını istiyorlardı, bazı destek düşünceler önerdiler, bunlar / şimdikiler
onlardı, yani ikisi de düzenin tarafındaydı, sonuç onların düşüncelerinin
uygulanmasıyla onların değillenmesi oldu.
İlginç
bir makro tarihsel moment olarak kayda geçti:
Devletleri
akil adamların batırması ki bu Platon’un da, Aristo’nun, Konfiçyus’un da başına
geldiydi.
Yani,
akil adamlar bile tarihten hiç ders almıyorlar.
Olan
biten de, tarihin bir kez daha zorla ve zorbalıkla tekerrür ettirilmesi oldu.
(14 Mart 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder