Pazar, Mart 04, 2018

Melankolinin Sanatsal ve Bilimsel Tarihi


Melankoliyi olduğu gibi, melankoli gibiliğiyle, en açık ve doğrudan olarak ilk resmeden ressam Dürer.
Onun öznel melankolisi bu.
Ancak, onun öznel melankolisinin nesnel dayanağı da var.
Almanya’nın din savaşları ve onun yarattığı boşluk.
Yani, bazı psikiyatristlerin sandığı gibi, şizofreni ve otizm üzerinden giden melankoliyi, bireysel dağılma / çözülme değil, toplumsal ve kültürel çözülme tetikliyor.
Bir psikiyatristin bir hasta için toplum normunu idam hükmü fermanı olarak seçmesi affedilebilir bir şey değil.
2020 momentinde bile hala, şizofreni ve otizm, deli doktorlarını deliye idam hükmü vermeye (zihnini şu ya da bu araçla silmeye) götürüyor.
Eugenio Borgna, Melankoli kitabında, tutum-davranış çelişkisinin, kişiyi bu hastalıklara taşıyacağını önesürüyor. Ama tarih momentinin de, o hasta sayılanı buraya taşıdığını görmezden geliyor.
Ancak şu saptaması ilginç:
Otizm, boşuna boşalmış bir yaşam atılımının harcadığı libido sonucudur. Yani fiyasko, ikinci atılımı engelliyor gibi kabul etmiş. Ama genelde pek öyle olmaz, çünkü hiçbir deli, ilk başarısızlığında yaşamdan vazgeçmez kolay kolay.
Sorun, bunun kısırdöngüyü girmesidir. Otizmde çocuk, annesini kendi istediği tarzda iletişime veya iletişimsizliğe ikna edemez, ondan sonra öyle olur. Sonuçta, dayanıp, sağ kalıp, durumunu yazan otistikler de var, Mars’ta Bir Antropolog gibi.
Keza, Cotard da nasıl yaptıysa, olanaksız ölümü yanlış tanımlamış. (Bu Cotard, kendini ölü sayma semptomunu tanımlayan adam ve ucubeliği de.)
Aranot:
Yine bir bilgi notu:
“Cotard's syndrome and the psychiatric manifestations of typhoid fever.”
Benim kendime özgü ölü / zombi hissetme durumumun nedeni yinelenen ve yüksek ateş yani.
Bu önemli:
Yaklaşık 10-15 ayral psişik öğem var:
Solaklık, yüksek ateş, şizofreni, otizm / katatoni, melankoli, paranoya, uç yaratıcılık / hipergrafi, aşırı kognitiflik, id-süperego başaşağılığı, biyolojik yalnızlık, kendi yokluğunu ve artı eksi varlığını algılama (ölü bebeklerini zihninde algılıyor / hissediyor olarak, negatif egzistansiyalizm olarak), kendi-değil / erkek / insan-değil yapısı, tao’ist ve ma’ist (seksist?) kişilik (klasik tanıma uymasa da, bu kesinkes bir kişilik yapısı), eşini bırakamama / annesizlik + ailesizlik + evsizlik / dostsuzluk, intiharsızlık / zorunlu yaşayıcılık, ustasızlık / mentorsuzluk (son 23 yıldır) / referanssızlık, azınlıklar içinde-N-azınlık, 20’den büyük konuda ayrallık, alkolizm, iyi-kötü metamorfozu, yüksek zeka-bilgi eşleniği, yalansızlık / uzlaşamama.
Toplumsal / tarihsel / kültürel / biyografik fon panoramam da, varolan bir cumhuriyetten yok devlete bir kayış, anımsadığım son 55 yılda (1963-2018). Bu durumda, tüm toplumsal normlar çözüldü / çözündü. 2013 itibarıyla hepsi sıfırlanmıştı, şu sıralar eksilerde gidiyoruz.
Böyle listeleyince, eksik bakış açısının, saydığım niteliklerin yaşlılığa geçmesinin gözardı edildiği ve bunların yaşlılıkta gençlikten pek de farklı olmayacağı görülüyor.
En büyük soru şu:
Yaşlılıktaki libidonun niceliği ve niteliği nedir?
Gerontokratik statü olanı hariç. Töz olanı kastediyorum.
Sacks; otodisiplini gevşetme, terapi, uzlaşma ve aşk diyor. Olabilir ama o eserleri de gençken öyle olmasaydı, veremezdi. Gençken yaşamamış benim gibi, yaşlılığında da yaşamak için kendine şans vermiş, yaşam da ona şans vermiş.
Zaten, bu süreçler bu kadar acaipken, bu işin şans işi olduğunu baştan biliyorum. Şansıma da hiç güvenmedim, yaşamsal toplam şansımı bitirmişim gibime geliyor.
Gerisinde determinizm işlemez. Şanssızlığından sakınma işler.
(2 Mart 2018)

Hiç yorum yok: