Kızılay
başkanı Kerem Kınık ile bir söyleşi yapmışlar.
Haber:
“Zaman
zaman araştırma yapıyoruz. “Güvenlik sağlanırsa, döndüğümde artık çoluğumun
çocuğumun geleceğinden emin olabileceksem, hemen dönerim” diyen yüzde 60’lık
bir kitle var.”
2
milyonu kaldı başımıza yani.
“Dünyadaki
65 milyon mülteciye baktığımızda, bu mültecilerin kendi ülkeleri dışında
geçirdikleri sürenin ortalama 17 yıla çıktığını görüyoruz.”
Yani,
gittikleri yerde kalıyorlar. Yani ‘gestarbeit’ (Alamancı, misafir işçi) değil
insan.
Bakalım
paraya:
“… son
dönemde yüklü fonlar almaya başladık. 1.5 yıl önce 350 milyon avroluk bir fon
aldık. Geçen sene sonunda 650 milyon avroluk bir başka fon imzaladık.”
Tek kişi
1 milyar avroyu yönetiyor yani.
Yorum
yapmıyoruz.
Bizim
bakış açımızın yönü şu:
Türkiye’den
yılda 250 bin kişi transit geçiyor. Bu, ülke için ciddi kara para girdisi
sağlıyor.
O
durumla bu durum birlikte olarak melokomik bile değil.
Ancak,
harp zenginliğinin değişik ve yeni yüzleri olduğunu da görmüş olduk.
Bunun
da, 3 İstanbul 1915’teki Beyaz Ruslar ile birebir çakışan bir tarihsel-kültürel
olgu olmasını imlemek gerekli. Nataşa terimi de, o dönemde kullanılmış ilk
olarak. O dönemi anlatan, fahişelik yapan bir Beyaz Rus’u anlatan, ‘Nataşa’
diye bir roman var.
Ancak
Beyaz Ruslar, ne ümmiydiler, ne de kültürümüzü ümmileştirdiler.
(4 Şubat 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder