Salı, Mart 27, 2018

Red, Sivil İtaatsizlik, İsyan, Devrim: 2020-2050


2001’den beridir, Dünya Sistemi bütünü topluca tarihsel bir çöküş dönemine girdi. AB ve ABD çözülmeye başladı. Yokkutuplu bir Dünya oluştu. Varlıklarını pekiştirmek isteyen 198 devletin üçte ikisi, 12 ölçüt üzerinden % 50 başarı puanı alamayarak, yanılmış devlet oldu, Türkiye dahil. Dünya yıllık gayrısafi geliri kadar toplamlı, (rüşvet yiyen devlet memurlarının) beyaz kara para ve (mafyanın) kara kara para toplamı oldu. Ülkelerin yıllık gayrısafi gelirlerinin ancak % 40’ı harcanabiliyor (% 60 boşa), bu eskiden % 70 idi (% 30 boşa), yani parada 2 katı olarak gereksiz şişme var.
Kaka oligarkların cici proleteryayı ezdiği ve sömürdüğü safsatasını artık terketmek gerekli. 1960’larda gecekondulaşma ile başlayarak 2010’larda akepelileşme ile son momentine gelen, kitlenin iktidar seçkinleriyle işbirliğinin 50 yıllık süreci bunun tersini kanıtladı bize. Bugün G-7 ülkelerindeki % 20 karakafalı birinci ve ikinci kuşak göçmen, bizim Alamancılar’ın Almanya’yı ele geçirmişliği gibi durumlar yarattılar çoktan. Bugün ülkemizde asgari ücretin üçte birine Suriyeli çalıştıranlar, müminler olmakta.
Bu koşullardada; toplumun kurallarını red, sivil itaatsizlik, isyan ve devrim, yeni ve başka anlamlar taşıyacak geçmiştekilere göre… Yeni kavramlar üretmek gerekiyor artık yani…
Öncelikle en makro çerçeve olarak, 2020-2040 arasındaki tüm devrim girişimlerinin başarısızlığa uğrayacağı gibi, gelecekbilimsel bir kesinlik var önümüzde. İnsanlar yaşadıklarından öğrenmiyorlar ve tarih okumuyorlar. Artı, 1905 Rusya devrim girişimi başarısızlığı gibi tarihsel-reel örnekler, bunun böyleliğini imliyor bize: Devrim girişimlerinin ilk 3-5 tanesi harcanır, fire olarak yazılır, sonra Lenin gibiler gelirler, başkalarının ektikleri ağaçlarının meyvelerini sömürürler, onu da Troçki tasfiye eder, onu da Stalin tasfiye eder, den den de den den….
Dolayısıyla gençlere; % 50 işsizlik, herşeyi red, ölümden önce olmayan bir yaşam, sivil itaatsizlik ve isyan kalıyor 2020-2050 için…
Bir de, geçerli-doğru ve doğrudan söylem kalıyor…
Bu da, bildiğimiz 19. Yüzyıl Rusya nihilizmi dönemini akla getiriyor.
Üniversite gençliği açısından bakınca, her 5 yıl 1 kuşak sayılır. 10 yıl 1 kuşak sayılan 1968’liler ve 1978’liler dönemlerinin üzerine, 1988’liler, 1998’liler ve 2008’liler hiç var olamayacak kuşakları eklendi tarihe çoktan. 2013 Gezi kuşağı, azıcık kımıldandı ve yapılabilirleri bitirip, yapılamaz hataları da yapıp, üzerine 2 turladı. Dolayısıyla, tümdengelimsel olarak en başından tahmin ettiğimiz 2018 kuşağı devrede ve yanılmada artık. İşte, peşpeşe harcanacak 5’er yıllık 3-5 kuşağın ilki onlar.
Oysa onlar, yazar olmak için, ölümüne rekabete gireceklerine, bırak yayınlanmak için çabalamayı, yazmıyorlar bile: Feçesini kıymetlediği için sıçmayan bebekler gibiler.
Onların reddi de bu…
Tarih, tabii ki bu tür kaprislere aldırmaz. Kuşakları ezer ve harcar geçer, o kadar…
1978’li kuşaktan ve asal-yalnız bir tekne kazıntısı birey olarak, toplumun bu bireyleri ve bireylerin kendilerini harcamasını, içim acımadan izliyorum.
Çok basit:
Sıradaki gelsin…
Savaştılar, yenilecekler; savaşmadılar, yine yenilecekler…
Fark noke…
Bendeniz de, tarihin kuburunda ve kabirinde çetele tutan, ölü gömücü Ulrik olmaktayım…
(26 Mart 2018)

Hiç yorum yok: