2001’den
beridir, Dünya Sistemi bütünü topluca tarihsel bir çöküş dönemine girdi. AB ve
ABD çözülmeye başladı. Yokkutuplu bir Dünya oluştu. Varlıklarını pekiştirmek
isteyen 198 devletin üçte ikisi, 12 ölçüt üzerinden % 50 başarı puanı
alamayarak, yanılmış devlet oldu, Türkiye dahil. Dünya yıllık gayrısafi geliri
kadar toplamlı, (rüşvet yiyen devlet memurlarının) beyaz kara para ve
(mafyanın) kara kara para toplamı oldu. Ülkelerin yıllık gayrısafi gelirlerinin
ancak % 40’ı harcanabiliyor (% 60 boşa), bu eskiden % 70 idi (% 30 boşa), yani
parada 2 katı olarak gereksiz şişme var.
Kaka oligarkların cici
proleteryayı ezdiği
ve sömürdüğü safsatasını artık terketmek gerekli. 1960’larda gecekondulaşma ile
başlayarak 2010’larda akepelileşme ile son momentine gelen, kitlenin iktidar
seçkinleriyle işbirliğinin 50 yıllık süreci bunun tersini kanıtladı bize. Bugün
G-7 ülkelerindeki % 20 karakafalı birinci ve ikinci kuşak göçmen, bizim
Alamancılar’ın Almanya’yı ele geçirmişliği gibi durumlar yarattılar çoktan.
Bugün ülkemizde asgari ücretin üçte birine Suriyeli çalıştıranlar, müminler
olmakta.
Bu
koşullardada; toplumun kurallarını red, sivil itaatsizlik, isyan ve devrim,
yeni ve başka anlamlar taşıyacak geçmiştekilere göre… Yeni kavramlar üretmek
gerekiyor artık yani…
Öncelikle
en makro çerçeve olarak, 2020-2040 arasındaki tüm devrim girişimlerinin
başarısızlığa uğrayacağı gibi, gelecekbilimsel bir kesinlik var önümüzde.
İnsanlar yaşadıklarından öğrenmiyorlar ve tarih okumuyorlar. Artı, 1905 Rusya
devrim girişimi başarısızlığı gibi tarihsel-reel örnekler, bunun böyleliğini
imliyor bize: Devrim girişimlerinin ilk 3-5 tanesi harcanır, fire olarak
yazılır, sonra Lenin gibiler gelirler, başkalarının ektikleri ağaçlarının
meyvelerini sömürürler, onu da Troçki tasfiye eder, onu da Stalin tasfiye eder,
den den de den den….
Dolayısıyla
gençlere; % 50 işsizlik, herşeyi red, ölümden önce olmayan bir yaşam, sivil
itaatsizlik ve isyan kalıyor 2020-2050 için…
Bir de,
geçerli-doğru ve doğrudan söylem kalıyor…
Bu da,
bildiğimiz 19. Yüzyıl Rusya nihilizmi dönemini akla getiriyor.
Üniversite
gençliği açısından bakınca, her 5 yıl 1 kuşak sayılır. 10 yıl 1 kuşak sayılan
1968’liler ve 1978’liler dönemlerinin üzerine, 1988’liler, 1998’liler ve
2008’liler hiç var olamayacak kuşakları eklendi tarihe çoktan. 2013 Gezi kuşağı,
azıcık kımıldandı ve yapılabilirleri bitirip, yapılamaz hataları da yapıp,
üzerine 2 turladı. Dolayısıyla, tümdengelimsel olarak en başından tahmin
ettiğimiz 2018 kuşağı devrede ve yanılmada artık. İşte, peşpeşe harcanacak 5’er
yıllık 3-5 kuşağın ilki onlar.
Oysa
onlar, yazar olmak için, ölümüne rekabete gireceklerine, bırak yayınlanmak için
çabalamayı, yazmıyorlar bile: Feçesini kıymetlediği için sıçmayan bebekler
gibiler.
Onların
reddi de bu…
Tarih,
tabii ki bu tür kaprislere aldırmaz. Kuşakları ezer ve harcar geçer, o kadar…
1978’li
kuşaktan ve asal-yalnız bir tekne kazıntısı birey olarak, toplumun bu bireyleri
ve bireylerin kendilerini harcamasını, içim acımadan izliyorum.
Çok
basit:
Sıradaki
gelsin…
Savaştılar,
yenilecekler; savaşmadılar, yine yenilecekler…
Fark
noke…
Bendeniz
de, tarihin kuburunda ve kabirinde çetele tutan, ölü gömücü Ulrik olmaktayım…
(26 Mart 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder