Bir
alıntı:
‘Cesar
Birotteau’ adlı romanında Balzac, finansal sistemin işleyişini gayet güzel
özetler: “Her giren zenginliğe yeni bir zenginlik ekleyemeyeceğine göre,
elbette birileri batacak ki, zenginlik çoğalsın.”
Köşe
yazarı Bahadır Özgür, bunu günümüz Türk bankalarının durumuna benzetmiş.
Oysa,
olup biten daha farklı. Bilmeden yazmış bu arkadaş.
Norveç
1970-2020 arasındaki 50 yılda, Kuzey Denizi’nde petrol ve doğal gaz çıkardı.
Dünya’nın en büyük tekparça olan bir 1 trilyon dolarlık fonda artı-değerleri
topladı. Bunun için de kimsenin batması gerekmedi, çünkü bu gerçekten bir
tarihsel-ekonomik artı-değer.
Bu örnek
gibileri, hep olabilir ama tarihte az olur, olmuştur da.
Diğer
bir örnek olarak, cep telefonunu ilk yaygınlaştıran Nokia’ın yine yaklaşık 1
trilyon dolarlık çıkış ve batış öyküsü var. Bu da, ekonomik bir artı-değer idi
ama çok pahalıya satılmış bir meta idi aynı zamanda, şimdiki bin dolarlık
Iphone’lar ne ise, zamanında Nokia da oydu.
Diğer
bir örnek olarak, Avustralyalı Kia var. Bu adam tam 2 bin küsur patent almış.
Kendisi mucit yani. Ama şirket çalışanı değil, kendi hesabına çalışıyor.
Köşe
yazarı, bankaların diyelim % 5 reel faizle para alıp, % 20 gibi reel faizle
kredi dağıttığını ve bundan aşırı para kazandığını belirtmiş. Bu doğru.
Yabancı
kaynaklar, yerli bankalara para veriyorlar, çünkü yüksek reel faiz alıyorlar ve
söylenmese de, o bankalar batsa da, arkada TC devletinin o paraları ödeme
garantisi var.
Burada
saadet zinciri bir noktada kırılır, hep kırıldı çünkü. Bu kez sayılarla
oynanıp, durum muğlak kılınıyor ama yine milyon düzeyinde kişi, kredi ödeyememe
noktasına çoktan geldi. Ya faiz çıkacak, ya yeniden yapılandırma gelecek.
Oysa
köşe yazarının asıl kastettiğini yapan şu:
AKP,
süpermarketleri kendi yandaşı tarafların satın almasını sağladı. Bu zincir
sahibi holdingler, düşük faizle teşvik kredisi alıyor. Diyelim enflasyondan da
düşük faizli olarak. Başta oradan kazanıyor. İkincisi alışverişten kazanıyor.
Üçüncüsü cironun faizinden kazanıyor, çünkü kredi 3 ayda ödeniyorsa,
süpermarket zincirleri günlük yüksek cirolar topluyorlar.
Gelelim
en son ve en geniş tabloya:
Evet,
Dünya’da dolar milyarderleri listesinin içeriği, her 5-10 yılda bir üçte bir
değişir ki bizde 12 yılda yarı yarıya değişmiş.
Bu,
kapitalizmin en çok iş kazandıran iş alanlarının değişmesi dalgalanması
nedeniyle böyle. Diyelim, Libya’da inşaat yapan dev şirketler, çıktı ve indi,
artık Libya yok zaten.
Ancak,
bizde listenin en az üçte bir o iktidar döneminde ortaya çıkar. İşte bu,
teşviktir, oyuncu zorlama değiştirmedir.
Ayrıca,
sanal / finansal parada yukarıya çıktıkça, para buharlaşması artar. Yani, 1
dolar milyarderi için en az 5 milyar dolar da buhar olur gider.
O
nedenle kapitalizmin aritmetiğinde, ne bakkal hesabı, ne de havuz hesabı
geçerli değildir pek.
Köşe
yazarı arkadaş öyle bakmış ama.
Dipnot:
CEO’lara para dağıtmaya gelince, onlar düzenin sömürge valisidirler. Gençler
için rol modeli, para sahipleri için bilanço makyajlayıcısı durumundadırlar.
Batı’da bile şirket zarar etse bile, onlara yüksek para ödenir. Bu da,
kapitalizmin kendini düzenleyememesinin en belirgin kanıtlarından birisidir.
İnsanlar bir düşünseler, son 30 yılda belki 50 ÇÜŞ CEO’sunun nasıl başarılı
olunur diye kitaq yazdığını ama sonra kendilerinin ve şirketlerinin unutulup
gittiğini görürler.
(15 Mart 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder