Cuma, Mart 16, 2018

Bakkal Hesabı, Havuz Hesabı, Zenginlik


Bir alıntı:
‘Cesar Birotteau’ adlı romanında Balzac, finansal sistemin işleyişini gayet güzel özetler: “Her giren zenginliğe yeni bir zenginlik ekleyemeyeceğine göre, elbette birileri batacak ki, zenginlik çoğalsın.”
Köşe yazarı Bahadır Özgür, bunu günümüz Türk bankalarının durumuna benzetmiş.
Oysa, olup biten daha farklı. Bilmeden yazmış bu arkadaş.
Norveç 1970-2020 arasındaki 50 yılda, Kuzey Denizi’nde petrol ve doğal gaz çıkardı. Dünya’nın en büyük tekparça olan bir 1 trilyon dolarlık fonda artı-değerleri topladı. Bunun için de kimsenin batması gerekmedi, çünkü bu gerçekten bir tarihsel-ekonomik artı-değer.
Bu örnek gibileri, hep olabilir ama tarihte az olur, olmuştur da.
Diğer bir örnek olarak, cep telefonunu ilk yaygınlaştıran Nokia’ın yine yaklaşık 1 trilyon dolarlık çıkış ve batış öyküsü var. Bu da, ekonomik bir artı-değer idi ama çok pahalıya satılmış bir meta idi aynı zamanda, şimdiki bin dolarlık Iphone’lar ne ise, zamanında Nokia da oydu.
Diğer bir örnek olarak, Avustralyalı Kia var. Bu adam tam 2 bin küsur patent almış. Kendisi mucit yani. Ama şirket çalışanı değil, kendi hesabına çalışıyor.
Köşe yazarı, bankaların diyelim % 5 reel faizle para alıp, % 20 gibi reel faizle kredi dağıttığını ve bundan aşırı para kazandığını belirtmiş. Bu doğru.
Yabancı kaynaklar, yerli bankalara para veriyorlar, çünkü yüksek reel faiz alıyorlar ve söylenmese de, o bankalar batsa da, arkada TC devletinin o paraları ödeme garantisi var.
Burada saadet zinciri bir noktada kırılır, hep kırıldı çünkü. Bu kez sayılarla oynanıp, durum muğlak kılınıyor ama yine milyon düzeyinde kişi, kredi ödeyememe noktasına çoktan geldi. Ya faiz çıkacak, ya yeniden yapılandırma gelecek.
Oysa köşe yazarının asıl kastettiğini yapan şu:
AKP, süpermarketleri kendi yandaşı tarafların satın almasını sağladı. Bu zincir sahibi holdingler, düşük faizle teşvik kredisi alıyor. Diyelim enflasyondan da düşük faizli olarak. Başta oradan kazanıyor. İkincisi alışverişten kazanıyor. Üçüncüsü cironun faizinden kazanıyor, çünkü kredi 3 ayda ödeniyorsa, süpermarket zincirleri günlük yüksek cirolar topluyorlar.
Gelelim en son ve en geniş tabloya:
Evet, Dünya’da dolar milyarderleri listesinin içeriği, her 5-10 yılda bir üçte bir değişir ki bizde 12 yılda yarı yarıya değişmiş.
Bu, kapitalizmin en çok iş kazandıran iş alanlarının değişmesi dalgalanması nedeniyle böyle. Diyelim, Libya’da inşaat yapan dev şirketler, çıktı ve indi, artık Libya yok zaten.
Ancak, bizde listenin en az üçte bir o iktidar döneminde ortaya çıkar. İşte bu, teşviktir, oyuncu zorlama değiştirmedir.
Ayrıca, sanal / finansal parada yukarıya çıktıkça, para buharlaşması artar. Yani, 1 dolar milyarderi için en az 5 milyar dolar da buhar olur gider.
O nedenle kapitalizmin aritmetiğinde, ne bakkal hesabı, ne de havuz hesabı geçerli değildir pek.
Köşe yazarı arkadaş öyle bakmış ama.
Dipnot: CEO’lara para dağıtmaya gelince, onlar düzenin sömürge valisidirler. Gençler için rol modeli, para sahipleri için bilanço makyajlayıcısı durumundadırlar. Batı’da bile şirket zarar etse bile, onlara yüksek para ödenir. Bu da, kapitalizmin kendini düzenleyememesinin en belirgin kanıtlarından birisidir. İnsanlar bir düşünseler, son 30 yılda belki 50 ÇÜŞ CEO’sunun nasıl başarılı olunur diye kitaq yazdığını ama sonra kendilerinin ve şirketlerinin unutulup gittiğini görürler.
(15 Mart 2018)

Hiç yorum yok: