Çarşamba, Nisan 16, 2014

Somutlaştırma = Soyutlayamama

İnsan düşüncesi, soyutlama derecesi arttkça gelişir. Örneğin: Aritmetik sayıları soyutlar. '1 + 2' yapar; cebir aritmetiği soyutlar, 'a + b' yapar; kalkulus / analiz cebri soyutlar, 'f (x) = c = a + b' ve 'f' (x)' yapar. Gündelik yaşamda ise, sıradan insanlar soyutlama yap(a)maz, bu da onları entelektüel-bilinçsiz yapar. Hegel, burjuvaları bilinçsiz olarak nitelerken, onların kendi biyografilerini tarih içinde soyutlayamamalarını kastetmişti. Hegel üzerinden gelişen marksist estetikçiler, 'reification'ı emeğe yabancılaşma ve yaratıcılığa yabancılaşma, yani şeyselleşme olarak tanımladılar. 'Reification' etimolojik olarak 'somutlaştırma' anlamını taşır. İçerik olarak ise 'şeyselleşme' anlamını taşır. Şeyselleşme, 'nesneleşme' anlamını taşır, 'nesnelleşme' anlamını değil. Her ikisi de 'somutlaşma' anlamını taşır. Burada sorunsal, düşünmeyi, sıradan insanların tümüyle, entellektülellerin de epeyi biçimde somutluk üzerinden işletmesinde. (Bu olumlanan bir şeydir de ve tersi de olumsuzlanır, yani soyut olumsuz yükleme taşır.) Soyutlamanın bir sonraki derecesindeki sorun ise, somuluk olarak kabul edilenin de, öğrenilen ve soyut bir şey olmasıdır. Yani, biz elmayı elma olarak görmeyi ve elmaya elma olarak dokunmayı soyutlayarak öğreniriz, doğuştan bunu bilmeyiz. Bu durumda 'reification' öğrenilen, burada 'nesneleştirme' ve 'nesnelleştirme' olumsuz çift-anlamlılığında olmak üzere, 'hem de yanlış öğrenilen' bir şey olmakta. Sorun, sıradan insanların bunu soyutlayamamasında değil, entellektüellerin bunu soyutlayamamasında. (İronik olarak entellektüeller, sıradan insanlara düşünme hakkı verirken, düşünme sorumluluğu / yükümlülüğü vermezler, böylelikle de kendiliğinden etlllektüeler, halk adına / yerine / için düşünür, halk da düşünmenin nimetlerini toplar.) (7 Nisan 2014)

Perşembe, Nisan 10, 2014

Faşizm Olarak ‘Fine Eating’

Önnot: Koleksiyonopati de böyle bir davranış biçimidir. Faşizmi burada, sonun başlangıcı ve sonun sonu arasındaki faşizm momenti olarak imliyoruz. ‘Fine eating’ 1 liralık yiyeceği, 10-100 lira arasında almaktır / satmaktır ve bu liberal faşizmdir. Ayrıca, güzellik objesi olarak sunulan mankenler nasıl çirkinse, güzel sofra olarak sunulan ‘fine eating’ de çirkindir. Bu, Romalılar’ın yiyip kusup yemesine benzer. Bu, Araplar’ın ‘çorba-tatlı’ birinci turundan sonra, ikinci tura aynı sırayla devam etmesine benzer. Bu aristokratların çirkin hizmetçileriyle yatıp bundan zevk almasına benzer. Bu, Antik Yunan’ın hedonizmine benzer. Bu faşizmin 3 F’si ‘fado, film, fiesta’sı gibi, artı 4. F’si F1 yarışlarına da benzer. Bu, ölen bir kültürün ‘sonunun sonu’nun, güzellik kisvesindeki çirkinliklerinden birisidir ve tam da kapitalizme cuk oturur.

Pazartesi, Nisan 07, 2014

Ciddi Oyun: Hollanda: Kurmaca Öykücük

http://www.youtube.com/watch?v=2j6_lo6pDZk Felaket geldi. Kurtarılması gereken 1 ton buğday ve 1 ton (12 kişi) insan var: Hangisi kurtarılacak? Buğdayın tonu bin dolarsa buğday. X ölü kotası dolmamışsa buğday. Açlık /kıtlık varsa buğday. Hollanda’da nüfus fazlası varsa buğday. İnsanlar siyasetçiyse buğday. Buğdayın kurtarılması daha kolaysa buğday. Buğdayın kurtarılması daha ucuzsa buğday. Kurtarılan insanlar kurtarılırken kurtaran insanlara ölüm tehlikesi yaratacaksa buğday. Daha önce kurtarılanlar çok açsa buğday.

Cuma, Nisan 04, 2014

Faşizm Olarak Koleksiyonopati

1987'den beridir koleksiyon malzemeleri satıcısıyım, dolayısıyla buradaki söylem doğrudan gözlemden gelir. 1983'ten beridir 1. Cumhuriyet tasfiye ediliyor. Bu durumda koleksiyonculuk, hem kültürel, hem de zihinsel olarak koleksiyonopati olmakta. Diğer bir deyişle, ölen bir kültürün herhangi bir öğesinin ötenaziye inat, kanserperver biçimde, inkıtadan öteye yaşatma çabası koleksiyonopati olmakta ki Benjamin bu işin piri sayılır. Aynı zamanda, bu koleksiyonerler olmasaydı, en yakın döneme bile ait şimdikinin % 1'i kadar kalıntı olmayacaktı. Aynı zamanda, Benjamin olmasaydı, onu değilleyerek, ölen bir kültürün son aşamalarını anlayamayacaktık. Burada faşizm kültürün, delilik zihnin, ölüm bedenin bitişini simgeler ve koleksiyonopati bir faşizm göstergesi olur, bitmişin bitmemişliğini övme ve ululama olarak... Koleksiyonopat koleksiyoner, kitabı okumak için değil, yalnızca ona sahip olmak ve hatta mümkünse o kitabın tek sahibi olmak için satın alır ve aldıktan sonra da onu kapalı yerlere kilitler, kimseye göstermez ama onu böbürlene böbürlene anlatır. Benjamin, koleksiyonerliğin burjuvazinin sıkıcı yaşamınndan bir kaçış yolu olduğunu yazar ama ilk koleksiyonerler burjuva değildi, her standart biyografi ve kültürel mod sıkıcıdır ve burjuvazinin çıkış yolu koleksiyonerlik değildir. Bu durumda koleksiyonerlik, yalnızca kısırdöngünü ve kültürel negatif sembiyözün devamını sağlar ve öyle de oluyor zaten... (3 Nisan 2014)