Salı, Ocak 30, 2018

Hannibal: Az x Çok, Güçlü x Güçsüz, Alfa x Beta Psikopat

Bu, bir Hannibal çapraz medya toplamını yeniden okumadır.
Bu, bir Hannibal yeniden aşırı-aşırı yorumudur.
Seri katillerin psikopatlar da oldukları genel kabul görür.
Hannibal’in, mono-psikopatiden poli-psikopatiye uzanan bir öykü içerdiği ortada.
Hannibal’in, bir stadyumu havaya uçurmalı seri terörizm öyküsünden sonra yazılmış, seri katil öyküsü olduğu ortada.
Hannibal’in gerçek yaşamdaki 2-3 seri katil tiplemesinin bileşimi olduğu ortada.
Dexter, Following, Hannibal varken, seri katillerin birbirleriyle karşılaştıkları, etkileştikleri ortada. Bunlar boşuna yazılmadı yani.
Dolayısıyla biz, bu öykülerin de birçok öykünün paçalı ve harmanı olduğu kanısına vardık en son momentte.
Gerçek yaşamda, terörden en çok para kazanan seri terörist Çakal Carlos’un İkiz Kuleler’in yıkılması için, henüz 1991’de ‘joint-venture’ terörist çalışmalara girdiği ortada. Bunu Devrimci İslam’da kendi ağzıyla anlatıyor.
Manson, hapiste öldü. Hayranları vardı. Dışarıyla yazışıyordu. Bu da ortada. Birilerine birşeyler anlatabilirdi yani.
Gelelim bu koşullarda, Hannibal’in çevresindeki diğer psikopatlara:
Roman dizisinde bunlardan 10 taneden çok var. Hannibal hariç, 2’si de psikiyatrist (ve artı kadın) bunların.
Dizinin finalinde ölen bir rakip seri katil de var. Dizinin içinde, başka seri katiller ve adayları da vardı.
Burada bir soru ve belirsizlik kipi:
Seri katillerin birbiriyle idrar yarıştıracağı kanısında değiliz. O zaman çok çabuk deşifre olurlar ve konuyla ilintili kurmaca öykülerde öyle de oluyor zaten. Dolayısıyla bunu, ABD’li vatandaşların, hatta seri katillerin bile sırılsıklam salak olmasına bağlayabiliriz.
Ancak, az x çok, güçlü x güçsüz, alfa x beta açısından bakınca, seri katiller ve hatta mormal insanlar arasında da, iktidar ilişkileri açıkseçikleşir.
Evet, insanlar birbirlerini yönetmek, birileri tarafından yönetilmek, birine sahip olmak, birine ait olmak isterler. En azından büyük, orta ve küçük burjuvalar öyledirler.
Bu, en kısa yolda anlatıyla, tavuk kümesindeki tavukların birbirini habire gagalaması ve iktidar / hiyerarşi sırasının böyle kurulmasıyla ilgilidir. Yatılı okulda benim de başıma aynısı gelmişti. En gagalanan kişi olmaktan, alt edilmesi en kolay düşmanımı elinimine ederek kurtulmuştum.
Hannibal’in iktidar yarışına girdiği kişi, psikopat potansiyelli bir polistir. Asıl romanda lezbiyen bir kadındır, dizide bir erkektir ama efemine bir erkek. Zaten dizide ikisinin arasındaki potansiyel-platonik aşk hep tartışıldı.
Bizim katılmadığım nokta, aşkını kendini ona öldürterek kanıtlama gibi, gerçekten arabesk bir konu seçilmesidir. Sonuçta Hannibal, ya polisi öldürecekti, ya da ona kendini öldürtecekti. İkincisi oldu.
Oysa asıl reel psikopat tavır, Joker’in kendini Superman’a öldürtüp, onu diktatör yapıp, Dünya’nın canına tek başına yapamayacağı kadar çok okumaktır. Gerçek psikopat dediğinin bile, meslek ahlakı olur. Yapabileceğinin en iyisini, mümkünse daha da iyisini yapar.
Dizideki diğer tali psikopatlar, çok daha gerçekçi tasvir edilmişlerdi ve öyle de davrandılar:
Ona aşık kadın psikiyatrist, sonunda ona düşman olup, onun oyuncak niyetine oynadığı bir kadınla lezbiyen ilişkiye girip, onunla taşıyıcı anne yoluyla bir çocuk yapıp, tüm ömrünü onunla kaçarak ve saklanarak geçirir.
Ona aşık olan diğer kadın psikiyatrist, hem polis, hem Hannibal ölünce, kendi bacağını kendi keser, kendi pişirir, tek başına da yer. Bu, inanılmaz ironik ve realist bir son-arkası (jeneriksel) plan idi.
Ona meydan okuyan bir psikopat, onun gücünü hesaba katmayınca, ölür. Ancak, hem polis, hem de Hannibal, birlikte zor öldürürler onu. Ve bu öldürme planı, bizce Spartacus’un gladyatör ve arena planlarına meydan okuyan güzellikteydi.
Daha güçsüz bir psikopat, kendini Hannibal’e çok kolay öldürtür.
Hannibal’e meydan okuyan doktor, bunu çok pahalı öder.
Dolayısıyla burada öyküler, aşırı klişe düzeni içinde yürür.
Bizi ilgilendiren, kadın x erkek ve alfa x beta psikopat durumları:
Polis, gerçekten beta mı idi, gerçekten potansiyel seri katil mi idi, gerçekten psikopat mı idi? Bu açıkseçik hiç anlatılamadı. Tasvir güzellemesine (cinayet ayrıntılarına ve ‘according to my design’ esprisine) fazlaca yüklenilerek, bu ıskalandı.
Bizi betalığı ilgilendiriyor.
Öncelikle, tam kurt sürüsü başı anlamında, alfalık potansiyeli var. O bunu hissediyor ama reddediyor. Tam olarak neden reddettiği de belli değil. Alfa olmanın, Hannibal olmak olduğunu sanıyordu herhalde. Oysa, Superman’e karşı, psikopat Joker varsa, rasyonel Batman de var: Her 2’siyle de hep savaşıyor zaten. Olay, diyalektik değil, triyalektik üzerinden, poliyalektik çünkü.
Kadınlardan ise asıl alfa olan, bacağını pişirip yiyen, çocuk yapan değil.
Ancak ben dizinin sonunda, senaryo olarak, onun Hannibal’in bacağını kesip pişirip yemesini yazardım. Benim için asıl alfa dişilik budur: Erkeğini yemek. Örümcekler ve epeyi insan dişisi böyle yapar ve yaptı zaten.
Yanıtlayamayacağım soru ise şu olurdu:
Hannibal, kendi bacağını yer miydi, yemez miydi?
Yani diğer deyişlerle:
İntiharın ve cinayetin çok farklı yüzleri vardır.
Gücün ve iktidarın çok farklı yüzleri vardır.
Seri katilliğin ve seri teröristliğin de ötesi vardır. Bu; Homo Posterus da olabilir, Dünya’nın 50 büyükkentine atom bombası atmak da.
Asimov salağının bile anladığı üzere:
There is always another way, exodus, bomb, state, humanity, bla bla bla…
Çıkış dipnotu:
Kendi psikopatimin 55 yıllık bilinçli yaşamımın sonunda beni buraya getireceğini hiç ummazdım. Eğer psikopat olmasaydım, bunları anlayamaz ve yazamazdım. Ha, bir de Dünya tarihi bu kadar psikopatlaşmasaydı tabi ki…
Biyografim ve tarihçe, tencere-kapak gibi birbirine uydu.

(30 Ocak 2018)

Anekdot

Şu sıralar, parasızlıktan evsiz çorbası içemiyorum. Çünkü dağıtanlar, benim evsiz olmadığıma hükmetti.
Bendeniz de, lokantaların artık ekmeklerini topluyorum. Haftada 2 kilo falan. Son birkaç haftadır ekmek parası vermedim. Bir tek beyaz ekmek, yemek sindirim sistemimi feci rahatsız ediyor. Basurum da azar yakında.
Bu kentte 2 milyon ekmeğin her gün çöpe atıldığını belirtmem gerekli.
Bir de, lokantaların çok tuhaf ekmek tipleri ürettiğini veya ürettirdiğini. 1983 gibi 20 çeşit ekmek üreten, Levent’teki Aslı Fırın bile bu kadar fantezi yapmamıştı, okadar yani.
İşte bendeniz, bir süredir bu ekmeklerle karın tokluğuna idare ederken, aynı gün 2 kişi bana yemek ısmarladı.
İlkinde, 2 işkembe çorba, 1 yemek, 1 tatlı 40 lira gibi tuttu. 3 kap yemeği ben götürdüm.
İkincisinde çorbayı ve yemeği pas geçtim. Ismarlayan kişi buna çok şaşırdı.
Burada da, 1 çorba, 1 yemek, 2 tatlı, 53 lira tuttu. 1 tatlıyı ben götürdüm.
Midem yediklerimi 6 saatta zor sindirdi ki 2 saatta bir düzenli acıkan biriyimdir.
Durumun öncesine ve sonrasına tanık olan insanlara öyküyü anlattığımda, kıssadan hisseyi göremediler bile.
Kıssadan hisse şu oysa:
Aklıma O. Henry’nin şu öyküsü geldi:
Birçok Şükran Günü’nde, iflas etmiş eski bir dolar milyoneri, hep aynı evsizi doyurur. Birindeyse ise, kazara onunla karşılaşmadan önce, başka biri daha evsizi doyurur. Evsiz, ikinci yemeğe de hayır diyemez. 2’si de hastanelik olur: Eski zengin açlıktan, hep evsiz tokluktan. Hastanenin acilinde, hemşire 2’sine bakar bakar, bunun nasıl olup da olduğunu bir türlü anlayamaz. Her 2’sini de tanımaktadır çünkü.
Ya da fıkra gibi:
Savaşta ne yaptınız?
Tokluktan zehirlendim abi.
Ya da Aziz Nesin öyküsü:
Rıfat Bey Neden Kaşınıyor?

(30 Ocak 2018)

Putin Trump ile Dalga Geçti: Kırıldım Bak: Reel Politik Muppet Show 2018

Global politik değil, Muppet Show huysuz ihtiyarlar parodisi mübarek:
“ABD Hazine Bakanlığı’nın yayımladığı ve yaptırım uygulanabilecek 114 Rus politikacı ile 96 iş adamının bulunduğu ‘Kremlin Raporu’ Moskova-Washington hattında yeni bir gerilim yarattı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, kendisinin listede yer almamasını alaycı bir ifadeyle yorumlayarak, “Kırgınım” dedi.
Putin, Sovyetler Birliği döneminin popüler filmlerinden ‘Kafkasya Esiri veya Şurik’in Yeni Maceraları’nın bilindik repliği, “Kırıldım, bak” ifadesini, Kafkas aksanıyla söyledi.”
Bunlar yeni oligarklar:
Öldürürken güldüren diktatörler…
Şöyle düşünün:
Toplama kampında, zehirli gaz duşunun kapısında öldürüleceğini anlayınca panikleyen Musevi’ye Nazi subayının şöyle dediğini düşünün:
Musevi aksanıyla:
“Kırıldım bak.”
Öldürürken güldürür.
Öldürürken düşündürür.
Düşündürürken güldürür.
Öyleyse bunlar, iyi Naziler, bizi sabun yapacaklar, feçese bulaşmayacağız.
Cengiz Han, bir gün yolda giderken Hitler’e raslamış:
“Tuvalet kağıdı mı yapsak, sabun mu?”
O da demiş ki:
“Neron’a soralım. O doğrudan yakıyor galiba.”
Hasan Sabbah da, aradan kafayı sokmuş:
“S.ktirin gidin lan.”
3’ünün de kafasına sıkmış.
Spartacus da demişki:
“Ben kapıyı kapatıp, hepsini doğradım. Çok güzel oldu valla.”
Çakal Carlos menfaatçı mı, menfaatçı:
“Oolum, ben bu işten zamanın parasıyla 20 milyon dolar kaptıydım. Sizin rahat 2 trilyon toplamanız lazım. Daha aşşası kurtarmaz.”
Sonra da 3’ü, sanal banka soyma işi kurmuşlar.
Beyaz mermi, beyaz et ve beyaz toz işlerini beğenmemişler yani…
Şirketlerinin adını da şöyle koymuşlar:
En Hakiki ve Öz-ÇÜŞ AŞ Devletine Karşı Cötcöte-C…

(30 Ocak 2018)

Aforizma: İyilik-Kötülük Paradoksu

Tarihteki veya Dünya’daki tüm kötülükleri kötüler yapıyor olamaz. Çünkü, kötülüklerin toplam sayısı, kötülerin toplam sayısının çok çok üzerinde ve tek bir kötünün olmadığı yerlerde bile kötülükler yapılıyor bolca. Dolayısıyla, kötülüklerin önemli bir bölümünün iyiler veya iyi sayılanlar tarafından yapılıyor olması gerektiği sonucu çıkıyor.
Bu konu, sanatın her dalında, özellikle popüler kültür ürünlerinde, özellikle de, çizgiromanda ve bilgisayar oyununda, kötü-iyi arasındaki kontrastın grileşmesi, iyilerin sakarca kötülük yapması gibi, ufaktan ufaktan anlatılmış durumda çoktan.
Asıl dert, sıradan iyilerde değil. Hegemon ve üst iyilerde. Asıl kötülüğü onlar yapıyor çünkü. Asıl hırsızlığı, devlet görevlileri yaptı çünkü, mafyanın illegal parası kadar birikim yaptılar son 25 yılda. Asıl terörü, devletler ve onun görevlileri yaptı çünkü, ABD tek başına 65 yılda 9 milyon sivili öte yana gönderdi. Bize yüksek teknolojili oyuncaklar sunan Apple veya Google, haksız rekatbetle 1’er trilyon dolar kazandı ve daha acısı, Dünya halkları 10’ar trilyon dolar yitirdi bu alanda son 20 yılda. Yani, bildiğimiz akıllı telefonlar on milyonlarca aç yarattı.
Bu durumda ne olacak?:
Bunun yanıtını yine sanat veriyor:
Ya süper kahramanlar birbirine girecek, ya süper kahramanlar zombileşecek, ya da ortalıkta tek bir X-Men kalmaması gibi, süper kahramanlar mezara gidecek.
Eh, gerçek yaşamda da aşağı yukarı hepsi oldu.
Trump başkan. Parodi-ötesi bir zulümde.
Asılan ve seçmenlerince bacaklarından sürünen diktatör dolu tarih…
IŞİD üzerinden Müslümanlar birbirini öldürüyor.
Ortadoğu üzerinden 20 milyon Kürt birbirini öldürüyor.
Cüzdanı sağdayken vicdanı solda olan AB seçmenleri, cüzdanları sola kayınca, yani fakirleşince, vicdanı sağa kaydı ve faşistleşti, artı engizitörleşti ve haçlı-seferi-ci’leşti: Bedavaya çalıştırdığı milyonlarca göçmeni aşağılıyor, dövüyor veya öldürüyor artık.
Ve her zamanki terane:
Dünün mazlumları, bugünün zalimleri, yarının yeniden mazlumları.
Türkçe’de:
İt iti ısırmaz.
İngilizce’de:
İt iti ısırır.
İt yerine, lümpen halklar koyun.
Fark noke…
Isırsa da, ısırmasa da, fark noke…
Fillir tepişse de, sevişse de, otlar için fark noke…
Yani:
Artık iyi-kötü fark noke…
Sodom-Gomor’lular, 10 tane gerçek iyi bulamıyorlar ve ufukta atom bombasını taşıyan uçaklar görünmeye başladı bile…
Ve iyi sayılan sıradanlar, hala inkardalar, toplama kampında zehirli duşun kapısında durumu inkar eden Museviler gibi, oradan sağ çıkanların İsrail faşizmini ve engizisyonunu yaratması gibi…
Toplama kampı veya İsrail, fark noke…
Fetret veya 2. Cumhuriyet, fark noke…
5 milenyumdur Dünya Sistemi’nde hep fark noke…

(30 Ocak 2018)

Devlet, ÇÜŞ, Mafya, Gerilla

ÇÜŞ, çok ülkeli şirket demektir.
İlk 2’si yasaldır, son 2’si yasadışıdır hesapça.
Ama ilk 2’sinin son 2’sinden daha yasadışı işler yaptığı çokça vakidir.
İlk 2’si iyidir, son 2’si kötüdür hesapça.
Ama ilk 2’sin son 2’sinden çok-çok daha kötü ve psikopatça işler yaptığı vakidir.
4’ü de para içindir ve parayla vardı ve parayla tanımlıdır.
Bu, savaşın, siyasetin veya ticareti finansından ayrı bir durum. 4’ünde de, şu ya bu biçimde para, araç olmaktan çıkmış, amaç olmuştur.
4’ü de, 2’li, 3’lü, 4’lü kombanisyon olarak, dostlarına veya düşmanlarına karşı işbirliğine girişmiştir. Tarihte hemen hepsinin örnekleri kayıtlıdır: FKÖ-İsrail işbirilği gibi örneğin.
Not: 1980 sonunda, darbe ertesinde, biz gençler ya Nukaragua’ya, ya da Afganistan’a gidip savaşma hayali kurmuştuk. Oysa, arkamızda 1970 solcuların Filistin macaresaı vardı ama onun yazılması 2010’u buldu. Yani, gitseydik, her durumda sıçmıştık, PKK’ye katılan BÜ’lü kız gibi. Ceylan olacaktık ve erken ölecektik hepi topu.
Tarihin erken dönemlerinde; ÇÜŞ’lerin yerine, köle sahipleri veya oligarklar vardı; gerillanın yerine, Hasan Sabbah tipolojisi vardı. Paradan önce de para ilkesi ardı ve para MÖ 200-250 tarihli, MS 1500 veya 1750 değil. Buna kapitalizmin ruhu denmiş, denmemiş, hiçbir önemi yok yani.
Silah üreticisi / tüccarı ve / ama BM bilim komitesi başkanı Ashurbeyli, ilk uzay devleti Asgardia’nın kurucu babası olunca da, durum yinelendi.

(30 Ocak 2018)

Katastrof’un 0. Durumu

Rene Thom’un katastrof kuramında gözden kaçan bir durum vardır:
Hiçbirşey yapmamayı imleyen ve sabit sayılı bir denklem veren durum ve onun birinci türevi 0 olur.
Bu, psikopatlığın sıfırıncı durumu ile birlikte, tarihin belli parametrelerinin büküm yarattığı dönemlerde geçerli olur.
Hiçbirşey yapmamak, tek çözüm ve en büyük yıkım getirir. Bir felakette hiçbirşey yapmadığın için de yargılanmazsın. Öyle olsaydı, ortalıtta insanlık falan kalmazdı, çünkü insan türünün tamamına yakını felaketlerde hiçbirşey yapmazlar ve hatta onu kendileri yaratırlar.
Çünkü, durumu düzeltmeye çalışanlar, durumu daha da bozarlar.
Çünkü, sistemde birikmiş çok fazla zemberek enerjisi vardır ve onun atma önkoşulları ve aktivasyon enerjisi oluşmuştur.
Çünkü, kaos matematiğinin pek de çalışmamış belli koşulları ve alanları burada geçerlidir ve aynı zamanda katastrof kuramının da.

(30 Ocak 2018)

Psikopatlığın 0. Durumu: İyi x Kötü, Normal x Anormal, Dost x Düşman Ateşi

Bu, robot yasalarının sıfırıncı durumuna benzer bir durum. Bu, başlangıç ilkesi.
Eğer, iyiler kötülük yapıyorlarsa, böyle olabilir.
Bu durumda bir neo-psikopat, dost ateşi ile kötülük yapan iyileri öldürür ve anormalliğini normallere karşı korur. Yani bu, bir özsavunma olur.
Bu, tarihin belli paramatreleri açısından büküm dönemlerinde işleyen bir gerekliliktir.
Oligarkların Spartacus koşullarını yarattığı kesin yıkım dönemlerinde örneğin.
En uç devletçi Makyavelli’nin ve en uç karşı-devletçi Neçayef’in bunu görememişliği ilginç.
Daha da ilginci, onlarda bunun taa o zaman örneği olmasına karşın, Sun Tzu’nun bunu görememişliği ilginç.
Talas Savaşı’nda kiralık bir Koreli general vardı örneğin. Onun o savaşı (uzun dönemli bir tarih bilinciyle) Türkler lehine bilerek yitirdiğini bir düşünün, bu yeterli olur.
Ayrıca Çin savaş tarihi, şu ya da bu (ticari, ahlaki, öznel, yanılgılsal, vd) ndenlerle taraf değiştiren generallerle dolu. Ayrıca, birbirini vuran savaş lordlarıyla dolu.
Demek ki tarihi bir de bu gözle okumak gerekli.
Ek not: Yapılan herhangi bir davranış, oluşan uzun zamanlı tarih denkleminde o anda ve o yerde taşımadığı bir anlam kazanabilir. Bu Kafka’nın başına geldi, Koreli generalin de başına gelebilir.
Ek not daha:
Sanatçılar savaşçıdır, hatta kimi generallerden ve profesyonel askerlerden daha iyi savaştadır, çünkü çok fazla doğaçlama yaparlar, hatta yalnızca doğaçlama ile savaşırlar. Ve bu da, ister istemez birkaç olağandışı / olağanüstü beceride hamle demektir. Ama genelde % 99’u en başta telef olur, ayrı konu. Ancak bir sanatçının savaşçı içtenliği, bir generalde yoktur, olamaz da: Ne ilk savaşında, ne orta savaşında, ne de son savaşında.
Diğer bir deyişle, savaş ve siyaset olağan yaşamın 2 fazıdır yalnızca ve yalnızca onlar yoktur, yenileri de çıkabilir, çıkıyor da zaten.

(30 Ocak 2018)

TC Suriye’de Kalıcı mı?

1974 yazında, bizi birliğinde korumasına alan ordunun ikramı sofrada, orayı kendisi fethetmiş gibi gerinen ve bunu kutlayan babama şunu sormuştum:
Tamam da baba, Kıbrıs’a girdik de, nasıl çıkacağız?
Hala çıkamadık.
Başika da öyle oldu.
Kuzey Irak’a da 1990 gibi, abi bir arkadaşa bakıp hemen çıkacam, diye önce izinli, sonralıkla zırt pırt izinsiz girip çıka çıka, oraya da yerleştik sayılır.
Fırat’ın doğusu ise, 2015 tarihli bir tez.
Yabancı kaynaklar, NATO TC’nin oradaki varlığını özsavunma olarak niteleyince, olayı acilen işgale ve sivil ölümlerine kaydırdılar.
Şimdi de, askeri üs diyorlar.
Olabilir.
Araplar’ın (pardon İslami terörün ve cihadın) başına bizi taşeron ordu olarak salanlar onlar ama.
SSCB’ye karşı onyıllarca bizi tampon olarak kullanan da onlar ama.
Tarihte bir SSCB / Rusya uçağını bombalayabilen tek NATO üyesi ülke biziz ama.
TC, emperyalist olmazsa, parçalanır ama.
Bu, emperyalizmi haklı çıkarmıyor ama.
ÇÜŞ, devlet, gerilla, mafya, hep birlikte şirket kuruyor ve işbirliği yapıyor ama.
İşler gizli saklı başka yürüyor ama.
TC’nin çok ulu marksistleri, ABD haracı yiyen ve İsrail ile işbirliği yapan FKÖ tarafından eğitildiler ama. Sonra da buraya gelip, o eğitimle ve malzemeyle silahlı eylemler yaptılar ama. Bununla da hala övünüyorlar ama.
TC, Suriyede sürekli kalıcı, az kalıcı veya geçici. Nolcek ki?
Alaturka emperyalizm, böyle mehter adımı yürüyebiliyor abisi.
Emperyalizm için de, diğer emperyalistlerin onayı alınmaz. Zaten kabul etmezler.
Ayrıca TC; Sudan’da, Katar’da, Somali’de üs sahibi ama. Dünya’nın 40 ülkesinde polisi ve askeri eğitti ama.
ABD silah satınca iyi de, TC satınca kötü mü ama?
Ayrıca TC, asıl niyetini baştan söyledi:
2 milyon alaturka Suriyeli’yi gerisin geriye oraya dizip kamplamak, tampon-bölge’lemek. (Bakınız hükümet beyanları.)
2015’te savaş dedi, oldu.
2018’de de bunu diyor. Bence olacak.
Bu işe yarayacak mı?
Hah, asıl soru işte bu.

(30 Ocak 2018)

Lili Marlen ve Maria Braun Evliliği

Fassbinder, sentimental faşizmin uzmanı ve ad patent babasıdır: Ad anası da olabilir, biseksüelite üzerinden…
1978 tarihli, öz-hakiki anası ve öz-hakiki erkek sevgilisi ile çektiği, ‘1978 Sonbaharında Almanya’ filminde, Almanlar’ın o ünlü faşizmseverliğini filme ve dile getirmişti.
Oradaki replik-klişe şudur:
Annesi ona şöyle der:
“Sanki devlet otoriter olmalı gibi.”
O anda Baader-Menhof ölüme yollanmıştır toptan…
Aradan 40 yıl geçti. 68’lilerden de 50 yıl.
1’i erkek 1’i kadın 1 alaturka çift, açlık grevi ile ölüm orucu arası bir şey yaptılar.
En sonunda vazgeçtiler.
Ve ilişikteki fotoğrafı çektirmişler.
Bizce bu sistem ile negatif sembiyöz, her biri birer Fassbinder kahramanı olan Marlen-Braun evliliği, neo-sentimental faşizm, intihar bile değil, düşmanının yerine kendini öldürme olmakta.
Da, bu fotoğrafı çektirip basına servis yapmak ne olmakta?
O da, Tavernier’in ‘Naklen Ölüm’ü değil, alaturka eksi bilgililileşme ve eksi zekalılaşmanın naklen yayını… Sosyal medya teşhirciliği… Duygu kabzımallığı… Şu bu…
Kimse hönkürdemesin.
İkinci Cumhuriyet böyle kurulmayacak.
Bunlar yaşatmaz, öldürür.
Yaptıkları, kendilerini değil, geleceğin doğru bilgisini ve boş alanını öldürmek…
Ayıp, suç, günah, karşı-devrimcilik bu…

(30 Ocak 2018)

30.01.18, TTB Tutuklamaları Mesajı

TTB kadrosu ile Raşit Tükel de içeri alındı. Kendisi, internetteki bir gruptaki herkesin arkadaşı, benim de. Orada yazdıklarım infial uyandırdı. Bir yazar olarak nesnel sorumluluğumu bilirim ve taşırım. O nedenle, kendi metnimi aynen yayınlıyorum. Başkalarınınkini pas geçiyorum:
“Oof of. Bunlar 80’den kötü deyince, aymadınız ama.
Artık alan mücadelesi var ve o da sizden çıkmaz. 2 yıl copa hoşgeldiniz.
Ya tam siper yatın, ya da meydan sizin miting ergenleri.
Ah Thuringen ah.
X1 hapiste yattı. X2 girdi çıktı. Raşit içerde. X3 onlarla çalıştı. X4 onların ölüsü. X5 onlar dahil, herkesle çalışır. Haritadaki yerinizi noktalayın.
Ben mi? Hala kitap okuyorum. Bu da bir pozisyon. İnformatik kognitif dede.
Vakanüvisim. Açıkseçik kayıt tutarım. Felaket yönetirim. Gelecekbilimci olarak da, 3-4 yıldır bunların olacağını yazıyorum. Ve hala sizin beyniniz nerede? Soru bu. Yürek zararlı.
Örneğin X6, Afrin'deki 50 sivil ölü için ne düşünüyor?
X1, partisinin bir ara AKP'yi desteklemesi için ne düşündü?
Denklemin parçasıyız. Verilecek hesabımız var.
Raşit, lisede adam dövmeye kalkan biri olarak, koka kola şişesini yakından tanıyabilir.
Ben de 83'te bildiğimiz telefonla tanışmıştım: DC üreteç olarak.
O nedenle, hönkürdemeyin. İnsan olun, savaşın veya susun.”
+
Metin bu.
Adlar bilerek gizlendi.
Bu biçimiyle bu metne dava açılabilir mi, onu bilmiyorum ama böyle yayınlayacağım.

(30 Ocak 2018)

Türkler Çinlileşebildi mi Bilmeyiz ama Çinliler Türkleşmiş: Absürd Alla Şino

Kendilerini gerçekten tebrik ediyoruz. Bu süreci 10 yıldan uzun süredir izliyoruz. Tam Çin işi. Daha doğrusu bildiğimiz Çin işkencesi yavaşlığı hızı.
Henüz rep yayınlamıyorlar ama bizce eli kulağındadır.
Link:
Bu radyo; hafif eski Stüdyo Fm, hafif Mandarince Hong Kong filmi müziği, artık terkedilen diğer pop Türk radyolar karışımı ilginç bir harman. Güzel kafa yapıyor ama. Kesin önerilir.
Şu an, 29.01.18, 20:40. Sezen çalıyor.
Bundan önce, o benim hangi sözcükle tanımlamak gerektiğini bilemediğim, buğulu sesli, eski nostalji istek hattı anonsu vardı. Benim bile istekte bulunasım geldi, hemi de vatsaptan.
Ve fakat en sakat bölümü şu:
BBC Türkçe ve Moskova’nın Sesi dinlemiş kuşaktan biri olarak, spikerlerin sesini feci Soğuk Savaş efektli bulmaktayım ve o da acaip bir nostalji efekti taşımakta. Kapıdan birden İkinci Şube elemanları (Sansaryan’dan Han’dan direk uçuşla) girebilirmiş gibi.
İçinde az Açık Radyo sosu var ve aklıma sürekli Soros gelmekte. Ki o bile demode oldu ya, ne zamanlar yahu, demekteyim.
Evet beyler, 21. Yüzyıl’da bile radyo bir silah, hemi de yumuşak bir silah, bildiğimiz enformasyon üzerinden, doğruları aktaran yanlışlar üzerinden, bir Çin Hitler’i mi desem, Putin’i mi, desem öyle bir çizgi. Bu Çinliler, gerçekten tuhaf ideologlar. Kobaylar mı daha tuhaf, deneyciler mi, ona karar veremiyorum bir türlü.
Adamlar bize bizim en güzel müziklerimizi çalıyorlar ve 100 alaturka kanal çalmıyor. Nasıl ama?
Yine de, Çin’in bu yöntemini, aşırı biçimde kulağını tersten gösterme, yavaşlıktan 2 tur savaş kaçıran bir tuhaflıkta bulmaktayız.
Ama adı üzerinde:
Geel nostalji geel. Ve eski nostaljilerin tadı kalmadı…
Dipnot:
Bu arada Volkan Konak üzerinden Laz-arabesk türünün ilk örneğini dinlemiş oldum: Mimoza Çiçeği. Hatta, bonus olarak, fonda şiir hönkürdeme bile var, en Laz absürdü tipinden. Tipsiz değil ama. Laz tipi ama. 1930 tipi trombon caz solosu ile bitti yav. Yuh.
Ve Erkin Koray, pirimiz:
Öyle bir geçer zaman ki…
La, sakenin Çin tipinin adı neydi?
Dipnotun dipnotu:
Ahan da reklam da geldi. Ama ne geldi. Legal dolandırıcılığın bir yolunu yine bulmuşlar. İşkolunu belirtmeyeyim.
Asıl çarpar zmedya notu.
15-20 yıldır izlediğim tam Çin filmlerinin bana verdiği fon duygusu, burada da var.
Kardeşlik duygusu ama yanısıra sürekli sıkıştığın elinin parmaklarını sayma dürtüsü.
Ahan da, Çinc e özümüze geri döndük.
Yahu bunlar, Türkler’in 2 bin yıl sonra Çince falan öğreneceğini mi umuyorlar?

(29 Ocak 2018)

Elon Musk Kafayı Yemiş

Gerçekten yemiş ama:
“Elon Musk, 'zombilerle savaşta kullanılacak' alev makinesini tanıttı: “Yaşayan ölülerin üzerinde etkisi olmazsa paranızı iade ederiz.””
Bu, alev makinası. Oyuncak değil. Savaşta bile kullanılması bazı durumlarda yasak.
Sen bunu sivillerin eline veriyorsun.
Hem de ABD gibi bir yerde.
Aslında bu, kafayı yemekten çok, üretenine acilen deli raporu verilip, üretiminin durdurulması gereken bir durum.

(29 Ocak 2018)

Kerem Kaban Negasyonu: Film Terapi (Böyle) Neden Olamaz?

Önnot: En azından şimdiki biçimleriyle, film terapi değil, film kognitif / donatif / afektif sakatlaması sözkonusu olabilir ancak ve ancak.
Bu, bir kitap.
Bu, bir kopyala-yapıştır kitap.
Tam DSM-IV olmayan bir psikoterapik hasalıklar listesi var. Çok çok kısa özetler olarak.
Güya, onları iyileştiren ve seyredilecek filmler listesi var.
Filmlerin hepsi Hollywood işi.
Filmlerin hemen hepsi yeni döneme ait.
Bunun anlamı da şu:
Belli bir İngilizce kitaptan özet çeviri sözkonusu.
Çünkü, her hastalık için karşılık gelen filmlerin sayısı çok çok az.
Film seyretmenin veya belli bir hastalık iyileşsin diye, belli bir film seyretmenin, neden / nasıl / hangi yollarla iyileştirici olduğuna ilişkin tek bir açıklama yok.
Listeleri kimin ve nasıl yaptığına ilişkin en küçük bir not yok.
Bu terapi, şu anda ticari olarak İstanbul’da uygulanıyor, internette örnekleri çok. Bunu denetleyen var mı?
Tüm bu metinleri, deontolojinin hasta tarafında ve 15 film eleştirisi kitabı yazmış ve bunun 1’i basılmış, sinema / kültür-sanat dergilerinde film eleştirileri basılmış biri olarak yazıyorum.
Bu örnek ve internetteki diğer örneklerin; deontoloji (tıbbi ahlak) ile, Hipokrat yemini ile, Ticaret Odası / ticari ahlakı ile, uzak yakın hiçbir ilintisi yok gibi görünüyor. Üstelik, şu anda bu konuyla ilgili de hiçbir denetim yok gibi de görünüyor.
Dolayısıyla çıkış:
Tabipler Odası’na açık mektup:
Nobel Yayınevi gibi, ciddi bir yayınevinin psikoterapi gibi ciddi bir konuda, böyle bir kitap basması, hatadan öte bir durum.
Oda’nın bir denetim uyguluyor olması gerekli. Sonuçta, bu yayınevinin dini şifalı bilgiler kitabı basmasına da mı izin verecekler acaba?

(29 Ocak 2018)

Psikopati ve Sosyopati Notları 1

Psikopatinin ve sosyopatinin belli koşullarda delilik değil, duygusal özsavunma, haklı ve geçerli duygusal savunma olduğu kasınıdayız. Bunu yaratan koşullar, bellirli tarihsel ve toplumsal çöküş dönemleri ve biz onlardan biri içindeyiz.
Not: Görelilik de sözkonusu: Osmanlı batınca, Osmanlıcılar Cumhuriyet’e karşıözsavunma yerine, intihara geçtiler. Bu, cinayet de olabilirdi, suikast denemesi oldu.
Devam:
Psikopatinin ve sosyopatinin bilisel özsavunma olduğu kanısındayız aynı zamanda. Eğer bilisel biriysel, bilgiyi korumak için, topluma karşı fiili veya fikri psikopati ve sosyopati geliştiriyorsun belli koşullarda.
Bunun, taa Freud’dan gelen, kognitif eylemlerin yalnızca süperegosal sayılması, belli kognitif edimlerin ve süreçlerin, duygusal patoloji sayılması durumuyla ilintili olan bir geleneği var.
Dolayısıyla:
Bilgi seni öldürür.
Bilgiyi korumak için, sen öldürürsün.

(29 Ocak 2018)

Kızıl Mars’ta Ütopya x Distopya, Eril x Dişil, Alfa x Beta Kişilik

2 önkoyut:
Bir:
Toplum, erkek ve kadında başlar. Bunu sosyal psikoloji inceler, sosyoloji veya psikoloji değil. Sosyal psikoloji, göreli yeni kurgulanmış bir insan bilimi olarak, disiplinlerarası ve çokdisiplinli örnek olma açısından özel bir yer tutar, çünkü ana bilim dallarındakinden farklı paradigmalar üretmiştinr, çünkü insanlar birey, grup ve toplum olarak çok başka davranışlar sergilerler, aynı insanlar yani. Kadın-erkeğin sosyal psikolojisi, araya politika karıştırıldığı için, hala tam bilimleştirilememiştir. Diğer bir deyişle, iktidarın politik olmayanı da, burada biyolojik olanı da vardır.Liste böyle uzar gider.
İki:
Ütopya ve distopya tanımları, öznel ve görelidir. Öznellik ve görelik, birbirinden epeyi karşılıklı bağımsızdır. Yani, öznel olmayan göreli ve göreli olmayan öznel, arakesitten (öznel ve göreliden) epeyi daha çoktur. Öznel ütopya, benim ütopyam olur. Göreli ütopya, senin ütopyan, başkasının distopyası olabilir olur.
Gelelim Kızıl Mars’a:
Orada 50 kadın ve 50 erkek vardır. Ya baştan delidirler, ya da yolculuk sırasında kafayı sıyırtırlar. (Sonuç ne kadar farkeder, bunun da irdelenmesi gerekli.)
1 alfa, 1 beta erkek ve 1 alfa kadın tanımlanır.
1 ne olduğu belli olmayan kadın, bu alfa ve beta erkeğin ikisini de seçer ve durumu berbat eder.
Beta erkek ise, alfa erkeği öldürür ve bu ortadaki kadın bunu kabul eder. Muhtemelen kendisi için yapıldığını kabul ettiği ve bunu olumladığı için.
Yani kısa deyişle insanlar, nereye giderlerse gitsinler, kendilerini de götürürler ama yolculuk insanı başkalaştırır. Kızıl Mars bunua ilginç bir öykü örneiğidir ve başarılı bir simülasyondur bizce.
Devam:
Bu 50 erkek ve 50 kadın, yolculuk sırasında (uzay gemisinde) ve Mars’ta geçiçi veya kalıcı ilişkiler kurarlar ama aseksüel / nötroseksüel tip anlatılmaz. Sonuçta 50 yaşüstü birey çoktur bunların arasında. Bir de, Güney Kutbu yolculuğunun gösterdiği üzere, olağanüstü bedensel eforlar, insanda seks dürtüsü falan bırakmayabilir.
Sonrasında, ortaya çıkar ki Mars için, gidenler arasında, birbirinden epeyi farklı ütopya anlayışları vardır ve herkes kendi ütopyasını devreye sokmaya çabalar. Ortaya çıkan şey ise, yıkım ve kaos olur.
İşte bu kurmacadaki örneği, reel durumlar için de, kibbutzlar, komünler, uygulanmış ütopyalar için de, aşağı yukarı aynen söylemek mümkündür bizce.
Burada en yıkıcı öğe, herkesin kendi düşüncesini en doğru sanmasıdır ki bu devrimin çocuklarının birbirini yemesi (devrimin çocuklarını yemesi değil ama) durumunu yaratan bir şeydir de.
Bir de, olağan koşullarda özeleştiri ve özdüzelti olabilecekken, ütopya veya devrim gibi olağandışı / olağanüstü süreçlerde insanlar, kendi önesürümlerine kilitlenip kalmışlar hep.
Biz bunun, alfa-beta erkek / dişi, ütopya x distopya durumları için de geçerli olduğu kanısına vardık ve bu yeni bir saptama oldu bizim için.
İşin tuhafı, alfa-beta’lığın ve ütopya-distopya’nın eril x dişil çizgide pek seyretmemesi.
Yani, diğer bir deyişle Lenin, Rosa kadın olduğu için, onun parti diktatörlüğü konusunda uzaktan dediklerini dinlemezlik etmedi, değil. Ki zaten epeyi erkek, yakından bunu demişlerdi de. Hiçbirini dinlemedi.
Asıl soru ise şu:
Lenin, Troçki, Stalin; devrim konusunda eşlerinin veya diğer kadınların eleştirilerini ne kadar dikkate aldılar veya dinlediler?
Asıl saptama ise şu:
Devrim için 3’ü de alfa erkek falan değildi. Alfalığa en yakın Troçki idi ama pek pek gama olabilirdi, Stalin ise neredeyse omega idi.
Devam:
Asgardia ve Ashurbeyli için de böyle. Ashurbeyli, gerçekten olsa olsa omega bir erkek. Tipi, tam emir dinleyen pasif bürokrat tipi. Tamam, böyleleri Bizans entrikasını güzel çevirir de, bu yine de alfa erkek olmak değildir ama adam kendini kurucu baba ilan etti bile çoktan.
Diğer deyişlerle:
Ütopyalarda ve devrimlerde başa geçenler, alfalar olmayabilir ve çoğunluk olmamıştır da.
Alfalar ütopyalarda ve devrimlerde ortadan kaybolmayı, yani sağ kalmayı yeğleyebilirler.
Alfa erkekler, dişi seçmeyip, nötroseksüel kalabilirler.
İşte bunu bize, reel sosyal psikoloji ve gerçek hayat bilgisi söylüyor ve söyletiyor.
Artı bizce, alfa erkek olmakla, sürü lideri olmak aynı şeyler değildir. Maymunlarda patatesi yıkamayı öğreten maymun, ilkin redle ve dışlanmayla, sonra kabulle karşılanır. İnsan ise, kurda değil, maymuna yakındır. Yani, farklı memeli hayvanlardaki alfa-beta olayı farklı farklı olmaktadır.
Bu konuda daha yazılacaklar var.
Nokta. Es.

(29 Ocak 2018)

Pazar, Ocak 28, 2018

Tarkan Tufan Negasyonu: Sen Ne Çektin Bilader?

Kimmeryalı Conan çizgiromanındaki uçuk öykülerden beridir, bu kadar uçuk ve uyduruk hikayeyi birarada görmemiştim.
Kaynak bilgilerde, Wikipedia İngilizce üzerinden gideceğiz. Alıntı ve yorum sıralayacağız:
Novocerkassk (Novoserkask) değil, Novocherkaskk / Novoçerkask.
Öncelikle şunu belirtmek gerekli:
Çok göçen halkların öykülerinde olan genetik karışma ve 10-100 birbiriyle genetik, kültürel, bölgesel ilintisiz halkın aynı adla çağrılması durumu, Kimmerler içinde geçerli gibi görünüyor.
Çünkü bilindiği kadarıyla hiçbir tek-aynı halk aynı anda, Kırım, Orta Asya, İran, Almanya’da bulunmadı.
Kimmerler’in tarihte yer aldığı dönem, bir veya daha çok kavimler göçü dönemi:
Deniz halkları var, proto-İndo-Avrupa dillerin halkı veya halkları var. İran’ın persleşmesi var.
Ancak, aynı dönemde sabit kalan bir halk da var:
Kafkasya’da 3 bin yıldır aynı dili konuşan bir grup.
Aynı zamanda tarihi hiç bilinmeyen bir halk var:
Alanlar (MS 400 gibi) ve Kuzey Kafkasya. Bunların oraya nereden geldiği belli değil. Belli olan şey Nordik gen taşıdıkları ve bunun için de MÖ zamanlarda bir veya birkaç zaman, Vikingler gibi batıya Nordik göçü veya göçleri gerekli. Ve bu Gotla (MS 1) değil ve onlardan epeyi daha önce. Onların göçlerin olmuş olması gereken zaman ile, bu Kimmerler zamanı kabaca çakışıyor.
Yani sorun, Kimmerler’in genetik bileşiminde. Diğer bir deyişle, Kimmer olduğu kesin belli olan birinin kalıntısı elde yok. O zaman da böyle, ne kadar sallarsan salla, dona düşer son damla olmakta.
Yine bizim dediğimize geliyor:
Ne olduğu ve kim olduğu belli olmayan birçok halk veya kültür Kimmerler ile bağlantılı sanılıyor gibi görünüyor.
Böyle bir halkın öyküsünü yazmak, İlber’in bile hayal gücünü aşar. Bu arkadaş ise, güzel yazmış, yazmış da yazmış.
Kimmerler’i, İskitler’e ve Keltler’e bağlamış:
Biri Batı Avrupalı, biri Orta Asyalı.
Araya da Erken-Ermeni gibi, bir deyim atmış.
Alıntı:
“Böylece Orta Asya’daki İranlı göçmenlerin ilk dalgasının, modern Sarıkaolis, Pamir İranlıları (Şugnanlar, Bartanglar, Yazgulamlar vb.), Persler, Afganlar ve Sogdi (Yagnobi) toplumlarının ataları tarafından oluşturulduğunu varsayabiliriz…”
İşte burada boşa atmış, o kesin.
O zamanki Orta Asya’dan göç, daha çok kuzeyden olmuş. Persler’in atalarının ise, olsa olsa Ön Asya ile bağı var. Çünkü dilleri İndo-Avrupa. Orta Asya’da ise, böyle bir dil yok.
Orta Asya’da, MÖ 200-MS 400 arasında; ancak ve ancak Türk, Tatar, Moğol halklarının ön oluşumları olmuş olabilir. Bunların her biri 10-100 kabilenin / halkın birleşimi durumunda. Türk ve Moğol dilleri ise ayrı aileden.
Yani, elimizde somut bilgi verebilecek ipuçları şunlar olabilir ancak.
Dilsel yazılı kayıtlar. Genetik kayıtlar. Bırakılan kültürel eserler.
Devam:
“Bazı kaynaklarda, Bulgarlar’ın ve Kürtler’in aynı bölgede yaşadığı dönemde, bu toplumlarla Kimmerler’in etkileşime geçmiş olduğunu belirtir.”
Oğğ yeğğğ…
Sözü geçen kökenler sırasıyla; MS 300 Ural, MÖ 500 İran, MÖ 900 Kırım.
“… Kürtler’in ve Kimmerler’in çoğunluğu, günümüz Polonya topraklarındaki Podolya’ya yerleşti.”
Bildiğimiz kadarıyla, Kürtler’in Avrupa maceraları tarihte kayıtlı değil. Kürtler ile birlikte hareket etmiş olan diğer halklar olabilir ama Kürtler değil.
Ancak bu metinde olmayan bir bilgi kümesi var:
Kimmerler, Anadolu’ya da girmiş:
Tabii bunlar, büyük olasılıkla asıl Kimmerler ile daha çok ad üzerinden bağ taşıyor imiş ama bu konuda düşünceler ayrı.
Metni biraz uçuk bağlayalım, çünkü bu arkadaş bizden daha çok uçuk:
Çizgiroman Conan’da Kimmeryalılar neredeyse kutup koşullarında yaşarlar ama ben hep Conan’ın feci Türk olduğunu düşünmüşümdür, çünkü eli sürekli testislerindedir.
İşte, tarihte sözü geçen bu ad Kimmeryalılar’ın, Kürtler’in atalarının bir şeylerini bir şey yapmış olabileceği gibi bir sonuç çıkarıyorum bu arkadaşın metninden…
Yani kendisi, kaş yaparken, göz çıkarmış feci feci.
Dipnot:
Tufan’ın, kendisinde önce komplo teorilerine fazlaca kaptırıp çarşafa dolanan Aytunç Altındal olma yolunda ilerlediği kanısına vardık.

(28 Ocak 2018)

Dumenil-Levy Negasyonu: Neo-Liberalizmi Yanlış Anlamak ve Anlatmak

Neo-liberalizmin 1. Dünya’daki nedeni, 1945-1980 arasında ıskalanan özgürlük dalgası idi.
Neo-liberalizmin 3. Dünya’daki nedeni, kısacı hırs idi.
Neo-liberalizm özgün bir tarihsel dönem olamadı, birçok yineleme yarattı. Sonu da limit savaş ile tıpatıp öncülleri gibi oldu.
Neo-liberalizmin en büyük başarısızlığı, % 100’ü hedefleyip, % 50’yi bile yakalayayamak oldu.
Neo-liberalizmin asıl hatası, finansal / sanal marketler üzerinden ekonominin temel kurallarıyla oynanabileceğini sanması ve sandırması oldu. Bunun 1929 deneyimi ertesinde olması, tam anlamışyal zavallılık.
Neo-liberalizm = ileri teknoloji değil. Asıl teknolojik ön-gelişme, 1945-1980 arası idi. Meyveler, 1980-2015 arasında toplandı.
ABD, neo-liberal dönemde teknolojide açık ara önde falan değildi:
Uzaycılık belki 3, robotçuluk belki 3, GDO 1, tıp belki 5, …
Asıl önemlisi, şirket almalar nedeniyle, en önemli teknoloji şirketlerinin epeyi, ABD-dışı idi.
Google, Microsoft ve Apple, eski kapitalizm dönemlerinden izin verilmeyen bir biçimde gayrıahlaki tekelleşmeye ve haksız rekabete girdi.
Neo-liberalizmin en-en önemli farkı; beyaz kara para ile kara kara paranın eşdeğer ve toplamda Dünya ekonomisinden büyük olması idi. Mafya, tarihte en çok devletiçi oluşum yarattığı dönemi yaşadı. Devlet, en çok yanılmış ve yasadışı oluşum yarattığı dönemi yaşadı.
Yani toplamda, tarihteki diğer ağır zulüm ve büyük sömürü dönemlerinden farkı olmadı ve aynen onlar gibi büyük krizle bitti.
Bunu yaratanlar da, bundan en çok nemalanlar oldu.
Kitap, bunlardan hiçbirini anlatmıyor. Ne kadar ilgisiz konu varsa, onları anlatıyor.
ABD’nin finansal / devletsel çöküşünü Rickaard anlattı örneğin, çok açıkseçik olarak.
AB’ninki sanırım öyle anlatılmadı henüz. En azından Türkçe çeviri literatüründe.
3.-N. Dünya ise, başladığından daha geride bir durumda bitirdi bu dönemi.

(28 Ocak 2018)

Soros Denetimci Olmuş

Çok güldürdü beni valla.
Yok, bırak özel sektör herkesin ırzına geçsin, yok, bırak açık toplum donunu indirsin, gibi teranelerle yaşayan adam, birden değişmiş.
Tabii ki aslında öyle:
Özel sektörü kendi haline bırakırsan, ya kerhane açar, ya keşhane, meyhane bile açmaz, o kadar berbat yani.
Şimdi haber şöyle:
“Bugüne dek çeşitli hükümetler tarafından ‘sosyal medya üzerinden yayılan halk isyanlarını finanse etmekle’ suçlanan Soros, ‘Facebook ve Google’ın toplum için bir ‘bela’ olduğunu öne sürdü.
Soros Davos’ta bu tezi savunan ilk kişi de değil. Bu yılki Davos toplantılarının ilk günlerinde, yazılım şirketi Salesforce’un CEO’su Marc Benioff da, Facebook’un ‘bağımlılık yapması ve zararlı olması’ gerekçesiyle, tıpkı bir sigara şirketi gibi regüle edilmesi gerektiğini savunmuştu. Facebook’un ilk yatırımcılarından Roger McNamee kasım ayında ‘Facebook ve Google’ı kamu sağlığına tehdit’ diye nitelemişti.”
Dinime küfreden Müslüman olsa durumu.
Denetimi yine devlet yapacak durumu.
Onun da dediği bu durumu:
“Soros, tekelleşen sosyal medya şirketlerinin bir şekilde düzenlenmesi çağrısı yaparak, “İnternet tekelleri toplumu kendi davranışlarının sonuçlarından koruma eğilimine sahip değil, sahip de olmayacak. Bu durum, onları bir belaya dönüştürüyor. Toplumu onlardan koruma görevi, düzenleyici yetkililerde. Günleri sayılı.””
Nereden nereye?
Kapitalistler devletçi oldu.
Reel sosyalizmdeki devlet, devlet kapitalisti oldu.
Sanki bu diyalektik, Marx’ınkine pek benzememiş gibi:
CIA, ‘problem of communism’i veya nedense marksist sayılan Adorno’nun ‘Der Monat’ını (Ay) finanse etti.
KGB, kapitalist ülkelerde şirketler satın aldı.
Bu, sanki bir anti-Bektaşi sofrası gibi:
Onda, kollara omuza dek bağlı uzun saplı kaşıklarla herkes, ancak birbirini doyurarak yola devam edebilir.
Burada ise tez, antitezinini zehirli yemeklerle besliyor.
Böylelikle Soros, tüm bir yaşamını boşa heba etmiş oluyor.
Tıpkı ustası saydığı, Popper gibi:
O da, açık toplum, açık toplum diye sayıkladı ama paradigma faşisti (dogmatizmin fersah fersah ilerisi) oldu çıktı hepi topu.
Yani:
Kılavuzu karga olanın burnu feçesten kurtulmadı, Soros da Doğu Avrupalı uyanıklara on milyonlarca dolar kaptırdı ve bunu kendi ağzıyla itiraf etti (bakınız: Soros, Soros’u Anlatıyor).

(27 Ocak 2018)

Rus askeri uzmanın iddiası: Türk ordusunun muharebe kabiliyeti düşük

Savaş koşullarında seni müttefiğin eleştirse bir dert, övse bir dert ve tersi de: Bu kez dost mu, düşman mı, herkesin karıştırdığı Rusya’dan bir uzman eleştiri yapmış, eleştiri 26.01.18 tarihli, yani Afrin Savaşı’nın 5. gününde yapılmış, yani durum bir derece olsun belirginleşmişti:
“Bölgedeki YPG mensupları sayısının çeşitli değerlendirmelere göre, 6 bin ile 15 bin kişi arasında olduğunu, seferberlik durumundaysa bu sayının 30 bin kişiye kadar çıkarılabildiğini söyleyen Yevseyev, ÖSO'nun değil de, TSK'nın Afrin'e ilerleyebilmesi için, bu sayının en az 2,5 katı kadar askere sahip olması gerektiğini, fakat böyle bir birliğin oluşturulmadığını vurguladı.”
Verdiği sayılar ve oranlar kesin değil. Bu bir karşı-eleştiri, yani eleştirinin güvenilirliği sarsılmış. Ancak, buradaki 2,5 katı saldırı ordusu oranı, neye göre saptanmış o belli değil. Rusya’nın savaş geleneğinde, tersine oranlarda bile, galibiyet kayıtlı oysa.
“Afrin bölgesindeki dağlık arazide, Türk birliklerinin ilerlemek için kara yollarını kullandıklarını ve bunun ‘akıllıca' olmadığını savunan Yevseyev, "Yolda olan bir askeri birlik, öndeki ve arkadaki araçlar patlatılarak ve konvoydaki araçlar vurularak kolayca durdurulabilir. İlerlemek için kara yolları kullanılmamalı, hiç kimse böyle basit bir şekilde savaşmaz" diye konuştu.”
İlkin: Eğer, vurulmadan yol dışından gidilebiliyorsa, vurulduktan sonra da yol dışından gidilebilir.
Devamında: Türk ordusu önce vurulur, sonra İHA kullanmayı akıl eder, desek, pek geçersiz olmaz gibi.
Ancak, basit biçimde savaşmanın 21. Yüzyıl’da bile hala geçerli olabileceğini de vurgulayalım. Yoksa, kalaşnikofa karşı tatar yayı hala kullanılıyor ve işe yarıyor olmazdı.
Bundan sonraki eleştiri 2 parçalı:
“Hava kuvvetlerinin operasyona destek vermediğine değinen Rus askeri uzman, "Aslında Türk ordusu havadan destek almadan ilerliyor ve bu durum, orada sıkışmasının nedenlerinden biri" dedi. Yevseyev, ayrıca Türk Hava Kuvvetleri'nin bombardıman için çok yüksekten serbest düşüşlü bombalar kullanarak hedefi vurma ihtimalini sıfıra indirmesinin ‘komik' olduğunu söyledi.”
Bildiğimiz kadarıyla, TC ordusunda havada yolunu bulan veya değiştiren türden akıllı bomalar yok. Stratejistin kastettiği, o türden bombalar.
İkinci bölümde ise, eleştiri ayırdına varmaksızın övgü olmuş:
"Bir haftadan az savaşan Türk ordusu orada sıkıştı. Neden mi? Çünkü orada fiilen Türk ordusu yok. Topçu desteği, tank birlikleri desteği var, ilerlemeye çalışan birliklerse aslında ilerleme gücünde olmayan ÖSO."
Devamı da birden çok:
Bir kere, TC karargahının birden çok hedefe ilerlemek gibi bir niyeti olduğunu, kendileri açıkladı. Bu, ilk adımdı.
TC ordusu yerine, ÖSO’yu ceylan olarak önden göndermek, pek o kadar akılsızca bir iş değil.
İşin asıl gidişi bizce şöyle:
TC ordusu, tüm Hatay-Suriye sınırı boyunca, girintili çıkıntılı bir korunmalı bölge oluşturacak gibi. Çünkü oradan doğusunda şimdiye kadar zaten ordu başarısız değildi.  Demek oranın coğrafi / dağlık yapısı, gerilla sızmasına yatkın. Bu kesildi veya kesilecek demektir.
Stratejistin akıl edemediği şey ise, savaşın değil aylara, belki yıllara yayılacak olması.
Bunu o bölge, Rusya, ABD, TC kaldırabilir mi, henüz belli değil.
Yani, ne olacağı orada belli değil ve bunu bu hamle kesinleştirdi.
Bizce, yapılacak en önemli eleştiri bu.
Bizim bildiğimiz, ne AKP’de, ne de CHP’de bu işin altından kalkacak birinin olmadığı. Dolayısıyla, nasıl ki Irak hattı 35 yıl sürdüyse, bu da sürebilir, hem de birçok iktidar değişimi boyunca denebilir.
Şu an yaratılan ve görünen bu gibi…
Dipnot:
Arap Baharı bitti, artık o kesin. Bu, Arap Kışı da değil, bir acaip durum. Kürt-Arap-Türk triellosunun ve 250 milyon nüfusluk savaş alanının ABD’nin ne işine yarayacağını gerçekten merak ediyoruz.
Sorun şu:
Oralar üzerinden artık savaşı, tarihi, geleceği; ne ABD, ne Rusya, ne de AB yönetemiyor durumda. Yönetemediğini ülkelere mal da satamazsın, hatta onları imha bile edemezsin, onların seni imha olasılığı da artar.
Dolayısıyla, savaş sisi herşeyi sakladı. Sonuç, tam olmuş olana kadar, ne olacağı anlaşılamaz kalacak gibi.

(27 Ocak 2018)