Perşembe, Ekim 31, 2019

Felaket Yönetimi: ABD, IŞİD lideri Bağdadi'ye yapılan operasyonun ilk görüntülerini yayınladı: "Karşılık bekliyoruz"


“ABD'nin IŞİD'i yok ettiği yanılgısına düşmediğini ifade eden Mckenzie, "Tehlikeli olacaklar. Onların bir intikam saldırısı düzenleyeceğinden şüpheleniyoruz. Kansız bir gelecek göremiyoruz, çünkü maalesef bu ideoloji var olmaya devam edecek" diye konuştu.”
Gerçekçi bir asker.
Felaket yönetimi için birincil kurallardan biri de bu.
Saldıracaklar, vuracaklar.
Ama nereye ve/ya nereyi?
Ellerinde atom bombası olsa, hepsini atmışlardı çoktan.
Ve bir saldırının planlanması ve uygulaması aylar sürüyor.
ABD’de aportta bekliyor.
11 Eylül 2001’deki 4 hedef, en büyük ve simgesel 4 hedef idi.
Terörün medya geştaltı bu işte.
Daha büyüğü olması beklenir.
Peki, daha büyüğü var mı veya ne?
Kesinlikle; biyolojik, kimyasal veya nükleer bomba. Burada, ölü sayısı değil, ilk olacağı için, psikolojik yıkım önemli.
Ölü sayısı olarak da, bir spor etkinliği. Kapalı salonda 20, açık salonda 100 bin kişi ölebilir.
Daha abartırsak, konser veya Papa ziyareti var: Sırasıyla 3 ve 6 milyon kişilik toplanmışlık olarak.
Suudi Arabistan / Aramco vakası, bunun dıronlarla olacağını söylüyor. –lar önemli. Kaç –lar?
11 Eylül 2001, 3 küsur bin kişi gömdü.
En büyük bireysel kitlesel kıyım, 150 kişi gömdü.
Çıkış ve sonuç:
Terörün medya geştaltı, ihtiyaç molası aldı. Bu da, 20 yıl sürmüş olacak.
2 yıl da hazırlık için yeterli. Bu koşullarda yetmesi gerekli de.
2021’de yeni bir terör dalgası bekliyoruz yani.
(31 Ekim 2019)

Ayşe Düzkan: bir iç politika konusu olarak suriye


Bu konuyu herkes diline pelesenk etmiş.
Doğru dürüst açımlayan yok ama.
+
“erdoğan suriye’yi muhalefeti bölmek için kullandı, bunu da açıkça ifade etti. acaba karşısındaki güçler, iktidarı bölmek, muhalefeti toparlamak için yeni oluşan bu koşulları değerlendirecek politik basirete sahip mi?”
Bir: Dış değil, parti-içi muhalefet daha önemliydi ve o azaldı.
İki: Zaten, İP ve HDP, CHP için birarada seçilebilir şeyler değildi ve CHP, HDP’yi yerel seçimde dışladı zaten.
Düzkan’ın ele almadığı şeyler önemli:
Savaş veya başarımsısı, ekonomik krizdeki seçmeni nasıl etkiledi?
Kamuoyu araştırmalarının soruları, bunu açımlamaya uygun değil.
Örneğin bir araştırma, HDP’lilerin % 30’unun harekatı desteklediğini yazdı. Bu, doğru veya değil ama sorulması gereken bu. Bugünün koşullarında da, kimse kalkıp da savaş çıkaran iktidar için, ankette faşist diyemez.
CHP’nin savaş taraftarlığı da, bir türlü üzerinde durulmayan bir konu. CHP, bunun lehinde veya aleyhinde geçerli bir argüman üretemedi bugüne kadar: Vatan millet Sakarya, dedi geçti.
Bir de şu açmaz var:
Savaş koşullarındayken bedelli askerlik kalıcı duruma getirildi. Bunun kamuoyuna etkileri de anketlerde sorulmuyor, sorulamıyor. Birileri vatan için ölüyor, birileri vatan için parayla tüyüyor.
İşin askeri ve iktisadi yanı bu.
Siyasi yanı ise en çok konuşuluyor ve açıkça ifade ediliyor.
Artık partisiz seçmen oranı çok yüksek. Eskiden de yüksekti ama ifade yoktu.
En genel haliyle de bu savaş, AKP’nin sonunun sonu yolunun kilometre taşlarından biri oldu.
İç politika konusunda bunu yazan yok.
(31 Ekim 2019)

Suriye Anayasayı Şeyttiriyor


Döndük dolaştık, 6 yıl önce Esed’e teklif edileni Esed’in kabul etmişliği noktasına geldik. Arada, 1 milyon ölü, 5 milyon göçmen oldu.
+
“Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen, Anayasa Komitesi toplantısının açılış töreninde, 'Şam yönetimi ve muhalefetin üyeleri, burada yüzyüze oturuyor. Bu tarihi bir an' dedi.”
O masalarda kimler karşı karşıya oturdular?
Filistin ve İsrail örneğin.
Peki, bugün Filistin ve İsrail nerede?
BM, kendi kendi gelin-güvey oluyor yani.
+
Hemen de bir çatlak:
“Her ne kadar Komite'de Kürt üyeler de bulunsa, Suriye Demokratik Güçleri'nin (QSD) siyasi kanadı olarak faaliyet gösteren Suriye Demokratik Konseyi, resmi olarak Komite'nin bir parçası değil.”
Kürtler, harcandıklarına hala ayamadılar.
Diğerleri de, Kürtler’in olmadığı durumların tümünün çözümsüzlük olduğuna hala ayamadılar.
Dolayısıyla, bir masa başında anayasa şeyttirmenin herhangi bir anlamı yok.
(31 Ekim 2019)

Murat Belge: Bağdadi Konusu


Belge, bu kez konunun herşeyi yazıldıktan, konu kapandıktan ve ondan sonra 3-5 konu daha gündeme girdikten sonra, konuyu yazmayı yeğlemiş.
+
En önemli saptama:
“Usame’lerin, Bağdadi’lerin verdiği talimatı ifa etmeye hazır ve ifa edilişini seyretmekten zevk alan binlerce ve binlerce taraftar vardı; bunlar bugün de oradalar.”
Gramsci’den bu yana tartışılan konu:
Kitle iktidar seçkinleriyle bu kadar sembiyöz-işbirliği yaşamasaydı, bu kadar sömürü olmazdı.
Daha geniş biçimiyle:
De Labotie’nin ‘Gönüllü Kullu Üzerine Söylev’i 500 küsur yıllık.
Spinoza ‘insan düşünür’ demiş. Bunu bazı düşünürler, ‘insan olsa olsa MS 1000’den sonra düşünüyor kabul edilebilir’ biçiminde’ de yorumlamışlar.
Sorun, düşünmenin ve hakların sorumlulukları olmasında.
Dini veya milliyeti için ölmeye ve öldürmeye hazır (hegemon veya sömürülen) milyarlar var ortada. Bir de, bundan kaçan global % 5’lik 175 milyon kişi var.
Taliban’dan IŞİD’e 40 yıllık bir çizgi var. Bu cihad-şeriat çizgisi. Bir atesit olarak vurguyla yazıyoruz, gerçek din, tüm tektanrılı dinler, din için ölmek ve öldürmek üzere tasarlandı. Dolayısıyla bu kitle, hakiki din çizgisinde.
Belge’nin kastettiği bu muymuş, ona bir bakalım:
+
““Kötümser” olmak değil, “gerçekçi” olmanın gereği olarak, bu görüşü paylaşıyorum. Şu adlarını saydığım adamlar, birtakım özel becerilere sahip kişiler olabilir (becerileri “şer” üretmekte parlak olsa da). Ama onların adları ve kişilikleriyle büyük ölçüde özdeşleşen İslamcı radikalizmi onlar yaratmadılar. Tersine, çok daha derinden işleyen bu radikalizm dalgasının üstüne oturarak, marifetlerini yerine getirdiler. Usame’lerin, Bağdadi’lerin verdiği talimatı ifa etmeye hazır ve ifa edilişini seyretmekten zevk alan binlerce ve binlerce taraftar vardı. Bunlar bugün de oradalar.”
Pek değilmiş.
İslam’ın tanım gereği radikal olduğunu yazmamış veya yazamamış Belge.
Artı, ne Bin Ladin, ne de Bağdadi, Hasan Sabbah değildi. Çünkü Sabbah, 200 küsur yıl süren bir devlet kurabildi. Bunlar 20 yıl dayanamadılar.
Artı, Sabbah veya Bağdadi gibiler, tarihin fay hattı çatlaması dönemlerinde ortaya çıkarlar. Sabbah ile birlikte Hayyam, Nizam-ül-Mülk, Alparslan, Türkler vardı tarihte.
Belge, sosyalist solda olduğunu hala yazar ama bugüne kadar Dünya Sistemi’nin adını ağzına almadı bildiğimiz kadarıyla.
+
“El Kaide imzasıyla yapılan her şeyi Usame oturup planlamıyordu. Aynı şekilde IŞİD’in bütün eylemleri de Bağdadi’nin zihninden çıkmış değildi. Bunlar büyük ölçüde “desantralize” örgütlerdir. Bu hem korunma stratejisi açısından, hem de daha yoğun bir saldırı gücü elde bulundurmak için gerekli ve yararlıdır. Yani Ebubekir el-Bağdadi’nin altında çalışan bir yığın küçük el-Bağdadi var. İçlerinden birisi belirli koşullar içinde “büyük” olduğu için öbürlerine “küçük” diyorum. Onlar da kendilerini gösterme fırsatı buldukça “büyüyecek”lerdir. Usame, Usame oluncaya kadar, bir Usame olabileceğini aklımıza getirmemiştik.”
Sürecin mekanizması için bir model önesürmüş. Burada kitle devredışı, ara değerler devrede.
40 yıllık İslami cihad çizgisine; desantralizeden çok, önüne gelenin beylik ilan ettiği bir yapı demek daha uygun bizce. Bu, proto-fedola / kabile yapısının bir parçası.
Ancak, organizasyon anlamında, Bağdadi’nin altında bağımsız çalışan Bağdadi’cikler olduğunu tasarlamak çok iddialı. Yoksa, havaya uçan Pakustan’daki değil, New York’taki tren olurdu.
En geçersiz sav-önerme şu:
“Usame, Usame oluncaya kadar, bir Usame olabileceğini aklımıza getirmemiştik.”
Tam tersine; gelecekbilimciler, felaket yöneticileri, stratejistler yalnızca bu iş için kafa yoruyorlar. Usame’nin parası, eğitimi ve alan deneyimi (Afganistan) vardı, tabii ki o Usame olacaktı.
+
Belge’nin Belge’ce duygusal tepkisi:
““Köpek gibi öldü” demek gerekiyor mu? Ağlayarak ve bağırarak öldüğünü söylemek onun bir “korkak” olduğunu, ölmekten korktuğunu ilan etmek anlamına geliyor. Adam kendi bombasını patlatarak çocuklarıyla birlikte öldüğüne göre, bu ne kadar inandırıcı ve Donald Trump olayı seyrettiği yerde bu ayrıntıları ne kadar isabetle seyretmiş olabilir? Neyse, verdiği “bilgi”nin ne kadar doğru olduğunu tartışacak değilim; bilgiden çok aktarma tarzı ters geldi bana: O zafer havası örneğin. “Bu dünya büyük bir kötülükten kurtuldu” diyebiliyor olmanın sevincinden çok “Ben onu öldürttüm! Bunu ben başardım! Ben adamı fena ederim!” böbürlenmesi vardı genel edasında. Bağdadi’ye yas tutacak halim yok ama Trump’ın narsisistik gururundan da hazzetmedim.”
Öncelikle, bizim tepkimiz şuydu.
Trump onu naklen seyretmedi, uyduruyor. Sonradan, askerler de aynı şeyi söyledi. Trump kafasından geçeni gördü.
Belge gibilerin en büyük hatası şu:
Mazlumların tarafını tutacağız derken, tarafsız olmanın ve yazmanın ucunu kaçırıyorlar.
Tabii ki Bağdadi gibileri ABD ve Trump gibileri üretiyor, sonra da zamanı gelince yok ediyorlar. Bakınız ‘Yanan Ada / Quaeimada’.
Bu, komplo teorisi değil, hegemonların bu işi kıvıramaması.
(31 Ekim 2019)

Matematik Belirti ve Yasa: Tititus-Bode Yasası: Güneş Sistemi


Güneş Sistemi gezegenlerinin Güneş’ten uzaklıkları yasa ve gerçek:
Merkür                        0.4                   0.39
Venüs              0.7                   0.72
Dünya             1.0                   1.00
Mars                1.6                   1.52
Seres               2.8                   2.77
Jüpiter             5.2                   5.20
Satürn              10.0                 9.55
Uranüs            19.6                 19.22
Pluton              38.8                 39.54
Eris                  77.2                 67.78
2000 CR105    154.0               230.1
2010 GB174   307.6               351.0
Gezegen 9       614.8               665
(Kaynak: Wikipedia.)
+
Yorumlar:
Gezegenlerin başlangıç konumu bu değil.
Bu durum için belirgin bir yasa yok.
Pluton, Neptün’ün durumunu bozmuş.
Büyük sayılar yasası var.
Yörünge yarıçaplarının farkı 2’nin üsleri gibi. Bu da, gezegenlerin birbirlerini tam katlı sayılı yörünge oranlarına itlemeleri nedeniyle. Bu da, ancak Güneş’e uzak ve dolayısıyla kayaç olmayan gezgenler için tam geçerli olabilmiş.
+
Karşılaştır-karşıtlaştır:
Bu limitsel bir durum. Ancak, vadesi henüz hesaplanmamış, yani Güneş Sistemi ne kadardır böyle bilmiyoruz.
Varyanslar da var.
Örneğin, Neptün ve Uranüs Jüpiter-Satürn yörüngesinden dışarıya süpürülürken, Pluton şimdi yerinde miydi (Neptün-Uranüs 3/2 ve Pluton-Uranüs 2/1 çünkü)?
Diğer gezegen sistemlerinin de buna uyması bekleniyor ama bu kadar kalabalık bir sistem henüz bulunmadı.
+
İstatistikte buna, hata fonksiyonu ile fonksiyonun birbirine yakın belirlilikte-belirsizlikte oluşu deniyor. Yani, belirgin bir örüntü var ama sapmalar da çok.
Matematik açısından bu örneğin bizi ilgilendiren bölümü, matematiksel kaos-kozmos arasındaki salınıma özgün bir örnek oluşturması. Kabaca, % 40-60 aralığında seyrediyor bu.
Buradaki kaos-kozmos, dengeli veya dengesiz yörünge olmakta. Dengesizlik de, savrulup Güneş Sistemi dışına gitmekle, yörüngesinin yalpa vurması arasında bir kaos oranında olmakta.
(30 Ekim 2019)

Çarşamba, Ekim 30, 2019

Bağdadi'nin ölümcül strateji hatası


Başka bir bakış açısı. Ve bizce oldukça hatalı.
+
“Suriye ve Irak’ta yaşam alanlarını yitiren El Bağdadi, muhtemelen büyük risk aldı ve en büyük rakibi El Culani’nin bölgesine geçerek, ölümcül strateji hatası yaptı.”
Bu, ABD’yi ve YPG’yi sıfırlayan bir bakış açısı.
+
“Bir iddiaya göre El Bağdadi’nin kendi bölgesine geldiği duyumunu alan, ancak Amerikalılar kendisinden önce davrandığı için El Bağdadi’yi elinden kaçıran El Culani nerede?”
Bu da, kendi düşüncesini değilleyen bir bilgi.
Bir mücahid diğer bir mücahidi satır mı?
Satar mı?
Satar.
Öder mi?
Öder.
Culani de, Bağdadi’yi ölüme yolladıysa, bunu öder.
(30 Ekim 2019)

Yaptırım tasarısı kabul edildi: Erdoğan'ın mal varlığı araştırılacak


Bilmiyorlar mıydı ki?
+
“Tasarı, yasanın kabulünden sonra en geç 120 gün içinde, ABD Dışişleri Bakanı'nın Hazine Bakanı ve Ulusal Güvenlik Direktörü ile istişare içinde, cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesinin net mal varlığı, gelir kaynakları ve iş ilişkilerine dair bir rapor hazırlanmasını gerektiriyor.
Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu Başkanı Eliot Engel ve Cumhuriyetçi üye Mike McCaul tarafından 17 Ekim’de sunulan yasa tasarısı, bazı Türkiye yetkililerini de yaptırım listesine alıyor ve Türk ordusunun silah ve finansmana erişimine sınırlamalar getiriyor.
4695 sayılı tasarı, ABD Başkanı Donald Trump’ın, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar dahil, Suriye’ye askeri operasyonda rolü olan yetkililere vize yasağı ve mal varlığı dondurma gibi tedbirler getirmesini öngörüyor.”
120 gün, 4 ay, 1 Mart 2020 demek.
O zaman da, seçim koşuşturmaları başlamış olacak.
Dolayısıyla bu yasa, yedek güç olarak elde tutulabilir gibi.
Yoksa, ekonomik olarak Türkiye iptal olur.
NATO’dan çıkarma veya çıkma sözkonusu olmaz.
(30 Ekim 2019)

Ortadoğu Uzmanı Faik Bulut: Bağdadi öldü ama onu doğuran koşullar sürüyor


Bulut geçmişte birçok konuda uzman sayılmış biri: Türk solu, Türk sağı, Alevilik, Ortadoğu.
Ortadoğu uzmanı sayılan eskilerden Cengiz Çandar’ın ve Hüsnü Mahalli’nin bilgisel hataları da ortada. Bulut da, biraz öyle oldu gibi.
Bunun nedeni, Ortadoğu koşullarının çok hızlı değişmesi ama bu köşe yazarlarının pek değişmemesi.
O nedenle, Bulut’un dediklerini muhalefet şerhiyle ve soru imiyle birlikte okuyacağız.
+
“Bu örgütleri ABD yarattı demek gerçekçi olmaz, ancak bu örgütlerin ortaya çıkıp güçlenmesine ilişkin koşulları ABD yarattı demek daha doğru olur.”
Afganistan-1980-Taliban’ı kesinkes ABD yarattı. Usame bin Ladin’i de orada o eğitti ve var etti.
Eğer, IŞİD’i ABD yaratmadıysa, Trump’ın bu konudaki tezlerini yanıtlaması gerekir kendisinin.
+
“IŞİD devam eder diye düşünüyorum. Çünkü IŞİD bir anda ortaya çıkmadı. El Kaide’nin 20 senelik tecrübesini devam ettiren, kendince bir hiyerarşisi ve yönetme tarzı olan bir örgütten bahsediyoruz.”
Bu, 40 yıllık bir süreç. IRA 150 yıllık bir süreç. Devam edecek tabii ki.
+
“Özellikle ülkelere dış müdahaleler, bu tür örgütlerin ortaya çıkmasına zemin yaratıyor.”
Eksik.
Suudi Arabistan, Katar, Yemen mücadelesi, dış müdahaleler nedeniyle değil, ikindi gölgesindeki padişah cücelerinin iç savaşı.
+
“Çeçenistan da bu işin bir parçası. Rus-Amerikan çatışmasının bir parçası ama Sovyetik yapıdan umudu kalmayanlar, umudu İslam’da arar oldu.”
Eksik ötesi.
Putin onların bir bölümünü satın aldı.
Kafkasya’daki İslami eğilimse, taa 19. Yüzyıl’a dayanıyor.
+
“Arap ülkelerinin yanısıra, Türkiye’den de bu örgütlere gidenlerin olduğunu kaydeden Bulut, özellikle '80 darbesi sonrasında bürolar açıldığını, bağışlar toplandığını ve mücahit akımının ortaya çıktığını söyledi.”
Bu işi MNP-MSP çizgisi beceremedi, 1980 darbe çizgisi becerdi: Atatürkçü geçinen ordu kendi eliyle laikliği yıktı.
+
Bulut, gerçekten gündemin dışında ve ifade eksikliğinde kalmış.
(30 Ekim 2019)

Pazartesi, Ekim 28, 2019

Uç-Sol Yükseliyor ama Uç-Sağ da Öyle


Bu süreç 10 yıllık.
O zamanlar, doğu Avruhpa henüz göçmenlerle tanışmamıştı. Dolayısıyla, önce eski uç-soy yükseldi. Ne zaman ki (bizim de katkımızla) göçmenlerle tanıştılar, uç-sağ da yükseldi.
En başından beridir şunu imledik:
1928 Kasım Almanya:
Üçte bir komünist-sosyalist, üçte bir faşist, üçte bir diğer / orta.
Tarih tekerrür eder, demiyoruz, bunun benzeri daha önce de olmuş, diyoruz.
Ders alınabilir, diyoruz.
+
Son durum:
“Resmi olmayan sonuçlara göre, Sol Parti bir zamanlar Doğu Almanya’nın parçası olan eyalette yüzde 31 oranıyla tarihi bir zafer kazandı. Sol Parti bu sonuçla, Almanya’da bir eyalette ilk kez en güçlü parti konumuna yükseldi.
Ancak 2014’de yüzde 10,6 oranında oy alan AfD, yüzde 23.4’e yükselerek sandıktan ikinci çıktı. CDU ise, 11 puanlık rekor bir kayıpla, yüzde 21.8 oy oranıyla üçüncülüğe geriledi.”
Thüringen, Almanya, 2019.
Thüringen, eski Doğu almanya’da imiş. Bu önemli.
Ayrıca:
“Almanya'nın Aşağı Saksonya eyaletinin başkenti Hannover'de Pazar günü yapılan Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimine Yeşiller Partisi'nin adayı olarak giren Türkiye kökenli Belit Onay, ikinci tura kaldı. Yüzde 32,2 oy alan Onay, 186 bin 379 geçerli oyun kullanıldığı seçimde, Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) tarafından desteklenen bağımsız aday eski Volkswagen yöneticisi Eckhard Scholz'dan 49 oy fazla alarak birinci sırada yer aldı.
Hannover’deki Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin en büyük kaybedeni Sosyal Demokrat Parti (SPD) oldu. 1946 yılından bu yana belediye başkanını çıkaran SPD’nin adayı Marc Hansmann, resmi olmayan kesin sonuçlara göre, yüzde 23,5 ile üçüncü sırada kaldı. Belit Onay ve Eckard Scholz, 10 Kasım'da yapılacak ikinci turda yarışacak.”
Dönüp dolaşıp geliyoruz göçmen olayına:
Sağı yükselten göçmenler.
Solu indiren de bir göçmen olmuş.
Şerh: Danimarka’da sol, ilk kez göçmen karşıtı bir politika izleyerek, 2019’da birinci parti oldu.
Küçük resim, büyük resim.
Fransa’da Fransız işçilerin hakkını bir faşist parti koruyor.
Durum bu.
Karşılaştır-karşıtlaştır.
(28 Ekim 2019)

Nobel Barış Ödülü sahibi Murad: Yakalanan IŞİD'liler Nazi'lerin yargılandığı gibi yargılanmalı


Güzel öneri.
Ama uygulaması zor.
İdam cezası kalktı çünkü.
Naziler 2 yoldan yargılandı:
ABD ve İsrail.
Bu 2 ülke de savaş suçlusu.
Dolayısıyla, IŞİD’liler mahkum olursa, bu 2’sinin de mahkum olması olasılığı olanağı doğar, onu da kimse istemez.
O kadar güçlü ülke vay mahkeme de yok.
Daha önce, Vietnam için, ABD’yi yargılayanların yaptıkları hiçbir yere varmadı.
(28 Ekim 2019)

Cennet-Ütopya Aforizması


X1: Cennet ütopyadır.
Cennet başlangıç, ütopya bitiştir.
Ütopya, cennete geri dönüş hayali değildir.
Ütopyalarda, elma ve yılan yasağı, zorunlu çıplaklık yoktur. Olsaydı, parodi olurdu.
Cennet, ütopya değildir.
Cennet, disütopya da değildir.
(27-28 Ekim 2019)

Yetvart Danzikyan: Suriye’de Meksika Açmazı ve/ya Triello


“'Meksika Açmazı' dediğimiz durumun gerçek ya da orijinal adı 'Mexican Standoff'. Hani filmlerde ikiden fazla kişi birbirine silah çeker ve durum kilitlenir ya. Ona sinema literatüründe “Mexican Standoff” deniyor. Bir tür, kimsenin ileri ya da geri hareket edememesi durumu. Ya herkes silahını bırakıp 'açmaz' öncesi duruma dönecek ya da herkes silahını ateşleyecek ve… Tabii bir üçüncü seçenek de o vaziyette saatlerce beklemek, aralarından biri yorulana kadar.”
Bu, köşe yazarının durumu algısı.
Ancak triello pek öyle değil:
“Mr. Yıldır’ın seçenekleri:
“Mr. Yıldır’ın seçeneklerini inceleyelim. Mr. Yıldır önce Mr. Doğan’a nişan alır. Eğer isabet ettirirse, ateş etme sırası Mr. Bahçe’ye geçer. Mr. Bahçe’nin artık tek rakibi kalmıştır, o da Mr. Yıldır’dır ve Mr. Bahçe mükemmel bir nişancı olduğundan Mr. Yıldır öldü demektir.
Mr. Yıldır için daha iyi bir seçenek, Mr. Bahçe’ye ateş etmektir. Eğer vurmayı başarırsa, bundan sonraki atışı Mr. Doğan yapacaktır. Mr. Doğan üç atıştan ancak ikisini tutturduğu için, Mr. Yıldır’ın hayatta kalma ve Mr. Doğan’a ateş edip belki de oyunu kazanma şansı mevcuttur.”
Bir: Nüanslar önemli.
İki: Mesafe önemli.
Üç: Silahşörlerin vurma yetisi önemli.
Dört: Atış hakkı sırası önemli.
Beş: Kişisel tercihler önemli. Bu 3 kişi birbirini daha önceden tanıyorsa, seçim baştan belil olabilir, çünkü biri, özel birisinin ölümünü kendi ölümü pahasına istiyor olabilir.
+
Gelelim Meksika pozisyonuna:
3 adam birbirinin burnu dibinde birbirine silah doğrultmuştur. Vuramama şansı yoktur. İkinci atış şansı olabilir de, olmayabilir de.
Gelelim Suriye’deki pozisyona:
“Suriye’deki durumu, beş gün öncesine kadar böyle tarif etmezdim.”
Biz başından beridir öyle tarif ettik ama.
Kilitlenme durumu.
Zaman 6 yıl.
Taraflar sürekli değişiyor. Saf değiştirmeler gırla.
Triello değil, poliello var, 150 kabile var çünkü. 5+ ülke var çünkü.
Bizi ilgilendiren asıl durum şu:
Bu, tüm savaşçıların öleceği bilgisayarsal savaş oyunlarının bir önceki aşamasının bu olması.
Yani, oyunda kazanan başından beridir yok, olması olasılığı da hiç olmadı. Çünkü, 1980-2020-Afganistan örneği var ortada.
Bu durum, makro değil, mikro ama.
Bunlardan 1 değil, çok sayıda var ama.
3. Dünya Savaşçıkları bu demek yani.
Kısa vadede, bu 4. Dünya’yı gömer, 1. Dünya’yı yaşatır, uzun vadede tersi olur.
Türkiye hala 3.-3,5 Dünya ama.
La Fontaine fablındaki yarasa yani.
+
Bağdadi’nin öldürülmesi şah-mat adımı olsun diye yapıldı.
Ve hiçbirşey değişmedi.
Başa dönmek de yok.
Ölü ve göçmen limit sonsuz. Suriye, bir daha Suriye olamaz.
Bu açıdan bakınca, oyun ne triello, ne de Meksika pozisyonu.
Irak tam öyle olamadı ama Suriye tam öyle oldu:
3. Dünya Savaşçıkları’nın bir proto-modeli.
Tamam, tüm savaşlar saçmadır ama bu savaşçıklar baştan saçma.
Neden yok, sonuç yok, kazanç yok, kazanan yok, sonul adım yok.
Dön baba dönelim, hacılara gidelim, var.
(28 Ekim 2019)

Bağdadi Öldürüldü ve Neler Oldu?


Tuhaf.
Dünya’nın 1 nolu terör örgütünün lideri öldürüldü ve çok tuhaf tepkiler geldi.
+
İran:
“İran: Bağdadi'nin ölümü Işidizm'in sonu olmayacaktır.”
Diyene bak.
Mollaları, IŞİD’den beter bir ülke.
Humeyni’si ölünce, yoluna devam etmiş bir ülke.
Dinime küfreden Müsülman olsa, bir ülke.
“İran Hükümet Sözcüsü, IŞİD lideri Bağdadi’nin öldürülmesini, örgütün bombalar ve toplarla ortadan kaldırılamayacağı sözleriyle yorumladı.
İran Hükümet Sözcüsü Ali Rebii, IŞİD lideri Ebubekir El Bağdadi'nin öldürülmesini değerlendirirken, El Kaide lideri Bin Ladin'in öldürülmesinin 'terörü kurutamadığı' sözleriyle değerlendirirken, Bağdadi'nin ölümüne ilişkin "Işidizm'in sonu olmayacaktır" dedi.”
Ana çizgi olarak doğru saptama.
Eksik bilgiler:
Taliban’dan IŞİD’e olan çizgi, ABD’nin kurduğu örgütler.
“Taraftarlarına, "IŞİD'i Obama kurdu" diyen Trump, "IŞİD'in kurucusu o. Obama IŞİD'i kurdu. Ve şunu da söylemeliyim, yardımcılığını da ezik Hillary Clinton yaptı" şeklinde konuştu.”
Trump, bunu Ağustos 2016’da söylemiş. Başkan seçilmeden ve başkan adayı olarak yani.
IŞİD’i İran kurmadı ama benzeri terör örgütlerini İran kurdu.
Yani, 3. Dünya’sı ile 1. Dünya’sı ile, terörizmi besleyenler ülkeler.
Bu, terör çağının başladığı 1945’ten beridir böyle. Soğuk Savaş ve SSCB döneminde yani. Araplar o zamanlar SSCB yanındayı İran da ABD yanında. Şimdi ise İran, Rusya yanıda. Yardın durum yeniden değişebilir yani.
+
Rusya:
“ABD’nin, IŞİD Lideri Ebubekir el Bağdadi'nin öldürüldüğü açıklamasını değerlendiren Rusya Savunma Bakanlığı, Washington’un, Bağdadi’nin Nusra’nın kontrolündeki topraklarda bulunduğuna dair doğrudan delil sunma çağrısını yaptı.”
En rasyonel tepki Rusya’dan geldi. Haklı ve geçerli bir tepki. Ancak Abd, hala doğrulamada bulunmadı.
“Konoşenkov, sözlerini şöyle sürdürdü: “Suriye hükümet ordusunun, Rus Hava Uzay Kuvvetleri’nin desteğiyle 2018 başlarında IŞİD’i tamamen bozguna uğrattığı andan itibaren, Ebubekir el Bağdadi’nin yeni ‘ölümünün’ Suriye’deki mevcut duruma veya İdlib’de kalan teröristler üzerinde hiçbir önemli etkisi yok”.”
Bu da geçerli bir saptama.
Ancak, IŞİD’in bundan sonraki çizgisi belirsiz.
Hapisteki 50 bin militanın çoğu boşta kaldı.
Bunun Rusya denetleyemiyor değil, denetlemedi, denetlemeye kalkışmadı, bu çizgisiyle IŞİD’e yol açtı gibi.
+
IŞİD:
“Ebubekir el-Bağdadi'nin öldürülmesinin ardından, IŞİD'in yeni liderinin Hacı Abdullah el-Afari lakaplı Abdullah Kardaş getirildi.”
Şerh 1: Afganistan’da Özbek Dostum 40 yıldır var ama davasında süreklilik yok. Onun yerine, cihad örgütlerinin adları veya liderleri değişiyor ama eylemlerinde 40 yıldır bir süreklilik var. Karşılaştır-karşıtlaştır durumu.
“Bağdadi için ilginç ifadelerde bulunan istihbarat yetkilisi, Bağdadi'nin bir 'kukla' olduğunu, operasyonlarda veya günlük işlerde yer almadığını belirterek, "Bağdadi’nin tek yaptığı şey evet ya da hayır demekti; planlama değil" ifadeleri kullandı. Telafer kökenli Türkmen olduğu belirtilen Kardaş, Bağdadi’yle birlikte 2003’te Irak’ta ABD tarafından cezaevine gönderilmişti.”
Şerh2: Evet. Planlama. Asıl önemlisi planlamayı, o örgüt dışından birileri yapabiliyor, 11 Eylül 2001 için böyleydi.
+
ABD ve Türkiye:
“TSK’nin kontrol ettiği, cihatçı örgütlerin cirit attığı, MİT’in 'uçan kuşu bile izlediği' bir köyde, ABD’nin gerçekleştirdiği Bağdadi operasyonu, Ankara’da sevinçle karşılanmamış olsa gerek…”
Habersiz karşılanmış olsa gerek.
Trump içinse, Bağdadi’nin ölmüş olmasının önemi yok, reklamın önemi var, çünkü başkanlık seçimi geliyor.
Duran’ın savı şu:
“Türkiye’nin Suriye’de Kürtler’e karşı kullandığı en önemli silahlı örgütün liderinin öldürülmesi, bütün cihadcı çeteler ve onları destekleyen devletler açısından bir kayıp.”
İran bile öyle düşünmüyor ama.
“Bu operasyon, Ankara’nın, Suriye’deki denklemi anlaması ve çözebilmesi için iyi ama eminim kullanamayacağı bir şans oldu.”
O denklem başka bir metnin konusu.
Triello veya Meksika pozisyonu.
+
Suriye-Esed:
“Suriyeli uzman: ABD, Bağdadi’yi saklamış olabilir.”
Bu da mümkün.
Düşük olasılıklı bir yol ama mümkün.
+
Stratejist:
“New York Times, operasyonun perde arkasını yazdı: 'Trump'ın Suriye'den çıkma açıklaması operasyonu erkene çekti.'”
Bizce değil.
Bağdadi, gel beni vur, diye beklemiyordu herhalde.
Kürtler nokta atışı yaptırdı.
Nokta ABD’lilerin avcunun içindeydi o ana. Yapmasalardı, bir daha zor yaparlardı.
+
Çıkış:
Savlar birbirine karşıt veya birbiriyle çelişkili değil, birbirine aykırı, teğet bile geçmiyor yani, uzayda birbirine değeden dolanıyorlar.
Bunun açımlaması da, yeni Suriye denkleminin durumu.
(28 Ekim 2019)

Sanatta Anlaşılmak x Anlaşılmamak ve Gerçekçilik


Bir alıntı:
“Sosyolog Bourdieu, "Bugün sanat dünyasına öyle bir ruh hâkim ki" diyordu, "sembolist ozanların en kötüsü bile, Zola hakkında ileri geri konuşabilir…" Anlaşılmamayı sanat ölçüsü belirlediğiniz anda, çağdaş sanatçıların en yeteneksizi bile, Orhan Kemal hakkında hiç çekinmeden ileri geri konuşabilir.”
Acaba?
Elifler ve mertekler, elmalar ve armutlar birbirine karıştırılmış gibi.
Öncelikle şunlar:
Bir:
Anlaşılmak ve gerçekçilik, eşdeğer şeyler değilidr.
O nedenle, ortalama bir okur tarafından anlaşılması zor olan, bilimkurgu romanı ‘2312’, gerçekçilik zirvesi / avangardı olabilmektedir. Şimdi ve burada. 2010-2020 için.
İki:
Anlaşılmamak ve hiçbirşey söylememek, aynı şeyler değildir.
Bugünün eserleri, anlaşılmaz değil, hiçbirşey söylemiyor, söyleyecek bir şeyi de yok; zeka, duygu, bilgi olarak.
+
"Sanat anlaşılır olmalıdır" ya da "anlaşılırsa kitsch olur."
Bunu hangi aptal ve hangi cahil söylemiş acaba?
Zola anlaşılır olma zorunluluğu için anlaşılır yazmadı ve anlaşılır oldu diye de, kitsch olmadı.
+
"Sanatta “içerik esastır diyenler" ile "biçimi önemseyenler ayrımı."
Biri diğerinden önce gelmez, bir seçimdir bu.
İkisinin praksisi de olabilir.
+
Buradan, sanatın halk içinliğine geliyoruz.
170 yıldır, angaje sanatı dışladıklarını söyleyen marksistlerin çizgisi, halka hizmet eden sanat denileni döve döve dayatmış utanmadan ve bunda beis görmemiş.
Prolet-kült ise, ne içerikçiliği, ne de halktan yanalığı becerebilmiş.
+
“Sanatın işlevi, anlaşılır olmak ya da olmamak değil, gerçekliğin dürüst bir imgesi olabilmektir.”
Öyle bir zorunluluk değil, tercih sözkonusu.
Devamında ise:
Sanatın birinci işi, doğruyu söylemektir.
Yani:
Gerçeklik ve bilgi, birbirinden farklı şeyler olabilir ve bu epistemolojinin tartışma konusudur, sanatın değil.
+
“Brecht, çağdaş romanlar hakkındaki bir yazısında edebiyat için söylüyordu bunu. "Geniş kesimlerin çıkarı" diyordu, "edebiyatta hayatın dürüst bir imgesini bulmaktır."
Doğru söyleriz, çünkü insanız. Geniş kesimlerin çıkarı için doğru söylemeyiz yani.
+
En baştaki alıhtıdaki durum ise, küstahlıktır, ezeli-ebedi ergen küstahlığı. Yalnızca sanatta değil, yaşamın her alınında vardır.
+
Çıkış ve şerh:
Zola ve Kemal, mutlak referanslar veya putlar değildir.
Her ikisinde de melodram yoğun olarak vardır ve bu, bilgiyi bozar.
(27 Ekim 2019)

Pazar, Ekim 27, 2019

Seda Altuğ: Türkiye, Hafız Esad’ın Arap kemerini genişletiyor


Bir alıntı:
“Esad, köyü su altında kalan dört bine yakın Arap aileyi alıp Serêkanî ve Derik arasındaki Kürt bölgesine, Türkiye-Suriye sınır boyunca yerleştiriyor. O meşhur “Arap Kemeri” politikası bu işte. Burada her Kürt köyünün arasına bir Arap köyü yerleştiriliyor. Her bir aileye 200 dönüme yakın arazi veriliyor. Türkçede “yağmur” kelimesinin kökü olan ğamır, Arapça’da taşmak, taşan demek. Buralara iskan edilen Arap köylülere “Ğamır”, yani köyleri su altında kalıp “taşmış” köylüler deniyor. Neticede baba Esad, Ğamır Köylüleri aracılığıyla Cezire bölgesindeki Kürt nüfusu seyrelttiği gibi, Türkiye’nin güneyindeki Kürtlerle Suriye’nin kuzeyindeki Kürtler arasına Arap nüfustan oluşan bir tampon oluşturuyor. Esad rejiminin bu köylere verdiği isimler ise çok dikkat çekici.
İsrail’in Filistin’de işgal ettiği köylerin isimleri veriliyor! Buradaki Arap ahali de, bir nevi rejimin askeri gibi aslında. Bugüne kadar Kürtler’le aralarında büyük bir husumet var, çünkü onların topraklarına yerleştirilmişler.”
İşte bilgi bu olmakta.
Yapılan rasyonel.
Ayrıntı ilginç ama. 2 Kürt köyü arasına 1 Arap köyü. Kemer bu değil ama. Kemer sürekli olur.
Bu, Osmanlı’nın zorunlu iskandaki çizgisi. Asla ve kata aynı etnideki veya dindeki 2 gruba yanyana 2 köy kurmuyor. Sonuç da, dipdibe köyler. Birbirini gören ve birbirinden nefret eden köyler.
Esad, Filistin’in intikamını alıyor ama Kürtler’i Musevi yerine koyuyor böylelikle. Bu arada Esad Nusayri (Arap Alevisi), Kürtler Sünni.
Sivil-asker-milis konusu da ilginç.
Ama durum böyle anlatılınca, gayet anlaşılır.
+
Soçi mutabakatı:
“Soçi mutabakatı, 2012 sonrasında Suriye Kürtlerinin PYD öncülüğünde kendi kendilerini yönetme iddiası ve sonrasındaki kurumsallaşma sürecindeki önemli bir fasıldır. Kesinlikle son fasıl değil, ama çok önemli bir mihenk taşı. Bir kere bu mutabakatın Suriye Demokratik Güçleri’nin Suriye’nin topraklarının yaklaşık üçte birine denk düşen alan hakimiyetini, Rakka, Deyrezor ve diğer bölgelerde tek yöneten olma iddiasını zedelediği kesin.”
Kürtler ve Kobani, Bağdadi kozuyla son ataklarını yaptı. Sonucu göreceğiz.
ABD’ye güvenenlerin sonunu biliyoruz ama.
+
TC ve SDG:
“Türkiye 9 Ekim’de başlayan bu savaşla bir taraftan SDG özerk idaresini politik, idari ve askeri olarak yok etmeyi ve bir taraftan da Kürtler’in bugün ve geleceğe dair hissettikleri güç ve umudu zedelemeyi amaçlıyordu. Tüm süreç ve Soçi anlaşmasıyla Türkiye’nin bu amaçlarını tamamen değil, ama bir ölçüye kadar gerçekleştirdiğini iddia edebiliriz.”
Gözden kaçıyor;
ABD ve Rusya, Türkiye’nin Suriye’deki kalıcılığını şimdilik kabul etti. Yani bu, yalnzca başlangıç.
+
Kürtler ve Suriye:
Peki Kürtlerin Şam’la yaptığı anlaşmanın bir hükmü kalmadı mı?
Soçi mutabakatı, SDG’nin savaşın dördüncü gününde Esad rejimiyle anlaşarak, sınırın güvenliği için müşterek güvenlik hattı kurma planını da görünürde geçersizleştirdi.”
Burası muallak. Suriye ve Kürtler tarafı, birbirlerine karşı güvensiz. Asgari müşterek bulurlarsa, durum değişir. IŞİD’un bitmesi ortak minimumlardan biriydi örneğin.
+
Ara-pratik hukuk çözümü:
“SDG ve Esad rejimi arasında iki yetki alanına bölünmüş olan Haseke’den bir boşanma davası örneği vereyim. SDG bölgesinde yaşayan ve şiddetli geçimsizliğin olduğu, iki çocuklu Süryani bir çift vardı. Kadın kavgadan sonra kalkıp Kamışlo’daki ailesinin yanına gidiyor, baba da iki çocuğu kaçırıp Haseke’de, rejim kontrolü altındaki bölgeye taşınıyor. Çocuklarını yanına almak isteyen kadın SDG aile mahkemesine ve oradaki “Mala Jin” (Kadın Evi) kurumuna başvuruyor. SDG damgalı başvuru evrakları, rejim kontrolündeki bölgenin aile mahkemesine gittiğinde, “bu kâğıtlar geçersiz, biz o yetkiliyi tanımıyoruz” filan denmiyor, geçerli ve otoritesi olan belgeler olarak kabul ediliyor. Çünkü buralarda ikili bir yönetim var, resmi olarak tanınmamış olsa bile, pratikte birbirlerini tanıyarak, gündelik hayatın devamının mümkün kılıyorlar. İkili yönetimlerin kanunları arasında uyumu sağlayacak düzenlemeler yapılmış.”
Bu, fiili bir durum.
Yerel, ulusal ve uluslararası hukuk geçerliliği tartışmalı.
Dendiği gibi, pratik çözüm yani ama bu ileride ters sonuçlar yaratabilir.
+
Suriye’nin gidişi:
Suriye’de yeni anayasa görüşmeleri yapılıyor mu?
Türkiye’nin müdahalesinden önce, Rusya sponsorluğunda Şam’da 2 Ekim’de anayasa görüşmeleri yapılmıştı. Bu görüşmelere SDG’nin Arap eş başkanı da katılmıştı.
Neden Kürt eş başkan yoktu?
Muhtemelen Türkiye’nin baskıları yüzünden.”
Başkan nedenler de olabilir.
Esed ve Kobani birbirine güvenmiyor, o kesin.
Suriye, Kürtler’in yapmış olduğu şeyleri hiç onaylamadı, o da kesin.
+
2011 öncesinde Suriye’de Kürtler:
Suriye’de 2011 öncesi Kürtler açısından nasıl bir çağdı?
2011 öncesi Suriye’sinde siyaset alanı Esad ailesinin özel mülküydü. Hak ve özgürlük talepleri şiddetle bastırılıyordu. Ama Kürtler, diğer tüm toplumsal kesimler ve dini gruplardan daha fazla eziliyorlardı. Kimliksizlik, bunun sadece bir boyutuydu. Ama Mart 2011’de rejim karşıtı ayaklanma başladıktan bir ay sonra, Nisan ayında Esad, kimliksiz Kürtlerin kimliklerini iade etti. Kürtleri bu şekilde yanına çekeceğini hesaplıyordu. Ama Kürtler de cevap olarak, “bize bir şey vermiyorsun, bizden gasp ettiğini bize iade ediyorsun” dediler.”
Oradan buraya gelinmiş yani.
Ek: Türkiye’ye göçen Suriyeliler’in önemli bir bölümünün kimliksiz-haymatlos olması olasılığı var.
+
Suriye’deki diğer azınlıklar:
“1962’deki sayında Ermeni ve Süryanilerden de vatandaşlığı alınanlar oluyor.”
Dediğimiz doğrulanıyor.
+
Arap Kemeri projesi:
Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin bu bölgeye yerleştirilmesi projesinin sonuçları ne olur?
Türkiye, bu şekilde hem içeride, mültecilerden kaynaklı tansiyonu azaltacağını, hem de oradaki Kürt nüfusu seyrelteceğini düşünüyor. Bu, bir nevi Hafız Esad’ın Arap Kemeri’ni genişletmek. Fakat o bölgeye ikinci bir iskan politikası, zaten çok gergin olan Arap-Kürt ilişkilerinin içine mayın döşemek anlamına gelecektir.”
Türkiye’nin de, Suriye’nin de istediği bu.
2 düşman ülkeden 2 dost ülke durumuna geçebilirler yani.
(27 Ekim 2019)

IŞİD Lideri Bağdadi Öldürülmüş


Daha önce de, bu haber çok piyasaya sürüldü. Göreceğiz.
DNA testi yapılacakmış.
Bağdai, Kürtler ile ABD’nin ortak istihbarat ve sdırısıyla öldürülmüş.
Asıl haber bu.
Kürtler, en son ve en büyük kozunu oynamış yani.
Daha önce oynamamış yani.
Eğer Bağdadi öldüyse; IŞİD dağılabilir, başka bir örgüte dönüşebilir, çılgın eylemlere girişebilir.
Usame bin Ladin öldürüleli çok oldu, cihad çizgisi değişmedi ama.
Bağdadi ölünce de, değişmeyebilir.
ABD, bu katkıları nedeniyle Kürtler’e yeni haklar verir mi?
O belirsiz.
Alanda durum hala çok karışık çünkü.
(27 Ekim 2019)

Cumartesi, Ekim 26, 2019

Mazlum Kobani, Abdullah Öcalan, Mafya, Vs


İlginç.
Bir kişi, bir anda Dünya gündemine girdi.
Birçok adı var, biyografisinde vakıa aynı, rivayet muhtelif.
Yani, asıl bilgiler açıklanmıyor.
Neden mi?
“Öcalan, mahkemenin 1998 yılında ilan ettiği ateşkesle ilgili sorusuna verdiği yanıtta, Türk devletinin farklı kanallarla o dönem, kendilerine ateşkes önerisi yaptığını belirtmiş ve şunları söylemişti:
"Bu ateşkes konusunu biraz açmak istiyorum. Ateşkes önerisi bize Avrupa Temsilcimiz Kani Yılmaz ve Şahin kodlu Ferhat Abdi Şahin isimli arkadaş tarafından getirildi. Abdi Şahin isimli arkadaşımıza da, Selim Okçuoğlu isimli ve avukatlık yapan HADEP'te de faaliyet gösteren kişi getirmiş, bana getirilen ateşkes önerisi çok kapsamlıydı.”
Yani Kobani, TC ile görüşmüş.
Ya da, nınısının nınısı aktarmalarla bu iş olmuş.
Ateşkes önerisi, 1998 tarihli. Epeyi uzun bir kovalamacadan sonra Öcalan, 1999’da derdest edilip, Türkiye’ye teslim edildi.
Bu, ABD’nin işi.
Yani, önce ateşkes, sonra teslimat.
O sırada ise Kobani, durumu biliyormuş gibi:
“İçişleri Bakanlığı'nın bir raporunda, 1997-2003 yılları arasında, Avrupa'da faaliyet yürüttüğü ifadesi yer alıyor. Yani, Öcalan'ın yakalandığı 1999'da da Avrupa'da olduğu düşünülüyor.”
BBC, haberinde sürekli rivayet kipi kullanıyor.
“Bu, PKK ile birçok ülkenin devlet kurumlarının yoğun bir görüşme trafiğinde bulunduğu bir süreç.”
Yani, Öcalan’a kaçacak yer arayan da Kobani gibi.
Şöyle demiş:
“Örneğin New Yorker dergisinin Nisan 2019'da kendisiyle yaptığı röportaj şöyle diyor: "Bir zaman diliminde PKK'de görevde bulundum".”
YPG-PKK özdeşliği, uzun süre inkar edildi.
Ne oldu peki?
Takke düştü, kel göründü.
“Kobani'nin 2013'te PKK'ya yakın Fırat Haber Ajansı'na KCK Yürütme Konseyi olarak röportaj verdiği ve şu an hala sitede bulunan röportajda Şahin Cilo ismini kullandığı görülüyor.”
Bu kadar çok ad, olayı John Le Carre durumu yapar, casus-terörist gerçek kimliğini unutur.
Öcalan’ın şizofrenisi gibi yani.
Tek soru var:
Gelecekteki aday adayı o mu?
Buna Bayık, ne der?
İkili yapı ne getirir?
“Mazlum Kobani, Temmuz 2019'da BM'nin Çocuklar ve Silahlı Çatışmalar Özel Temsilcisi Virginia Gamba ile görüşmüş ve SDG adına BM belgesi imzalamıştı.”
Aklımıza, ABD’ye saldırmamak için zamanın parasıyla 150 milyon dolar Arafat ve FKÖ geliyor.
FKÖ şimdi nerede?
ABD kullanır ve atar.
Kürtler’i 10-20 kere kullandı ve attı.
Yine atacak.
Sorun, BM’nin buna alet edilmesi.
BM, Hitler’le anlaşma imzalasa, ne olacak?
Meşruluğu kalacak mı?
Bu sözleşmeyle meşruluğu kaldı mı?
ABD gün gelip, yapıtklarının faturasını çok ağır ödeyecek.
Çıkış sorusu:
Bu kadar ilkesizlik, yeni bir ülke kurma idealiyle nasıl bağdaşıyor?
+
19. Yüzyıl’dan 21. Yüzyıl rehberi durum:
“Devrim, siyasi iktidar değişene kadar süren geçici bir kanunsuzluk dönemi miydi, yoksa bu dönem toplumsal dönüşüm tamamlanana dek sürmeli miydi? Devrimle suç arasında nasıl bir ilişki vardı? İsyan, eşkiyalık, zengin mallarını yağmalama, her zaman suç eylemleri miydi? Devrimciler, ne zaman özgürlük savaşçısı, ne zaman suçlu kabul ediliyorlardı? James Fentress''ın 19. Yüzyıl Sicilya tarihine bakışı, bu tür sorulara yanıtlar bulma çabasıyla şekilleniyor. Yazarın gözlemine göre, "Sicilyalılar, özgürlükleri için mücadele ettikleri sürece devrimciydiler ve bundan dolayı iyiydiler; devrim sona erdikten sonra, mücadeleye devam ettiklerinde ise, suçluya dönüştüler ve bundan dolayı da kötü oldular. Peki, devrimin sona erdiğini bildiren düdüğü kim çalmıştı ve o kişiye düdüğü çalma yetkisini kim vermişti?" Bu kitap, özgürlük mücadelesiyle Mafya üyeliği, istibdada başkaldırmayla meşru düzen yıkıcılığı, komploculukla reformculuk arasındaki çizgilerin ne zaman ve neye göre belirsizleştiğini ya da kalınlaştığını, Sicilya tarihi bağlamında ele alıyor. İtalyan birliği ve sonrasına uzanan süreçte, 1820, 1848 ve 1860 devrimlerinin yol açtığı siyasal-toplumsal dönüşümlerle mafyanın ortaya çıkışı arasındaki çetrefil ilişkileri değerlendiriyor. Garibaldi, Mazzini, Cavour, Pilo gibi figürlerin düşünceleri ve eylemlerine yakından bakmaya çalışıyor.”
Sicilyalı ayrılıkçıların mafyalaşması süreci.
Özel denklem.
Ayrılıkçıların mafyalaşması süreci.
Genel denklem.
Bakınız 20. Yüzyıl ve ETA, PKK, IRA.
200 yıl.
Minval aynı.
(26 Ekim 2019)