Salı, Haziran 25, 2019

2020-2100 İçin Fraktal Faz Girişim Saçakları Olarak 2 Global Makro Kriz Dizisi


2020-2100 arasında kesin olan makro global krizler var:
Salgın, nüfus / göçmen, su, gıda, enerji, iklim.
2020-2100 arasında, yukarıdakinin biraltı ölçekte makro global krizler var:
ABD, AB, Çin iktisadi-siyasi-askeri çöküşleri.
Yanılmış devletlerin üçte ikiden dörtte üçe yol alışı.
+
Bu, 2 farklı kaos dalgaları salınımı demek.
Ancak tarih, 4 / n kaosun 1 kozmos demek olabileceğini gösterdi: 400, 800, 1200 istilası, 1350 algını, 1500 Avrupa’sı.
Determinist kaos ile indeterminist kozmos arasındaki salınımlar, fraktal salınımlar demek. Yani ortada kaos ile kozmos arasında birinci dereceden bir tanımlama ve salınım yok ve/ya geçerli değil.
Göçmen dalgaları, kültürün imhası üzerinden, kaosun dibini yarattı şimdiden. Ancak yanısıra, kültürel fermentasyonun potansiyel rönesansı olasılığı da mevcut. Olası sentezler sözkonusu olabilir yani. Ki bu da, kültürel ozmosinin yeni ve farklı modellemelerini gerektirecek.
Dünya’nın yarısı hala sistemin dışında. Ancak, onların yeni ve farklı bir şey üretebileceğine ilişkin hiçbir ipucu sözkonusu değil.
2000-2020 arasında bu modelin kuruluşu, işleyişi ve gidişatı hakkında yeterince veri tabanı oluşmadı.
Bu konudaki muhalefet şerhimiz bu.
Çıkış:
Bu da aklımıza, ‘Sprawl Üçlemesi’ndeki 2 yapay zekanın çelişip, çatışıp, sentezlenip, yanısıra fraktal yan ürünler çıkarması modelini getiriyor. Sonuçta, üçüncü ciltteki kendini yeniden yazabilen yapay zeka ‘Continiuty’,  ilk cildin sonundaki çatışma ertesinde oluşmuş olarak tanımlı. Bu türden bir ‘kendi içinden / üzerinden geçebilen (yani Klein Şişesi modeline yakın bir modelde olan) bir kültürel modelleme’ sözkonusu edilebilir gibi.
(25 Haziran 2019)

Amerikan Tanrıları: Sezon 2 Bölüm 8: Final



Dizinin metni, giderek romanın ‘leit-motiv’inin dışına çıktı.
Bundan çıkan anlamlar:
Bir:
Ticari anlam: Maksat dizinin sezonları uzatılabilsin.
İki:
Gaiman, zaten bu türden metin çaprazlamalarını denemiş ve başarmış biri. Yeni bir şey yapmamış yani. Profesyonelleşmiş de.
Şerh:
Bu iş, romanın karakterlerinden birine yapılırsa, buna ‘spin-off’ deniyor. Konusal ‘spin-off’un adı henüz yok ama. Bu da, bir çapraz medya ama.
Konusal ‘spin-off’ şu:
Gaimn, dizinin ikinci sezonunda birden çok kez, ‘kurmaca / roman / yazı / metin, doğrudan daha doğrudur’ dedi. Gerçek / real değil, doğru / true.
Bunu da, sözkonusu olan bölümün 03:00-08:45 arasındaki sürede, tam bir kısa film bağlamında yapmış. Bu, bir yazarın yazma üzerine doğrudan düşünceleri. Metin güçlü ama çekim de güçlü (hemen her bölümü farklı bir yönetmene çektirmişler bu kez, dolayısıyla bu konuda Gaiman haricinde, kreatif prodüktör etkin olmuş demektir).
Belirtilen süredeki kısa filmimsi plan, doğrudan Gaiman’ın düşünceleri: Korku, inanç, varlık çizgisi sorgulanıyor.
Plandaki en geçersiz önerme şu:
Korku kontroldür’ tezi geçersiz, en azından 2000-2020 momentinde. Bunu tektanrılı dinler bile, ekonomik determinizm bile beceremedi sözkonusu dönemde.
Dolayısıyla karşısavlar:
Bir:
Doğru, gerçeğin altkümesidir.
Benzetişim / simülasyon, gerçekten daha gerçektir; dolayısıyla, doğrudan daha doğrudur.
İki:
İnsanlar, korku filmlerini bile isteye seyrederler, çünkü gerçek yaşamlarında, korkamayacak denli güvencede ama tekdüze ve sıkıntılıdırlar. Yani insanlar, korku filmlerini kontrol edilmek için değil, korkma duygusunun iç gıcıklamasını hissetmek için seyrederler.
Olumlama da olsun:
Mr. Dünya’nın maket set üzerinde yürürkenki, sinema üzerine monologlu kısa planı muhteşem. Tam bir meta-sinema örneği.
Aradakiler de var:
Gaiman, Lynch gibi, 1950 model ve Soğuk Savaş takıntılı kalıyor ama artık 2020’deyiz. Yani Gaiman, feci demode. Ancak bu nokta, çapraz medya semantiğini etkilemiyor.
İşin en önemli başlıkları şunlar:
Kros, hiper, inter, trans medya ve tekst’ler konuları. Yani, Wikipedia’nın başka türlü yaptığını, artık yeni nesil sanatçılar kurmacada yapıyorlar. Bunun aracı da, yukarıda adı geçen kavramların içerikleri ve kullanımları.
Açılımlar:
Gaiman’ın ‘Sandman’de başka bir metne yaptığını; ‘Amerikan Tanrıları’nda hem Gaiman kendi metinlerine, hem kreatif prodüktör onun metinlerine yapıyor. Bu, inter ve trans medya olmakta.
İki.
Gaiman, yazı üretimi ve yazı satışı konusunu tartışıyor. Bu, hiper-tekst olmakta.
Üç:
Gaiman hem çizgiromanı, hem diziyi, hem de romanı yazmış. Bu, öz-çapraz-medyalama olmakta.
Çıkış:
Tüm bunlar, hem ‘2312’ye, hem de ‘3 Cisim Problemi’ne birebir uygulanabilir ama onu biz yapamayız.
Yapabilecek yazar da tanımıyoruz ama yapıbileceğine ve hatta belki yapılmışlığına eminiz.
(21 + 25 Haziran 2019)

Neo-Anarşist’ler-ler: Eylem ve Kuram: 2


Ragıp Duran’dan ‘Yeni Anarşistler’ başlıklı ve konulu bir alıntı:
“Bu gençler simsiyah giyiniyor. Yüzleri hep maskeli. Mc Donald’s’ları, banka şubelerini, iş ve işçi bulma kurum binalarını, lüks mağazaları hedef alıyor, yakıp yıkıyorlar. En sevdikleri hedef polis. ‘Biz geleceğin bir imajıyız’ diye tanıtıyorlar kendilerini. Hepsi öyle banliyöden çıkma, göçmen çocukları filan değil. 15-35 yaş grubundalar. Öğrenci var, işçi var ama en çok da işsiz. Rosa Luxembourg’un önerdiği ‘Şefsiz Komünistler’. Kökenlerini 1789 Devrimi’nin Baldırı Çıplaklar’ına kadar götürüyorlar. İlginç bir tespitleri de var: ‘’Fransa her yıl korsan bir gösterinin yıldönümünü devlet katında kutluyor: Bastille Hapishanesi’nin ele geçirilmesi!
Daha çok da 60’lardan itibaren gelişen hippi, ‘punk’ ve otonom hareketlerin sentezinin mirasçıları. En sevdikleri film, ‘V for Vendetta’. ‘Vurup kırmak, yakıp yıkmak da siyasi bir ifadedir’, yaygın kullandıkları bir gerekçe. Amerikalı anarşist teorisyen Hakim Bey de önemli bir şahsiyet, bu Kara Blok mensuplarının gözünde ve yüreğinde.”
Bu işin eylem yanı.
Kuramsız eylem yanı.
Ancak, işin bir de kuram yanı var.
Kuramsız eylem olmuyor.
Eylemsiz kuram da olumlanmıyor.
Tarihe bakınca, insan türünü en çok etkileyen kitapların kuramsal kitaplar olduğunu görüyoruz.
Anarşizm, oldukça uzun bir eylem ve kuram tarihine sahip. Bunların bir bölümü, birbiriyle çelişiyor ve çatışıyor.  Ortada henüz sentez yok, 180 yıl sonra bile.
Alıntıda sözü edilen eylem örneği, yönelimsiz. Kuramsız olduğu için değil, karşı çıktığı burjuva toplumunun değer yargılarının tam da dediği gibi, günü gününe yaşandığı için.
Marksizm vardı, Leninizm vardı, Troçkizm vardı, Stalinizm vardı, Maoizm vardı. Hepsi de baba-paradigma’ya isyan halindeydi ama sonunda onun eylediklerinden çok daha berbat işler eylediler.
Proudhon, Stirner, Bellegarrigue vardı. Bakunin, Neçayef (nihilist sayılan anarşist) vardı. Hepsinin de kuramsal eserleri bugün bile hala okunuyor.
20. Yüzyıl için böyle değil ama. Bir tek sağ / faşist-anarşist Kızıl Sakal’dan (Might is Right) söz edebiliyoruz bugün ancak.
20. Yüzyıl’ın sonunda 1990’larda reel sosyalizm çökünce, peşpeşe gelen kuşaklar değer yargısız kalınca, anarşizm tekrar yükseldi. Bu Fransız eylemcileri, onların dördücü kuşağı falan.
Marksizm ve anarşizm, koyunun sevmediği otun burnunun dibinde bitmesi gibi, taa Engels-Stirner tanışıklığından bu yana, birbirleriyle tepişirler. Makhno Ukrayna 1920’nin, Kronstadt 1921’in gösterdiği gibi marksistler, anarşistleri ezmeyi gayet sadistçe sevegeldiler. Bunun nedeni de, Paris Komünü 1871 yenilgisi ertesinde, Engels-Marx ikilisinin Bakunin-Neçayef ikilisine yaptıkları, tam bir haset, tam bir arkadan vurma, tam bir dinime küfreden Müslüman olsa durumunun marksistler tarafından gelenek olarak benimsenmişliği.
Sanıldığının tersine anarşistler, tarihte iktidar olabildiler.
Sanıldığının tersine anarşizmler, meclisler kurabildiler.
Sanıldığının tersine anarşistler, kuramda hep marksistlerin önünde oldular.
Sonra da tabii ki marksist geçinenler marksizmi batırdılar, anarşist geçinenler (özellikle 19. Yüzyıl sonu suikastçıları) anarşizmi batırdılar, yalnızca geleceği düşünmedikleri için.
Bu yeni eylemciler de yarını düşünmüyorlar. Aynı hatayı 180 yıl sonra bilmem kaçıncı kez aynen yineliyorlar.
Wikipedia’da anarşist ekoller ile ilgili maddelerden kısa bir alıntı:
“Anarcho-feminism
Anarchism without adjectives
Synthesis anarchism
Anarcho-pacifism
Green anarchism
Anarcho-naturism
Anarcho-primitivism
Communalism
Eco-communalism
Democratic confederalism
Libertarian municipalism
Social ecology
Veganarchism
Insurrectionary anarchism
Platformism
Makhnosism
Speficism”
Bu, post-klasik dönem başlıkları. Bunun klasik ve çağda başlıkları da var. Yani, kabaca 40-50 başlık eder.
Bunların minimal ortak bir yanı yok.
Çünkü, bireycilik x toplumculuk var.
Çünkü, ekonomik determinizm x manevi uygarlıkçılık var.
Bunların hepsi var olabilir, çünkü Dünya yeterince büyük.
Gelecek için ve anarşistlerin şimmdilik kafalarına takmadığı konu şu:
Anarşizm, Homo Posterus (insan sonrası tür) için ne söyleyebilir ve ne yapabilir?
Bugün 1 günlük yaşayanlar ve anarşist eylemler yapanlar için, en az 5 bin yıllık vadedeki geleceği düşünmek, anlamsız görünüyor.
Tıpkı eylemcilere kuramın anlamsız görünmesi gerekmesi gibi…
Devlet 5 bin yıldır var ama…
Otorite ve hiyerarşi, tarihöncesinde de, evrim sırasında da, insan türünde hep vardı ama…
Dolayısıyla Dünya Sistemi ve 5 bin yıllık tarih gibi, 180 yıllık tek bir anarşizm bütünü modelinin kurulup haritalanması zamanıdır şimdi…
Kuram da bu işe yarar zaten, meta-kuram olanı yani…
(25 Haziran 2019)

Pazartesi, Haziran 24, 2019

İstanbul seçiminin ardından dolar neden değer kaybetti?


Hayır, öyle olmadı.
Cuma da dolar 5,85 lira idi, pazartesi de.
Alış ve satış arasındaki fark, % 3 = 18 kuruş. Olağanı % 1,5 = 9 kuruş olsa gerekir. Bu fark da, istikrarsızlık zamanlarında ortaya çıkar, çıktı da zaten.
BBC gibi bir kurumun böyle bir hata yapmasına şaşırdık doğrusu.
“Geçen hafta ABD Merkez Bankası'nın faiz indirim sinyalinin ardından dolar/TL 5,73'e kadar gerilemiş, ardından cuma günü 5,81'e kadar çıkmıştı.”
Bu da, geçersiz bir bilgi.
Peki, olup biten neye işaret etmekte?
Yüksek miktarlardaki dolar sahipleri, çıkan fırsattan istifade, keriz silkeleme operasyoncukları kurguluyorlar şimdiden…
ABD, bunu yapan çokülkeli bankalara ceza vermiş olmasına karşın, bunu sterlin için zamanında yapan Soros, ceza almamıştı.
Zaten, vahşi kapitalizm sayılan şey bu.
Bağlı ördek tecavüze uğrarken bağırdı mı, hemen davayı ve cezayı basıveriyorlar ona…
Sonra da, Spartacus’lar evsahiplerini doğrayınca vahşet oluyor…
(24 Haziran 2019)

Aydın Selcen: Mektupla, kalan Kürt seçmen de İmamoğlu'na oy verdi


Dezenformasyonun bu kadar açıkça yapılanına, yavuz hırsız, evsahibini bastırır, derler.
Öcalan, HDP’lilerin CHP’ye oy vermesini değil, tarafsız kalmasını istedi.


Sıfırıncı dezenformasyon.
HDP’nin, seçim öncesinde solcular dahil sandığa götüreceğini söylediği seçmen sayısı 200 bin, gitmiş 100 bin daha.
Birinci dezenformasyon.
“Selcen, Öcalan mektubunu da hatırlatarak, "Bu hamleyle kalan Kürt seçmen de İmamoğlu'na oy verdi" yorumunu yaptı.”
İkinci dezenformasyon.
Yıldırım’ın ‘Kürdistan’ sözüyle, Öcalan ve yeğen Barzani hamlesiyle, ittifakın milliyetçi kanatları, özellikle de MHP’liler, CHP’ye oy verdiler.
Öcalan, 2015’ten beridir, Demirtaş’ı tasfiye etmeye çabalıyor: Çünkü onun reytingi liderinkini geçti.
Dağ kadrosu ise, her ikisini de dinlemiyor, çünkü akılları alanda ve savaşta ki yeniden oraya vardık sonuçta.
Demirtaş şöyle demişti:
“İktidar savaşı ve benzeri şeyler bize yabancı ve yadırgatıcı söylemlerdir.”
Üçüncü dezenformasyon.
Zamanında ve kezlerce aşamada kelleler havada uçuşmuştu, özellikle de entellektüellerinki.
Bir Kürt modern dansçısı ve entellektüelinin söylediği gibi:
Artık, Kürtler’in mazlum, ezik, vd söylemleri havada kalıyor. Önce, elinden gelen yaratıyı eylersin, sonra ağlak yaparsın.
Selim Temo’nun dediği gibi:
Kürtler oto-asimilasyon eylememeli.
Ya da iktidar da, devlet kurmak da, beyni ve insanı kirletir.
Da Selcen gibiler hala ortalıkta.
Bunun gibileri Kürtler neden tutarlar?
Dvalarına zarar veriyor, görmüyorlar mı?
Selcen gibiler, Kürtler’in Batı vitrini. Batı böyle martavalları yutar mı acaba?
Çıkış sorusu şu:
İmamoğlu, Kürtler’in İstanbul talanının genişlemesine çanak tutacak mı acaba?
(24 Haziran 2019)

İmamoğlu Projesi, Doğu Perinçek, Reha Ülkü


Perinçek şöyle demiş:
“Vatan Partisi lideri Doğu Perinçek'in, önceki akşam İmamoğlu için, bir Amerikan projesi olduğunu söylemesi…”
Reha Ülkü şöyle demiş:
‘Gelecek İmhası Projesi Olarak İmamoğlu
İmamoğlu geldi, gelecek imhası (ipotekleme ve borçlandırma üzerinden) durumu doğdu. Yani o, durumu azıcık toparlayarak, bir sonraki neo-N-liberalizme dayanak yaratacak, çünkü bu kadar batığı temizlemesi mümkün değil.
İsyan, kazan kaldırma, başarısız devrim girişimi, ona karşı geleek olan karşı-devrim girişimleri oldu, oluyor, olacak:
Farketmez.
Çünkü, zaten global fetret devrindeyiz son 20 yıldır, 30 yıldan önce de ondan çıkamayız: Tarihin büyük sayılar kuramı işliyor çünkü.
İmamoğlu, bu durumda (3. Dünya ülkesiyken) 4. Dünya kılınmış ülke Türkiye’nin yeni sömürge valisi olabilir ancak.”
Tanımlama:
Önümüzdeki 10-20 yıl boyunca, TC için, ABD değil, AB ve Araplar var önem sırasında.
Yani, henüz intikla edilmese de, İmamoğlu AB-Arap ortak projesi olmuş olmakta. Çünkü gidişat onların işine yarıyor.
İmamoğlu, ne ılımlı İslam, ne de laik, (AKP’nin ardılı olarak) yeni (muhafazakar-liberal) çakma İslam’dan.
ABD ise; ne AB’yi, ne Araplar’ı, ne de TC’yi yönetemiyor ancak, yıkıyor ama yönetemiyor.
Yani İmamoğlu, global yokkutuplu dönemin çakma bir projesi.
CHP’nin son 5 yıldır ekonomik, siyasi ve askeri hiçbir proje üretimi yok. Günü gününe, anı anına yanıt veriyorlar ancak. Zaten İmamoğlu’nun kazanmasını onlar bile beklemiyorlardı.
İmamoğlu bir proje, çünkü Kılıçdaroğlu 2009’da İBB adayı oldu ve kazanamadı ama İmamoğlu kazandı.
İmamoğlu, şu anda ne yapacağını kendi bile bilmiyor. Ancak ona öğretecekler. Bu gidişat da, tarafımızdan adım adım imlenecek.
(24 Haziran 2019)

23 Haziran 2019 Seçimlerinin Söyledikleri


Sonuçlar şaşırtıcı oldu ama henüz kimse onları anlayamadı.
Bir:
Katılım % 83 yerine, % 84 oldu. Özeleştiri. Biz, % 80 dedik.
% 84, 31 Mart Türkiye ortalamasından hala daha düşük, o % 85 küsur idi.
İki:
HDP, 200 bin kişiyi sandığa götüremedi. Bunda, Öcalan ve Barzani çıkışlarının üçüncü dereceden yan etkisi etkili oldu. Asıl neden, yaz tatili idi.
Üç:
SP, % 100 CHP’ye oy vermedi.
Dört:
Sonuçta fark, AKP-MHP bloğundan geldi: En az 300 bin kişinin taraf değiştirmesi olarak: 300 bin taraf değiştirince, 600 bin sonuç katkı eder.
Beş:
Yani, hep söylediğimiz gibi, AKP MHP’y terketmedi, MHP AKP’yi terketti.
Altı:
Bahçeli, (asılmasını istediği) Öcalan’ı överek, Dünya politik literatürüne ve popülist söylemine inanılmaz bir kayıt düşürdü.
Yedi:
Yeğen Barzani, öyle bir zamanda TC’ye geldi ki, Irak hükümranlığını başlamadan yarı yarıya sildi.
Sekiz:
Yıldırım, kaybetmek için hiç çaktırmadan elinden geleni yaptı.
Dokuz.
31 Mart’taki % 52,5-47,5’luk denge, şu an için en azından tersine döndü.
Tezlerimiz hala aynı:
2021-2023’teki erken genel seçimde ve başkanlık seçiminde, başkanlık sistemi ve % 10 baraj baki. CHP-AKP (veya muadili parti) ikili parti düzeni (diğer partiler barajı geçemiyor), CHP iktidar, İmamoğlu başkan, Kılıçdaroğlu CHP başkanı (Almanya ve Merkel örneği gibi).
İşte o nedenle, İmamoğlu projesi işletilmeye başlandı.
(24 Haziran 2019)

Ece Temelkuran Nezdinde: Apolitik, Politik, Kronik, Arada Oyvermezler


Temelkuran’dan bir alıntı:
“Ben apolitiğim” demek, fena halde politik bir cümledir ve çok berbat bir politik bir cümledir. Şu demektir: “Ben kendim için karar vermem, benim için birileri karar verir ve ben bu kararların beni etkilemeyeceğini sanacak kadar dünyadan habersizim. Etkisiz eleman olmayı seçiyorum çünkü böyle bir şey olabileceğini sanıyorum.” Sen #oyver de #herşeyçokgüzelolacak diyebilelim. Her şey çok güzel olduğunda da, “Ben oy verdim o yüzden oldu” diye hava atarsın.”
Cehalet insanı ne güzel söyletiyor.
Oy vermemek, Dünya’da uzun zamandır politik bir tavır. Türkiye’de bile, 1999’dan beridir oyverenlerin % 50’si mecliste partisinin olmadığını beyan ediyor.
Doğrudur, apolitik oyvermezler var ama politik oyvermezler de var yani.
Oyvermez olup, sokakta politik aktif eylemek de bir yol. 1968 oy vererek yaratılmadı sonuçta.
Devrim de seçimle olmuyor sonuçta.
Dünya’daki ve Türkiye’deki oyvermezler birçok altkümeye bölünebilir:
“Apolitik, Politik, Kronik, Arada.”
‘Satılık oy’lu olanlar da, herhangi bir zamanda ve herhangi bir yerde, bunların dördünden herhangi birinde olabilirler.
Sözkonusu edilen kişi üzerinden konuşulursa:
Artizler oy verse ne olur, vermese ne olur?
Artizler akil insan olsa ne olur, olmasa ne olur?
Oldu da, ne oldu?
Aynı şey, Temelkuran gibi köşe yazarları için de den den…
Satılık oy var ama satılık köşe yazarı da var: Daha çok manen satılık olarak: Daha çok Bono ile poz vermekle mutlu olabilen bir manevi anlayışta olarak.
Yani:
Bono (ve onun perver’leri) oy verse ne olur, vermese ne olur?
(24 Haziran 2019)

Neo-Anarşist’ler-ler: Eylem ve Kuram: 1


Hiç olmadık bir köşe yazarından, Ragıp Duran’dan ‘Yeni Anarşistler’ başlıklı ve konulu bir alıntı:
“Bu gençler simsiyah giyiniyor. Yüzleri hep maskeli. McDonald’s’ları, banka şubelerini, iş ve işçi bulma kurum binalarını, lüks mağazaları hedef alıyor, yakıp yıkıyorlar. En sevdikleri hedef polis. ‘Biz geleceğin bir imajıyız’ diye tanıtıyorlar kendilerini. Hepsi öyle banliyöden çıkma, göçmen çocukları filan değil. 15-35 yaş grubundalar. Öğrenci var, işçi var ama en çok da işsiz. Rosa Luxembourg’un önerdiği ‘Şefsiz Komünistler’. Kökenlerini 1789 Devrimi’nin Baldırı Çıplaklar’ına kadar götürüyorlar. İlginç bir tespitleri de var: ‘’Fransa her yıl korsan bir gösterinin yıldönümünü devlet katında kutluyor: Bastille Hapishanesi’nin ele geçirilmesi!
Daha çok da 60’lardan itibaren gelişen hippi, punk ve otonom hareketlerin sentezinin mirasçıları. En sevdikleri film ‘V for Vendetta’. ‘Vurup kırmak, yakıp yıkmak da siyasi bir ifadedir’, yaygın kullandıkları bir gerekçe. Amerikalı anarşist teorisyen Hakim Bey de önemli bir şahsiyet, bu Kara Blok mensuplarının gözünde ve yüreğinde.”
Bu ana alıntı metin. Bunda ve diğerlerinde parça parça gidilip, yorumlar verilecek.
“Hepsi öyle banliyöden çıkma, göçmen çocukları filan değil. 15-35 yaş grubundalar. Öğrenci var, işçi var ama en çok da işsiz.”
Doğrudan ‘Haine’ filmi aklımıza geliyor, bir de bizim ‘Sosyal Moloz’lar.
Yukarıdaki paragrafın realitedeki meali şu:
Bunlar hem işsiz, hem vasıfsız-altı, hem önerilen işi beğenmiyorlar, hem de o işi kendilerinin yarı fiyatına yapan göçmenlere karşı nefret duyuyorlar.
“En sevdikleri film ‘V for Vendetta’.”
Bu film fecaat bir çizgiromandan alıntı fecaat bir film idi. Filmel ilgili olarak internette yeterince metnimiz mevcut. O nedenle, film konusunu geçiyoruz.
Ancak, 1648 bir devrim değildi, bir askeri darbeydi, yani bir karşı devrim idi. Ve: Parlamento havaya uçurmak, çocuk oyuncağı değildir. En son da artı: O eksi zekalılar sayesinde, onlar kaybettikleri ve düşmanlarını güçlendirdikleri için, bugün İngiltere parlamentosunda mirasla kalan koltuk ve piskoposların atadığı vekiller var hala.
Yani bu yeniler de yenilecekler ve yenildiklerinde geleceğe olumsuz miras bırakacaklar.
‘Vurup kırmak, yakıp yıkmak da, siyasi bir ifadedir.’
Doğrudur ama her aklına geldiğinde, he gönlüne estiğinde değil. Yakıp yıkmanın bir işlevi vardır.
1871 Paris Komünü kaybettikten sonra, 1800’lerin sonlarında anarşistler, global bir suikast dalgası yarattılar. O nedenle, bugün ‘anarşist’ denilince, akla ‘terörist’ (olumsuz eşanlamlılıkla 1968’in gerilllası) geliyor. Yine, yenemediğin düşmanını güçlendirirsin, sorunsalı.
Gelelim ana panoramaya:
Anarşistlerin artık Duran gibi bir köşe yazarının bile gündemine girebilmişliği ilginç.
Ancak, Duran ve onun gibileri, Tayfun Gönül sonrasındaki (yani neo-liberalizm dönemindeki) alaturka anarşistler dalgalarını bilmezler. Biz de onlardan biriyiz. İnternette birkaç kitap tutacak hacimde, anarşizm üzerine makalelerimiz var ama Duran bizim adımızı bilmez. Yani Duran, Türkiye’de bu gelişimler hiç olmamış gibi yazmış.Yine, cehalet insanı söyletir, diyoruz ve geçiyoruz.
En önemlisi:
Dünya’da da, Türkiye’de de anarşist’ler-ler (farklı ülkelerde, farklı altkültürlerde, farklı geleneklerde, farklı demografik gruplarda, vd) var. Birincisi tarihsel persfekitfte değişerek, ikincisi, aynı zamanda farklı mekanlarda olarak (diğer bir deyişle, anarşistler de kolay bölünüyorlar).
Ve bu global ve alaturka anarşistler, yazılı miras bırakıyorlar geriye artık.
Geçelim Kara Blok üzerinden günümüz global anarşizmlerine:
En az 20 grup ve 20 ayrı yıkım yolu var tanımlı.
Kara Blok, Fransız işi, bildiğimiz, 20 yıllık taksi yakan gelenekten. Sonra da, sirgota şirketleri köşeyi dönüyor onların sayesinde. Sistemi besliyorlar yani.
Tam tersinden bakınca:
Devleti daha da güçlü kılmak isteyen global hegemonlar, hem kendi ülkelerini, hem de savaş çıkararak 3. ve 4. Dünya ülkelerini yanılmış devlet konumunda bıraktılar. Yani, anarşistlerin yapacağı işi, düşmanları yaptı.
Bu durumdan bakınca, anarşistlere meclislere girmek yolu açılmış gibi. Özyönetim daha 1000 yılından beridir var: tamam, küçük gruplarda işlevsel ama bugün İsviçre’de hala doğrudan oylama var. Bu, bir özeleştirisel muhalefet şerhi tarih için.
Neden bu denli çok anarşist var peki?
Çünkü, (1968 sloganı olarak) ölümden önce yaşam yok veya verili standart biyografiler yaşanası değil.
Çünkü bu anarşistler, anababalarının küçük ve orta burjuvalar olarak, mülklülük adına işlediği suçları, günahları, ayıpları göre göre zıvanadan çıktılar ve topuzsuz kantar gibi oldular, ölçütleri yok veya hiç olmadı.
Yine de, çok küçük düşünüyorlar. Hiç birinin aklına Paris’in göbeğinde nükleer kirli bir bomba patlatıvermek gelmiyor.
İşte bu metnin diğer metinlere çıkış tezi bu:
Bu anarşist-ler-ler, birden sonrası istatistik bile değil, IŞİD teröristi bile değil.
Olup olacakları, şu anda yaktıkları arabaları sigortalayan şirkette kenarda bir memur olabilmek…
Dipnot.
Duran gibilerin hiç anlayamadığı ve anlayamaycağı şey şu:
“Daha çok da 60’lardan itibaren gelişen hippi, punk ve otonom hareketlerin sentezinin mirasçıları.”
Hayır:
Her bir herze biraraya gelmez.
Dekadans varken, sentez olmaz.
Paçal veya harman, sentez değildir.
Fermentasyon uzun sürer, tarih gibi, gelecek gibi: Şimdi ve burada 180 yıl daha sürecek.
Yani, anarşizm bile çürüdü
(24 Haziran 2019)

Çarşamba, Haziran 19, 2019

Gelecek İmhası Projesi Olarak İmamoğlu


Kısa ve açıkseçik savlar olacak.
Özal-ANAP ve Erdoğan-AKP birer projeydi.
Global düzeyde bitmiş neo-liberalizmin yıktıklarını reformlayacak ve restorasyonlayacak, çakma sosyal demokrat müstakbel iktidar da bir proje. (En erken 2007 global krizi başlangıcı momentli olarak.)
Kılıçdaroğlu’nu sahaya sürdüler, beceriksiz çıktı.
İmamoğlu’nu sahaya sürdüler, beklenmeyen bir başarı sağladı.
Mal bulmuş mağrıbi gibi şimdi herkes ona sarılıyor. Birden çok seçimde HDP’ye oy vermiş olan lümpen beyaz Türkler bile öyle.
2013-2023 arası fetret devriydi.
2023-2033 arası restorasyon ve reformasyon dönemi olacaktı.
İmamoğlu geldi, gelecek imhası (ipotekleme ve borçlandırma üzerinden) durumu doğdu. Yani o, durumu azıcık toparlayarak, bir sonraki neo-N-liberalizme dayanak yaratacak, çünkü bu kadar batığı temizlemesi mümkün değil.
İsyan, kazan kaldırma, başarısız devrim girişimi, ona karşı geleek olan karşı-devrim girişimleri oldu, oluyor, olacak:
Farketmez.
Çünkü, zaten global fetret devrindeyiz son 20 yıldır, 30 yıldan önce de ondan çıkamayız: Tarihin büyük sayılar kuramı işliyor çünkü.
İmamoğlu, bu durumda (3. Dünya ülkesiyken) 4. Dünya kılınmış ülke Türkiye’nin yeni sömürge valisi olabilir ancak.
Üzücü ve onun mahkumiyetine neden olacak olan bir biçimde, o buna pek hevesli: Mezbahasına gönüllüce giden koyun-başı gibi, sürüsünü kendiyle birlikte uçuruma ve yok oluşa sürecek.
O nedenle:
İmamoğlu’na hayır.
Şerh:
Bu, AKP’nin devamı demek değil. ANAP 1983 ile ANAP 1991’e bakmak yeterli bunun için.
(19 Haziran 2019)

Momentlerim


19.06.19, 13:30.
Momentlerim
Peşpeşe 2 metin yazdım ve yayınladım:
‘Simpleks Metodunu Geçmişbilim ve Gelecekbilime Uygulamak: Kanada, Toronto Raptors, NBA, Terör’ ve ‘Şimdi ve Burada Determinist Kaos ve İndeterminist Kozmos’.
2’sinin de soyutluk derecesi yüksek.
2’si de göreli daha az sayıda okunacak.
Twitter’da sansasyonel bir habere sansasyonel bir yorum yazınca, bunların üsleri oranında okur kazanıyorum.
Yeni ve kalıcı okur oranım, hala kabaca binde bir.
Yazma ve yayınlanma sürem, bu gidişle maksimum haftada iki olabilecek. O da belki.
Ama bu bana yeterli.
Günde 4 metin, 10 sayfa, yılda 3.650 sayfa yzmak ve yayınlamak gereksizleşmişti. Aynı konuları yüzüncü kere yazmış olmuştum.
Bu, kognitif-duygusal yanım. Doyurucu.
Bedensel ve biyografik duygusal yanım ise, yeis ötesine geçti. Yaşlılık, hiç bilmediğim sulara sürükledi beni. Okuduklarım içinde, hatta ölürken yazılanlar bile dahil olmak üzere, bunları açıklayan tek bir satır bilmiyorum.
Geçenlerde bir gece, ölüm korkuma / nekrofobime karşı yaşamımda ilk kez, kezlerce hırladım, bildiğimiz köpek hırlaması gibi yani. Dana önce, yine köpekçe düşünürsek (sinik olanı değil ama), hep ‘ıyk ıyk’lardım.
Bunun güzelyazını nedir veya ne olabilir bilmiyorum ama dizi film veya çizgiroman metni üzerinden bunu aktarabilirim gibime geliyor. Bana accaip şiirsel gelen bir ruh hali bu.
Aç ve açıkta gibi de, değil gibi. Proleter entellektüel gibi de, değil gibi.
Amma ve de lakin, kesin huysuz moruk dehası zirvesi gibi.
Böyle bir şey de görmedim ve duymadım.
Üstelik, günce kayıtlarımdan görüleceği üzere, konfüzyon değilse bile, çok-çok zihinsel ve kültürel regresyon yaşadım son 5,5-6 yılda.
Fark şu:
Daha önce sustuğum, en acımasız gerçekleri, onları duymaktan en çok nefret edilecek kişilerin yüzüne karşı açıkça söylüyorum. Şeriatçı geçinenlere ateist olmayı anlatıyorum, CHP’lilere İmamoğlu’nun nasıl bir gelecek imhacı proje olduğunu.
Sonuç mu?:
Yeterince, zekat keçisi olduğum yetmezmiş gibi, yeni düşmanlar kazanıyorum.
Amma ve de lakin artık ölümüme karşı hırlamayı bile öğrendim.
(Aklıma nedense, ’39 Harami’ fıkrası geldi.)

Şimdi ve Burada Determinist Kaos ve İndeterminist Kozmos


Önnotlar:
Bir: Progogine’in, ‘tarihin daha çok determinist kaos durumlarında seyrettiği savı’na katılmıyoruz.
İki: Onun yerine, daha çok indeterminist kozmos durumlarının çokluğunu gözlediğimiz savındayız.
Üç: İndeterminist kozmos şu demek: Düzen (örüntüsü) sayılan şey; belirlenimci yollardan değil, kimi raslantısal ve olasılık-limitsel, kimi de rasgele oluşuyor.
Dört: Determinist kaos zaten, biçimsel olarak değil, içeriksel olarak, tanımdışı bir şey. Yazı-tura atışının yüz binincisi civarında oluşan % 50-50’lik durumun, 50 bininci atışta oluşmamışlığı, determinist kaos değildir.
Beş: Kaos olsun, kozmos olsun, tanımsaldır ve görelidir. Örneğin, devlet düzeni kozmos ise, tarihteki her devletin var olduğu sürenin en az yarısında ve devletlerin en az yarısının yanılmış devlet olması, devletlilik durumunu kozmos olmaktan tanım olarak çıkarır.
Altı: Devletlerin sayısı artarken, yanılmış devlet oranının da artması, aradaki bir neden-sonuç ilintisini kesinleştirmez. Yani, ardışık herhangi iki olay arasında, muhakkak neden-sonuç ilintisi olması gerekmez.
Yedi: Anarşistlerin ve anarşizmlerin meclislere girmesi veya devletlerin bekasını savuması, adı anılan kaba mantığa göre yanlıştır ama fraktal mantık bakış açısıyla mümkündür ve işlevseldir (çünkü, oradaki geometrik modelde iki karşıt, yani sav ve karşısav, birbirine limit 0 uzaklıktadır). Çünkü, toplumsal tarih açıdan bakınca, anarşistler zaten başta otonom olanı olmak üzere, birçok türde idare biçimleri oluşturmuşlardır. Yani anarşizm; sosyal psikolojik hiyerarşisizlik veya otoritesizlik demek olabilir ama bu, idaresizlik demek değildir. Ayrıca idare, yöneten-yönetilen ilişkisini zorunlu olarak koymaz, özellikle küçük gruplarda.
Sekiz: İktisat-siyaset-askeriye açısından kozmos varken; bilim-sanat-düşün açısından kaos olabilir. Yani; birincil hegemonik zirvelerle, ikincil yaratı zirveleri tarihte birebir çakışmamıştır.
Gelelim ‘şimdi ve burada’ya:
İktisat-siyaset-askeriye: 2000-2020 arasında global hegemonik çözülmeler, birden çok odakta süregitmekte, devlet sayıları artmakta, özellikle öylesine kurulmuş küçük devletlerde yanılmış devlet oranı giderek artmakta. Tüm bunların çoğu, devletlerin, iktidar seçkinlerin ve oligarkların kendi eliyle yaratılmakta.
Bilim-sanat-düşün: Özellikle 2010-2020 arasında, premature olduğunu düşündüğümüz, sanat eseri ve yaratısı zirveleri peşpeşe geldi. Bu durumda bu; 800, 1000, 1200, 1400 rönesanslarından, en çok 800 momentine denk düşüyor kanısındayız. Yani, bu zirve geçici ama önümüzdeki uzun vadeli gelecekte en yükseği değil. Yalnızca, bir sonraki Aydınlanma Çağı, epeyi yüzyıl uzakta kalıyor şimdilik.
İktisat-siyaset-askeriye’deki kaosa kayış, global hegemonya global nüfusun en çok % 50’sini kapsayabildiği için, Dünya nüfusunun önemli bir bölümü için geçersiz. Yine uzun vadeli tarihte görüldüğü üzere ve bu kaos döneminde de görüleceği üzere, kendi mikro-kozmos’larını yaratıp koruyabilecek epeyi kültür odağı mevcut ve kayıtlı. (Şerh: Bu, bazı Dünya Sistemci’lerin düştüğü yanılgıdaki gibi, lümpen 3.-4. Dünya’severlik demek değil: Yani, çözüm onlardan da gelebilir ama bu onları sevilir kılmaz, tıpkı 11. Yüzyıl İslam rönesans-engizisyon zirveleri eşlenikliği gibi: İbn-i Sina Batı’da 800 yıl tıp zirvesi olarak kaldı ama bu onu teolojik-metafizik hatalı olmaktan kurtarmaz.)
Bilim-sanat-düşün’deki kozmos zirvesine kayış, ironik ve paradoksal bir biçimde 1. Dünya’yı dışında bıraktı, çünkü asıl kültür odağı AB, kendi Aydınlanma kültüründen vazgeçti. Avangard sanatsal odaklar ise, kültürel tarih haritasında noktasal (limit 0 kaplamlı ve kapsamlı) olarak kayda geçti.
Dolayısıyla, bu çift ve ters yönlü savrulma panoramasına bakınca, ikisinin birlikte anlamlı olduğu ve ikisini aşağı yukarı aynı parametre kümelerinin etkilediği kanısına varıyoruz: 1. Dünya’nın kültürel değerlerini tek tek bazı 2., 3., 4. … , N’inci Dünya bireylerinin üstlendiğini yani.
Bu da; Bosch, Bruegel, Dürer çizgisi ve momentindeki durumu çağrıştırıyor.
Şerh: Vinci, asla ve kata bu üçünün yanına bile yaklaşamadı. Ki bu da, bizim geçmişbilimsel ve gelecekbilimsel kültürüloji olarak estetik kavramsal çerçevemiz olmakta. Ya da; avangard sanatçılar (diyelim 10. sanat dalları ve altdalları olarak çapraz medyacılar veya VR’ciler) Dünya Sistemi’ni bilmiyor; Wallerstein veya Hobsbavm ise sanattan bihaber (özellikle ikincisi avangard sanat üzerine olan kitabıyla yerni yüzyılı nasıl kavrayamadığını özellikle sergiledi ama eşkiyalar konusunda aşırı yanılgı içinde kendisi).
Çıkış:
Biz hala politik çözüm denli ve kimi ondan çok, sanatsal çözümün daha işlevsel ve daha geçerli olduğunu düşünenlerdeniz.
Hayır:
Dünya’yı güzellik kurtarmayacak.
Evet:
Dünya’yı epistemik aksiyolojili avangard sanat eserleri kurtaracak ki bu da doğruyu söylemekten ki bu da çirkinlikten geçmekte.
(19 Haziran 2019)

Simpleks Metodunu Geçmişbilim ve Gelecekbilime Uygulamak: Kanada, Toronto Raptors, NBA, Terör


Simpleks metodu şudur:
“Simpleks çözüm yöntemi, çok sayıda karar değişkenleri ve kısıtlayıcılardan oluşan doğrusal programlama modellerinin çözümünde sıkça kullanılan bir çözüm yöntemidir.”
Birinci adımda, parametrelerin belli değerlerinde hesaplama vardır. İkinci adımda ise, her parametrenin eksi veya artı değişimleri, determinanta koyularak, yeni sonuçlar hesaplanır. Yani, yeni değişimlerin sonucu nasıl değiştirdiği görülür.
Dünya Sistemi üzerinden, 5 bin yıllık tarih modeli için sabit hesaplarımız ve panoramalarımız var. Yeni olayların olumlu ve olumsuz etkilerini, tarihe artı ve eksi katma değerler olarak, o panoramaya ekliyoruz ve bir sonrasıki olası panoramayı tasarlıyoruz.
Bunu iktisadi, askeri, siyasi olaylara uygulayabileceğimiz gibi; gündelik yaşamın kültürolojisine de uygulayabiliyoruz. Buradaki örnek, gündelik yaşamın kültürolojisinden.
Olay şu:
Toronto Raptors, NBA tarihinde ilk kez şampiyon oldu. 2 milyon kişinin katıldığı kutlamalar sırasında silahlar patladı. 4 kişi yaralandı. 2 kişi yakalandı.
Burada değişenler neler?
Bir: Popüler kültür odağının yer değiştirmesi.
İki: ABD’nin simgelerinden olan NBA şampiyonluğu kutlamaları sırasında, yine ABD’nin simgelerinden olan ‘toplu vuruş / mass shooting’ yaşanması.
En-en geniş panoramadan bakarsak:
Kanada-ABD çelişkisi, Rusya’nın alaska’yı, Kanada yerine, ABD’y satması; Kanada’daki Fransız-İngiliz çelişkisinin, ABD İç Savaşı sırasında yine Fransız-İngiliz / Güney-Kuzey olarak yaşanmışlığı.
Sonra, Kanada ve ABD ayrıştı. 1945 sonrasındaki ABD, en zalim hegemonlardan biri oldu. Bu da, Dünya’da vatandaşlarının yine vatandaşlarını en çok öldüren ülkenin ABD olması, yan sonucunu doğurdu.
Kanada, bu gidişten muaf kaldı.
Son olaydan sonra şu ortaya çıktı ki ABD, nasıl ki savaşı ihraç ediyorsa, sivil şiddetini de ihraç etmeye başladı. Kanada da son 1-2 yılda bundan payını aldı. Okullardaki sivil terörü Kanada’ya da sıçradı.
Yeni olayın simpleks metoduyla analizi bizce bu demek: Kanada, biraz ABD’leşti.
Kanada ekonomisi üsselce büyüyor. Dolayısıyla Kanada daha da ABD’leşecek. Yani, bu türden şiddet olayları, Kanada’da bundan sonra artarak sürecek.
Şerh: Arada doğrudan neden-sonuç ilintisi yok. Akışkanlar devinimindeki türbülansların koşut yöndeki ve örüntüdeki döngüleri var.
(18-19 Haziran 2019)

Cumartesi, Haziran 15, 2019

23 Haziran 2019 İkinci Yerel Seçimleri Saptamaları


Bir alıntı:
“Seçmenin % 20-25’i bırakın yeni adayı, başkanın adını söyleyemiyor. Şimdi, bu seçmenlerden memlekete ya da yazlığa gidip anne babası ile vakit geçirmek varken, sandığa gitmesini beklemek gerçekçi değil. Sezon etkisi bu. İlgisiz, apolitik seçmen kitlesi de seçim heyecanı ile ilgilenmiyor. Memleketlerine gidip dönmeyebilirler. Ben baştan beri 1 milyon 700 binden fazla kişiyi sandığa götürmek yerine, sandığa gidenleri götürmeye çalışın diyorum, çünkü bu daha gerçekçi. Bir de önceki seçimin tansiyonu gerilimini düşünün. Bugüne göre daha yüksekti. Seçmenin yüzde 16’sı buna rağmen ilgilenmedi. Şimdi gerilim de yok. Neden gidecek?”
Sonunda doğruyu ve geçerliyi görüp de söyleyen birisi çıkmış.
Daha önceki bilgileri yineleyelim önce:
1999-2000 itibarıyla, Türkiye’deki seçmenin % 60’ı mecliste partisinin olmadığını söylemişti. (Hangi veya ne türden bir parti olsa, oy vereceğini söylememiş ama, çünkü sormamışlar, sormayı akıl etmemişler.)
Ancak, bu seçmenin limiti tamamı, yine sandığa gideceğini belirtmiş o zaman.
Aradan 20 yıl geçti.
Türkiye için 1983 sonrasında 3 liberalizm, Dünya için 1980 sonrasında tek liberalizm dalgası bitti. Gemi karaya oturdu.
Türkiye, bu sürede 1, 5 trilyon dolarlık israf, 1,5 trilyon dolarlık borç yaptı. 1,5 trilyon dolarlık KİT’ini de kaybetti.
Bu, sorunun ekonomik yönü. Ekonomik kriz bastırınca, iş savaşa sürükleniyor. Türkiye de 2 ülkede savaşta şu anda. Bu da, sorunun askeri yönü. Siyaseti kilitleyenler bunlar.
Apolitik, bilinçli, bilinçsiz seçmenin hiçbiri bunları bilmiyor. Entellektüeller de bunları bilmiyormuş gibi davranıyorlar.
Devamında:
İmamoğlu da, Yıldırım da, desteksiz vaatlerde bulunuyor. Satılık oy için propaganda yapıyor.
Bu durumda bu seçim herhangi bir şey değiştirecek mi?
Hayır.
Çünkü, AKP gidecek ama yine dış desteksizlik ve kendi iç parçalanması nedeniyle, CHP nedeniyle değil.
Dolayısıyla bu seçim şunlar demek:
Kılıçdaroğlu’nun yapamadığını, İmamoğlu yapabilir: Çakma sosyal demokrat parti lideri modeli olabilir.
Başkanlık sistemi kalkmayacak.
Ekonominin ve savaşın yükü, CHP’nin üzerine yıkılacak. CHP ortanın epeyi sağında bir parti oldu çıktı. İstenen de bu zaten.
MHP, İP, HDP bitti. Daha önce olduğu üzere, onların işlevini görecek olan başka ikame partiler kurulacak ama.
Seçmense, artık seçimlerden iyice uzaklaşacak. Bu da, yeni, küçük, marjinal, farklı partiler demek olacak. Batı bunu 10 yıldır yaşıyor. Biz de önümüzdeki 10 yılda yaşayacağız.
İşte, o anket şirketinin gözleminin anlamları bunlar.
(15 Haziran 2019)

Yapay zekânın ikame edemeyeceği tek şey yaratıcılık


Bir haber:
“Manpower Genel Müdürü Feyza Narlı ve Prof. Haluk Levent, geleceğin mesleklerini değerlendirdi. Prof. Haluk Levent, yapay zekanın gittikçe yer ettiği dünyada, makineler tarafından ikame edilemeyecek tek şeyin yaratıcılık olduğunu vurguladı.”
Cehalet insanı söyletiyor.
Söyleyen insan profesör olsa da böyle…
Bir geometri probleminin bir bilgisayar tarafından çözülmesinden beridir, 40 yıldan uzun süre geçti.
Yazıyımlar artık resim yapıyor, metin yazıyor. Uzmanları bile bunları insanların değil, yazılımların yarattığını anlayamıyorlar.
Neden böyle?
Çünkü, yaratıcılığın belli kuralları var. Sanatçının gizemi konsepti üzerinden, bunlar yüzyıllarca bilgileştirilmedi, bilgileştirilmesinden uzak duruldu, gizemlilik havası yaratıldı. Sonra; yaratıcılık, esin, angarya, hammaliye, yazınsal işçilk denilen şeylerin neler olduğu adım adım çözüldü. Asıl önemlisi bir yazılım, aynı işi bir insanın üslerce katı kadar yüksek hızda yapabiliyor.
Asıl yaratıcılık sayılacak şey, bu durumda artık bunu yapabilecek yazılımları yazabilecek yazılımlar yazabilmekte. Bu, henüz yapılmadı ya da yapılamadı.
Neden?
Yaklaşımlar hatalı da ondan.
Örneğin Google olsun, Cuil olsun, semantik arama konusuna odaklandı ve sonuç 0 başarı oldu.
Neden?
Dünya’daki diller semantik olarak sınıflı değil de ondan. Semantik anlamlı duruma getirilmiş dil, aşırı basitleştirilmiş dil olur da ondan, yani olağan dil çok-çok hatalı ve kuralsızdır da ondan. Dünya’daki hiçbir dilin sıfırıncı, birinci, … , n.’inci yakın anlamlı veya çağrışımlı sözcük sözlüğü yok da ondan. Diller sabit kalmıyor da ondan (örneğin Türkçe klavyenin yeniden düzenlenmesi gerekiyor artık, çünkü, son 60 yılda kullanılan harf yoğunluğu dağılımı epeyi değişti).
Bunun dışında yaratıcılık atla deve değil. Fotoğrafı resim kılabilen yaratcılar, ressamlar, fotoğrafçılar, yani insanlar değil, yazılımlar burada ve şimdi.
Şu kesin söylenebilir ama:
Fotoğrafı resimleştiren yazılımlar da, insan yaratımı olduğu için, resim-fotoğraf geçişimi yaratıcılığının tüm alanları haritalanmadı, çünkü haritalanamadı, çünkü bu programları yazanlar da, onlara danışmanlık yapanlar da, bu konuda cahiller.
Gelelim işin eğitim yönüne:
Dünya’daki hemen hiçbir yazar, edebiyat fakültesi mezunu değildi.
Dünya’daki hiçbir bilgisayar oyunu tasarımcısı da, sanatsal yapay zeka bölümlerini bitirmedi. Zaten yaratıcılık sayılan şey bu: Normal olan değil, müfredat-dışı olan.
O yüzden, bu sözleri söyleyenlerin hatalarını düzeltmelerini umuyoruz.
(15 Haziran 2019)

Happy!: 2. Sezon Finali


Değişik bir moment:
İlk 5 öneme sahip kahraman, iyilikten kötülüğe geçti.
Bunlardan 1’ini Tanrı, 1’ini şeytani kötülükle, kötülük de yaparak savaşan kadınlar kültü, iyiliğe geri taşıdı.
Bu 5’in 2’si masum, 2’si masum-değil, 1’i kategori-dışı durumda: Değişik bir asimetrik-simetri bu.
Buradaki alegorileme, iyilik timsallerinin kötülük timsallerine (‘halloween’ tipi karşı-kahramanlara örneğin) dönüşmesinde.
Burada; iyilik yapan kötü, kötülük yapan iyi alegorileri az da olsa aşılmış durumda.
Burada yinelenen popüler kültür tematiği, kahramanların ‘sen, ben, bizim oğlan’ öykü kısırdöngüsüne girmeleri. Bu da, bildik ‘komünizm gerekirse, onu da biz yaparız’ diyen oligark tavrının olumlanması gibi oluyor.
Çocuk, potansiyel-müstakbel seri katil olma yolunda gibi görünüyor.
Kadın-polis, intikamlarını almak için, değil okkült bilimcilerle, Şeytan ile bile pazarlık edecek durumda ama eksodusu da o bulacak gibi: Senaryo öyle gidiyor çünkü.
Anne, her zamanki sıradan kadın. Bu tek başına, onu yeterince kötü kılıyor zaten.
Hayali arkadaş, kendi doğrularıyla yaşamın gerçekleri arasında sıkışıp kalmış durumda.
Asıl en-baş kahraman erkek, eski polis, yeni tetikçi, daha da yeni Şeytan’ın işbirlikçisi olan kişi üzerinden asıl öyküler anlatılıyor.
İçki, uyuşturucu, seks, şiddet, onun kötü bulup, uzaklaşmak isteyip, sonunda ona savaş gücünü veren panzehir-kötülükler olarak çok-çok iyi tasvir ediliyor.
Diğer bir deyişle:
Bazı insanların iyi olmaya çalışması absürd. O kötü-iyi kırması durumlarıyla, varlıkları Dünya’da daha işlevsel, çünkü bazı işleri ancak onlar yapabiliyorlar.
(14-15 Haziran 2019)

Çarşamba, Haziran 12, 2019

T24, Gazete Duvar, Artı Gerçek İnternet Gazeteleri ve Ot, Kafa, Kafka Okur Matbu Edebiyat Dergileri: Kültürolojik Moment Eşdeğerliliği


Radikal’in önce matbu, sonra da internet sayfalarının devreden çıkarılmasıyla, Türkiye’de yayıncılık son 5 yıldır yeni bir momente girmiş oldu. Sayılanların internet gazeteciliğiyle matbu edebiyat dergiciliğinin momentlerinin eşlenik anlamlı olduğunu imlemek istedik.
Ortak yanları:
Bilgi eksikliği.
Zeka eksikliği (95 altı) ki kitlesel gerizekalılaşma ile koyut giden bir durum.
Düşüncesellik yerine, aşırı ve yeni bir duygusallık egemenliği.
Duygusallığın melokomik bir sentimental faşist bir anti-epistemiklikte olması (yeni bir dezenformatif yaklaşım).
Bu, ilkellerin durumu somutlaştırması ve kişileştirmesi eğilimine tıpatıp uyuyor. Yani internet, insanları epistemik olarak ilkelleştirdi.
Şiirsellik değil, şairanelik değil, graffitilik var (slogan değil ama graffiti dili, (klasik anlamıyla) slogancı değil ama). (Bu paragraf, doğrudan 1940-1980 1. TC edebiyat tarihçesi için bir dipnot oldu.)
Süslü sözlülük.
Gazetelerde haber yok, dergilerde edebiyat yok, nostalji kabzımallığı var.
Hiç kimse, yazdığı konuyu bilmiyor. Bilme veya öğrenme gereği de duymuyor. Öğrenme gereği duysalar bile, internette ikinci sayfaya gidecek beyinsel / zihinsel mecalleri yok.
Yazım hataları sağanağı var.
Pazarsal olarak alan razı, satan razı durumu var.
Harman / Hayvan çizgisi, bu konuda 20 yıl geriye, yani alaturka internet salgını öncesine kadar gidiyor ama o zaman bu denli viral / salgın / moda çizgi değildi bunlar.
Ancak, henüz ortalama başkaları durumu ayırsayamasa da, bu çizgi inişe geçti. Bu estetiko-politik bir moment.
Saptama: Alaturka ve global politik momentlerle alaturka estetiko-politik momentlerin ve global estetiko-politik momentlerin ayrı ayrı birbirlerine koşutlukları ama aralarında faz farkı var.
İlginç olan durum şu:
Dünya popüler kültür ürünleri, politik momentin 5-10 yıl ilerisinde ama alaturka popüler kültür ürünleri, alaturka politik momentin 1-3 yıl geresinde seyrediyor (global ve alaturka politik momentler ise, tarihte olmadığınca, eşzamanlı ve içiçe bir griftlikte seyrediyor şimdilik). Bunlar da bize sanat ve tarih bilinci için, holografik 3 boyutlu derinlikli (ama dar açılı ve tek renkli) bir bakış açısı sağlıyor.
Yani, tuhaf olan durum şu:
7,5 milyar kişinin eksi zekaları ve eksi bilgileri, bazı ve kim oldukları epistemik konuya bağlı olarak değişebilen 7,5 kişiyi 70 üzeri (limit sonsuz üzeri yani) artı-değerli ve ileri zekalı kılıyor.
Ki bu da Orta Çağ’ların bilindik bir özelliği: Kampüsler ve ansiklopediler o nedenle var edildiler (toplu bilisizlik tarafından ama en azınlıklara izdüşümle).
Sonuç: Yanlış özel ve tüzel kişiler, yanlışlıkla doğruyu söylediler, diye, doğru olmazlar.
Yani: Kötü kişiler, bilerek veya bilmeyerek, isteyerek veya istemeyerek, doğrulukla veya yanlışlıkla, iyilik yaptıklarında iyi olmazlar.
Dipnot: Son 2 paragraf, başka bir metnin konusu oldu.
(12 Haziran 2019)