Şarkı
sözü gibi:
-miş
–miş de, -mış –mış, mışıl mışıl –mış –mış.
Bu devrimci geçinen hempalar insan
değildi, olamadı, şu an hala değil, olamayacak da.
En
önemli sözü şu:
“Özgürlük
var ama inanmıyoruz.”
Buna, ne
Fransa, ne Rusya, ne Çin, ne de Türkiye devrimcileri hiç inanamadı ki zaten.
1968’liler ve 1978’ler de aynen öyleydi yani. 1974’te onlardan gördüğüm mahalle
baskısını, 43 yıl sonra, onların çocuklarından ve torunlarından aynı sözlerle
dinliyorum hala: “Bu kadar okuma. Sanat hiçbir işe yaramaz. Vd, vb.” İntihar
etme, kaçma, şu bu. Çektirin gidin lan.
Gelelim
konunun açılımına:
“İsyan,
yarın ne olacak diye düşünmez, böyle bir derdi yok. Devrim fikri daha
sistematik ve tekniktir. İsyan ve benzer hareketleri azımsamıyorum. Sadece
geldiğimiz noktada partizan, devrimci figürünün olmadığını söylüyorum. Son iki
yüzyılın en önemli kavramı – devrim – piyasadan çekilmiş gibi. Sözlüklerde yok,
kimse konuşmuyor bu kavramın ne olduğunu. Birçok ülke olağanüstü hal
yasalarıyla yönetiliyor. Amerika, Fransa, Türkiye… Terör yasalarıyla yani olağanüstü
hal yasalarıyla. İç savaş olduğu yerde duruyor, devletler olduğu yerde duruyor
ama muhalefet yok olmuş gibi. Buna karşılık verebilecek profesyonel bir
devrimci figür yok. Son 40 yılın en önemli getirisi bu herhalde.”
İşte
bunlar, sırılsıklam saçmalamalar ve abuksamalar dizisi olmakta işte.
Öncelikle:
İsyan,
halk isyanı olmadan devrim olmaz. Halk isyanı da olsa, devrim ol(a)mayabilir,
1905 Rusya gibi.
Devrimciler,
halk isyanını bastırırlar, çünkü yalnız
kendi devrimlerine hayrandırlar ve
özgürlük karşıtıdırlar: 1920 Ukrayna Makhno gibi, 1921 Kronstadt gibi.
Bizde
de, TİP’in halktan kopup, Kürtçülük akımında boğulup gitmesini zaten tarih
yazıyor.
İsyan,
yarını düşünmüyor, falan değildir. İsyan, ölmemeye çabalar. Bu, günü kurtarmak
değildir, sağ kalma çabasıdır yalnızca ve temelde.
İsyanın
dinamiği farklıdır:
Sömürüde,
katliamda, zulümde, bıçak kemiğe dayandıktan sonra, özel bir zemberek tetikleyicinin mantıksal düzenek ile işlemesidir.
Dolayısıyla, isyan patlak verir.
Devrim patlak vermez ama.
İsyan, politik
rejim-sistem değiştirme amacıyla başlamaz, isyan çıkar, savaşılır, oraya varılabilir
de, varılmayabilir de.
Devrim,
ne sözlüklerden, ne de yaşamdan çekilmedi. Kendisi
başaramadığı için, devrimin bittiğini sanan alaturka aydıncıkların
saçmalaması bu yalnızca. Yani bunlar, devrimi
yalnız ve yalnız kendileri için istediler ama devrim halk ve herkes için
istenir aslında.
Bir
anti-Stalinist ve anti-reel sosyalist olarak yazıyorum ki Stalinist ve reel sosyalist bir devrim bile mümkün hala. Çünkü,
onun ilkinde halkın ortalama eğitim süresi 0 yıl idi, şimdi ise 8-12 yıl. Bizim
alaturka devrimciler ise, üniversite mezunu = 15 yıl eğitimli ümmiler hala. Ne marksist Dünya Sistemi’ni biliyorlar, ne marksist veri tabanlı sanatsal-estetik-eleştiri geleneğini: Tam 50
yıldır böyle: 50 yıldır bir teki hala açıp da merak edip de okumadı
Wallerstein’ı, Benjamin’i.
Dolayısıyla,
bir devrim haydi haydi mümkün hala. 1789, (59) 1848, (23) 1871, (36) 1917, (32)
1949, (19) 1968 ana devrimleri tarihlerine bir bakın: 1968’den beridir geçen 50
yılın bile önemli bir kopuş olmadığını ama peşpeşe sık gelen devrimlerin de
sonrakilerin arasını açtığını görürsünüz. Keza ilk devrim, krallığı da geri
getirdi, diktatörlük de yarattı, kendi çocuklarını yiyerek hem de. 179’u 3 kişi
yaptı, birbirini yedi, (‘devrim çocuklarını yer’ tezi), 1917’yi 3 kişi yaptı,
birbirini yedi; 1949 öncesini 3 kişi yaptı, birbirini yedi. 1968’i ise
binlercesi yaptı, yine hepsi birbirini yedi. Bizde 1 fraksiyondan, 10 ardıl
fraksiyon çıktı.
Devrimin
illa ki tek blok ile mümkün olduğunu önesürmüyoruz, bu bölünmenin dinamik jeneratör görevini de
görebileceğini önesürüyoruz, haa tabii ki mücadeleyi gömebiliyor ve gömdü de
zaten, ayrı konu, ondan da ders alınır.
Doğu
Avrupa’da eski komünistlerin ardılları
yükseliyor bugün, yanısıra yeni göçmenler nedeniyle neo-faşizm de: Hitler, sosyalistler ve komünistler aynı meclisteydi
Almanya’da, bunu unutmayın.
Olağanüstü
hal konusu:
OHAL,
zaten isyanı yaratır, Kürtler’in yanlış yöndeki isyanını da yarattı zaten,
derim yerine, yokolan Sur çıktı ortaya, devrimci
liderlerinin sayesinde elbette.
Devrimci figür yok konusu:
Deniz
Gezmiş’in ne mal biri olduğu ‘Devrimcinin Filistin Günlüğü’nde anlatıldı, açıp
okusunlar.
Artık
Atatürk gerekmiyor, herkesin Atatürk olması gerekiyor şimdi ve burada. Ortalama
8 yıl eğitim, bu sorumluluğu ve yükümlülüğü herkese yükledi epeyidir.
Gezi,
Sur, Adalet yürüyüşü ve kurultayı isyandır, başarısız ve yanlış yönde isyandır ama isyandır. Derdimiz, yanlış
işler yapmak değil, tarihteki yanlış işlerden öğrenip, doğru işler yapmak olsa
gerek. Bu doğru işleri yapmaya bir zamanlar soyunan kurtarıcılarımız, artık yaşlanmışlar
(yaş 70, iş bitmiş), bozuk greyder gibi, açmaları gereken yolu kapatarak, yolun
ortasında tarihsel geçişi ve eksodusu kapıyorlar.
Gidin
gömülün huzurevinize, kuburunuza, kabirinize, ayak bağı olmayın.
Sen de
öyle Bülent Diken.
(31 Ağustos 2001)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder