Pazartesi, Kasım 06, 2017

Ece Temelkuran Negasyonu

Kötülükte sınır yoktur:
Bu işin erbabı Murphy şöyle der.
En kötüsünü düşünün, daha kötüsü muhakkak olacaktır.
Kötülükteki sınır, herhalde kendisinin AKP’yi ve Erdoğan’ı çözüm serici nedeniyle övmesiydi.
Gelelim o ne demişe:
“Artık kötülükteki sınır aşıldı, bundan sonrası fars sadece. Değişecek her şey. Yine itiş kakış ama hep birlikte yaşayabileceğimiz bir ülke yeniden kurulacak.”
“Kurulacak’ ama kim kuracak?
“Ben kuracağım” demiyor, diyemiyor. Yıkanlardan, yıkılmasına katkıda bulunanlardan biri o çünkü.
Külliyen geçersiz bir bakış açısı.
Bizim bakış açımız şudur bu anda ve burada:
Ortada negatif sembiyözlü bir toplu hezeyan vardı, yalan söylemler uçuştu, sonra gerçeklik kendini dayattı. Bu kez o yalanlara katılanlar, doğru feryadına başladılar. Temelkuran’ın konumu bu.
Bizim konumumuz ise şu:
İnsanlar, süper kahramanlar, hegemonlar, tanrılar, tanrı öteler, kompleta kapıştı. Ölen öldü. Sahada savaşçı kalmadı. Bu kez kör tuttuğunu öpmeye, yakaladığını sahaya sürmeye başladı. Beni bile savaş alanına sürdüler, 20 yıl bilfiil askerlikten kaçmış insanı.
Bu durumda iyi-kötü ayrımı, kırınımlı yin-yang formlu olmakta. Harita yüksek çözünürlüklü olmakta. İyi ve kötü götgöte olmakta. İyi ve kötü, sıradan insanlar tarafından ayırdedilememekte, çünkü eski kriterler geçersizleşti, geceleyin gece gözlüğü kullanmak gibi, yeni bakış açıları kullanmak gerekli artık ama o da, onlarda yok, onun yerine eski mavralara sığınıyorlar hala.
Bu durumda, “tiksinsem de, 2. Cumhuriyet’i kuranlar arasındayım” diyorum o nedenle. Kurarız ikincisini, sonra da çektirir gideriz.
Gelelim Ece Hanım’ın hezeyanlarına:
“Sınırsız itaat, utanmazlık, arsızlık, vasatlık, cahilliğe övgü…”
Bunların hepsini zamanında kendisi de yaptı ama. Sonradan nedamet getirmiş olabilir.
“Diğer yüzde elliyi anlatmaya inanıyorum.”
O diğer % 50’nin de % 50’si,  yani diğer çeyrek, toplamdaki % 10’luk Kürtler’in bu ülkeden artık gitmelerini istiyor ama. Bunu da söylese ya.
“Artık kötülükteki sınır aşıldı, bundan sonrası bence fars sadece.”
Ona ‘fars’ değil, ‘melokomik’ deniyor ve kendisi bir Lili Marlene olarak, en baştan beridir melokomikti.
Aslı Erdoğan, bu konuda onu aştı ama:
Bir CERN fizikçisi olacağına, önce bir öykü yazarı, sonra da bir Kürt şakşakçısı oldu. Dayak yiyince de, abuksadı.
Okumuş kadınların kültürel-zihinsel menopozu böyle oluyor. Erkeklerin andropozu da, Serbes gibi, Ahmet Altan gibi, içeride abuksamak oluyor.
İşte bunlar, 2. Cumhuriyet’te de ortalığı mıçıp sıvayacakları için, çektirip gideceğiz.
Beğenmediniz mi?
O zaman çözüm, İstanbul’a ve Diyarbakır’a eşzamanlı birer atom bombası…
Sodom-Gomor hesabı…

(5 Kasım 2017)

Hiç yorum yok: