Perşembe, Şubat 01, 2018

1968 / 1978 Kahramanları Taşeron Terörist Olmuş

Atıl Ant’ın yaptıklarını gördük, Cengiz Çandar’ın yaptıklarını gördük, Doğu Perinçek’in yaptıklarını gördük. Bu 3’ünün birlikte bir fotoğrafı var, 50 yıl öncesine ait. Bunlar, silahsız silahsız sisteme entegre olmuşlar. Ancak, neden oldukları sonuçlar, silahlı olanlarınkinden pekala daha ağır olabilir.
Filistin’e gidenlerin anlattığı Deniz Gezmiş, rezalet bir insan. Ama 68’liler hala onu idol yapıyor, bu yıl da 50. yıllarını kutlayacaklar yüzsüzce… Çetin Altan’ın dediği gibi, bilek kalınlığında ve 3 bukleli Bukowski mıçmığı…
Bu da, başka bir kahraman:
“Diplomatik kaynaklardan alınan bilgiye göre, Soçi Kongresi'ni Türkiye adına izleyen resmi heyet, THKP-C Acilciler lideri ve 2013 yılında Hatay Reyhanlı'da 52 kişinin ölümüne yol açan terör saldırısı sanığı Mihraç Ural'ın katılımcılar arasında görülmesi üzerine, etkinliği organize eden Rusya Federasyonu Dışişleri ve Savunma Bakanlıkları nezdinde girişimde bulundu.”
Bu konunun en genel açılımı, ‘Devlet, ÇÜŞ, Mafya, Gerilla’ metnimizde mevcut, isteyen okur.
Taşeron mafya var, taşeron gerilla var, taşeron (vassal) devlet var, taşeron mütayit var. Var da, var var.
Filistin’e gidenlerin 1975 sonrası kuşaklarının kitabı daha henüz çıkmadı ama eli kulağındadır.
Bu taşeron kardeşin öyküsünü de orada okuruz artık.
Çünkü, TC silahlı solcularının taşeron eğitimi de, Filistin / Suriye / Bekaa eliyle yapılagelmiş.
Eh, deli deliden, imam ölüden, taşeron teşarondan hoşlanırmış.
Bu ulu FKÖ de, bir zamanlar solcu sayılırdı ama tam da o anlarda İsrail ile işbirliği yapıp, ABD’den on milyonlarca dolar haraç alıp, üstüne bir de bizimkilere eğitim, silah, para veriyordu: 3.-N. Dünya usülü devrim ihracı ve sürekli devrim ancak bu kadar oluyor amcası... Kör tuttuğunu şaapar amcası…
Boşuna japon kale orji demiyoruz yani…
Dipnot:
Böylelikle, PKK’nin Hatay’da nasıl oluyor var oluyor olduğunu da açımlamış oluyoruz. Sağolsun köstebekler.
Aynı şey, Karadeniz’de de eski Dev-Yol’cular / Dev-Sol’cular aracılığıyla oluyor. Onlar da taşeron yani. Böylelikle PKK, Karadeniz’de de avdet eyliyor.
Neymiş efenim?
3. Dünya halklarının özgürlük mücadelesi…
Biz buna lümpenlerin istilası diyoruz. Gecekondular da öyleydi, bu da öyle… Hegemonların talan / yağma mantığıyla / zihniyetiyle aynı işliyor… Lümpen burjuvazi de tanımlı, 1975 Portekizce olarak.
Barbarlar ve uygarlar, efendiler ve köleler, tarihi sırayla şaapıyor…
En alttakiler hep eziliyorlar ama daha aşağı inmiyorlar, çünkü inemiyorlar, açlık sınırında kalıyorlar diyelim…
Bunlar lümpen, çünkü şu ya da bu yoldan sınıf atlama peşindeler. Başarı oranları da, % 10-20…
Basit örnek:
1970-1975 gibi Filistin’e 100 kişi gitti diyelim, 20’si – 25’i ölmüş. 30’u – 40’u davayı terketmiş, 3’ü – 5’i aşırı pişman yaptıklarından. Hayatta kalanların çoğu, gönülce davada ama kalanların da, gidenlerin de, işbirliçilerin de içinde sınıf atlayanlar mevcut. Birkaç kişi ise böyle hala alanda. Yani öykü, ancak 100 kişilik okunursa, ağaca bakarken orman gözden kaçırılmazsa, anlamlı olmakta. Bizim algıladığımız ve anlattığımız öykü de bu olmakta. Terör ve dolayısıyla solculuk, bir iş alanı olmuş çoktan: Savaş gibi ki zaten terör de hesapça karşı-savaş olmakta.

(31 Ocak 2018)

Hiç yorum yok: