Bundan
sonra olsa olsa, ‘senin kazan kürtaj oldu’ ilişkisi olabilir.
Kürtperverlik ve TC-bölünmesi-severlik, pekala birer bireysel özgür seçim ve tercih
olabilirdi. Ancak, sürekli düşüncelerini açımlayan metinler yazmak ve
yayınlamak yerine, belli ve şimdiki / buradaki koşullarda bunlar, birileri
onları aportlamış gibi konuya
daldırıyor ve saldırıyor. Bir de, tezlerini savunacağız derken, ortalığı yıkıp
viran ediyorlar. Bildiğimiz, belli iktidarlara kapılanan, kapıkulu hissiyatlı aydıncık-cık olup çıkmış çoktan bunlar.
Bakalım
yazar ne demiş, tersten başladık:
“PKK’nın,
başta Rojava deneyimi olmak üzere, pek çok aktör/süreç ve ilişkinin
şekillendirdiği bir dönüşüm sürecinde olduğu görülüyor. Türkiye her ne kadar
ülke içinde PKK ile mücadelesine amansız devam etse de, yeni durumda Suriye
kuzeyi asıl cephe, Türkiye içi ise tali (ikincil) cephe görünümünde.”
TC
içinde PKK’li kalmadı ki. TC bırakmadı ki. Yetmedi HDP’lileri de tasfiye etti
TC. Bildiğimiz balyoz hareketi yani, 2,5 yıldır yani. Binlerce Kürt sivil ve
asker ölü yani.
PKK’nin
ve Barzani’nin Rojava deneyimi, bildiğiniz kaçmak ve ondan önce de ortalıkta
hiç görünmemek oldu. İsteyen, o günkü metinlerimizin günü gününe konuyu nasıl
izlediğine açıp baksın. 3-5 günde 3 bin sivil öldürüldü orada ve bu 2’si
hiçbirşey yapmadı, alana girmek sıkmadı çünkü. Sonra, TC izin verdi de, ülke
içinden geçip oraya girdiler.
TC’nin
Suriye, Irak, Katar üçgenindeki üslemesi ise, gerçekten yeni bir askeri moment.
ABD, 3’üne de karşı çıktı başta ama şimdi kabullendi. Referanduma da karşı
çıkmış da, çıkmamış gibi yaparak, tavşana kaç, tazıya tut’luyor yalnızca. Aciz
yani. Sağ olsun Trump yani. Aslı hedef, İran ve Kuzey Kore yani. Kimse bu 3
ülkeyi takmıyor yani. Katar’a ve Suudi Arabistan’a silah satıldı, konu kapandı
yani.
Peki,
bu-şu-o yazar bunları neden bilmiyormuş gibi yapıyor, gazete okumuyor mu hiç?
Eğer,
TC’nin birincil derdi, yakın vadede ne olacak, diye sorulursa, yine iç terör derim, bombalar uçuşacak yine.
Bir de ayaktakımının sivil terörü var
artık. Hapishaneler dolu ve oraya girilmiyor, gibi bir durum var diye, idam
gelecek diye, patır patır katliamlar, çatışmalar olup bitiyor büyükkentlerin
ortasında. AKP, kendi sivil eşkiyalarını
tutamıyor (ve/ya belki tutmuyor) artık yani.
“Dolayısıyla,
Kürtlerin alternatif bir yönetim modeli örnekleyen PYD yerine, ABD’nin
bölgedeki sıkı müttefiki Barzani’nin etrafında toplanması, pek çok ülke için
tercih sebebi.”
Meali:
Öcalan, ileride nasıl olsa ipleri eline alır. Buna duacıyız yani. Bu-şu-o yazar
olarak yani.
Şimdiye
kadar, İsrail dışında, Barzani referandumunu açıkça destekleyen tek bir ülke
veya uluslararası kurum çıkmadı. Bu böyle biline. Dezenformasyona gerek yok.
TC,
İsrail ile doğrudan savaş giremez ama, sıkmaz yani. Bak, bu doğru işte. Ama
yazar, onu belirtmemiş zaten.
“Referandumun
sonuçlarına, bütün bu olup bitenler ışığında bakarsak, Barzani-Erdoğan ilişkisi
adeta bir kazan-kazan ilişkisi oldu.
Erdoğan
seçim öncesi bir savaş tehdidi yaratarak, iç siyasette elini güçlendirirken,
bölgede etkinliği sıfırlanmış bir siyasetçi olarak, “ben de varım” dedi.
Barzani ise,
tüm anti-demokratik uygulamaları, mezhepçiliği, yolsuzluk iddiaları ve Ezidiler’i
IŞİD’e bırakan politikasıyla, neredeyse sıfıra inmiş imajını cilalayıverdi.”
Erdoğan,
Barzani’ye balyoz çakacakken, Irak ordusu TC’de mevcutken ve birlikte harekat
yapılıyorken, nasıl kazan-kazan oluyor durum acaba?
3 ülkede
(veya Kuzey Kıbrıs dahil 4 ülkede) TC askeri varken, TC bölgede nasıl
sıfırlanmış oluyor acaba?
Erdoğan,
savaş tehdidi yaratmadı, 2015 Temmuz’dan beridir hiç yoktan bir savaş icat etti ve bunu tam becerdi. MHP ve CHP (bile) savaş
tezkeresini kabul etti, bunu unutmayın. Meclisteki tüm partiler sağ deyince de,
cıvımayın.
Her 2
taraf da savaş şıkkını seçtiği için, bu kazan-kazan değil, kaybet-kaybet bizce. 10 biner ekstra ölü daha bizce. Batan
ekonomiler bizce. Bölgede artık kesinleşen kalıcı kaos bizce. Yeni Hasan Sabbah
(veya –çıklar) zamanı bizce.
Neo-globalist
neo-liberalizm gemisi karaya oturdu epeyidir, kapitalistlerin ve
hegemonların hep yaptığı üzere, savaş
şıkkı seçildi topluca. 3. Dünya Savaşçıkları
şıkkı seçildi bizce.
En uzun
orta boy savaş 100 yıl, en uzun tam büyük boy savaş 6 yıl sürdü. En uzun küçük
savaş birkaç yüzyıl sürebilir bu durumda (ölçek küçülünce, savaş dönemi
uzayabiliyor gibi), 1100-1500 Anadolu’sunda olduğu gibi: Bir durur veya bir ara
verir / mola alır, bir başlar ama. Mehter adımı savaş gibi.
Balkanlar,
Ukrayna, Kafkasya, Ortadoğu bölgesinde, son 25 yılda 25’in üzerinden savaş veya
savaşçık / muharebe oldu. Bu da, hep gözönünde tutulsun. Gelecek 50 yılda 100’ün üzerinde savaşçık demek olur bu.
“Sattığınız
Kürt petrolünün paraları nereye gitti? Bağdat’ın itirazlarına rağmen paralar
Halkbank’a yatarken vanayı kapatmak, aklınıza neden gelmedi?”
En
mavrası, bu paranın TC tarafından ABD’de
aklanmış olması, Cayman Adaları off-shore hesaplarında değil. Kara para
sorun değil, kara parayı ABD’de aklamak sorun. ABD, 2010 gibi mafya paralarının
tümünü ekonomisine kabul etti ama gidip Narko’yu da sildi, FARC’ı da bitirtti:
Parayı aldı ve parayı verenin kellesini de aldı yani. Şimdi sıra, Zarrab ve
hempalarında.
Şimdi bu
durumda, vanayı şimdi kapatmanın kimin
cebine para sokacağı ve kimin kellesini alacağı tartışmalı yani.
İşte,
bunu bize de merak ediyoruz.
Zarrab
ve devamı, taa 15 yıllık durum.
Şu an
milyonlarca kişilik göçmen kaçakçılığı, yeniden artan uyuşturucu trafiği
paraları, nerelere gidiyor acaba? Yeni düzenin yeni hesabı bu çünkü.
ABD,
bugüne kadar neden tek bir Cayman Adası (ve benzeri 5-10 mikro-çakma ülke)
vatandaşını yakalayamadı acaba?
O paraların,
şu an için ABD bankalarında olması imkansız. TC içinde ise, son 10 ayda, ayda
15 milyar liradan 150 milyar dolarlık bir açık kapanmış veya ertelenmiş gibi
görünüyor. Değirmenin suyu nereden geliyor acaba?
Barzani
ailesinin on milyonları hangi ülkenin hangi hesabında acaba? (Oğul Barzani,
Nişantaşı’nda mağaza kapatmıştı, unutuldu mu bu, bu-şu-o yazar bunu biliyor
mu?)
Olup
biten şu:
Kara-kara
mafya parası gibi, (yani bildiğimiz devlet görevlisi falan felanın ve beyaz
yakalının vergiden kaçırdığı) ak-kara para, bir yerlerde olmak zorunda. Mafya
bile yatırım yapar ama bu beyaz
yakalılar yapmaz, yata kata falan yatırır ve parayı batırır. Dünya’nın en
pahalı evi ve en pahalı yatı, 10 yılda 100’er milyon dolardan 1’er milyar
dolara çıktı / satıldı ve Dünya’da yalnızca 2 bin dolar milyarderi var, o kadar
yani. 350 bin o beyaz yakalılardan olduğu söylenmekte ama buna bu 2 bin kişi de
dahil. Farkı alırsakki 348 bin kişinin 1 milyardan az ama 10 milyondan çok
doları var. Barzani ailesi de bunlardan birkaçı (2 oğul arasında kan davası
bile çıkabileceği önesürülüyor), Erdoğan ailesinden birkaçı ve ABD tarafından
yargılanan ve yargılanacak epeyi bakan da bu hesaba dahil. Bunlar Europol ve
İnterpol sayıları / verileri.
O
paraların satın alma gücü, üçte bir ila onda bire arasında oranlarda düşecek,
kapana girildiği için. Zenginlerin artık kaybet-kaybet zamanı yani. Roma’da
bile böyle oldu yani. Spartacus evsahiplerini doğradı ama kalıcı başarı
sağlayamadı, Hannibal Roma’yı yıkmadı ve başarı sağlayamadı, Attila Roma’da eğitim
gördü ve orayı yıktı, başarı sağladı hegemonları silmekte.
Evet,
şimdi barbarlık zamanı, şimdi kaos zamanı.
Uygar
sayılan hegemonlar zamanı değil.
Erdoğan
ve/ya Barzani zamanı değil…
Mussolini’yi bacaklarından
sürüyen onun seçmenleri
zamanı…
Bu-şu-o yazar,
o veya bu hegemona kapılanmaya veya öyle yapmaya debelenmeye devam ediyor ama.
Entelejensiya
ama…
(28 Eylül 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder