Günümüz
tarih momentinin tanım tam da bu.
Bu,
diyalektik değil.
Negasyonların
simetrisi, asimetrisi veya n’inci öğedeki serisi de değil.
İrrasyonelliğin
rasyonelleşmesi şu olarak tanımlanmış Thomas Schelling tarafından:
Uçurumun
kenarında 2 kişi var ve ayaklarından prangayla birbirine bağlı. 1’i bir hata
veya kasıt yaparsa, diğeri de onunla birlikte ölecek. Bu durumda 1’i, diğerini
delilik yapacağı belirtisiyle korkutuyor ki diğeri hata veya kasıt yapmasın
veya yapamasın.
Bu
irrasyonelliğin rasyonelleşmesi oluyor.
Diğeri
de öyle yaparsa, veya üçüncü bir kişi işin içine girerse, veya ilk durumda 2
kişi de gerçekten delirirse, diye giden bir sürü / dizi koşulda, irrasyonelliğin rasyonelleşmesi
irrasyonelleşir ve bu ilk irrasyonellik değildir / olmaz.
Yani, -1
x -1 ≠ +1. Hem işlemsel tersinmezlik ve dağılırsızlık (bölme gibi), hem de
özdeşsizlik sözkonusu burada.
Günümüz
koşullarında ise:
Önce
İran atom bombası yaptı veya yapar gibi yaptı. Sonra Kuzey Kore, ciddi ciddi
uzun menzilli füzeler fırlatmaya başladı. Bunlar, nükleer savaş ve insanlığın
sonu demek.
İşte,
bundan sonrası accaip absürdleşiyor:
Nixon,
Vietnam Savaşı sırasında, irrasyonelleşmenin rasyonelleşmesini kullanıp,
danışmanlarından kendisinin atom bombasını onlara atacak denli deli olduğuna
onları ikna etmesini istemiş.
Oysa,
Morris’in ‘Savaşın Sisi’ filminde, Mc Namara’nın açıkça itiraf ettiği üzere,
asıl irrasyonel rasyoneller Vietnamlılar idi. Çünkü, tek bir Vietnamlı kalmasa
bile, savaşı sürdüreceklerdi (ki Çin veya SSCB onlara beleş bir atom bombası
verirdi o zaman onlara zaten).
Bitmedi
daha var:
O savaşı
Vietnam kazandı ama sonra iktisaden ABD’ye teslim oldu, 2010 gibi diyelim ve 3
milyon ölüsünün / şehidinin kemiklerin mezarda sızlattı.
Bu, bir
gerçek durum silsilesi.
Oyun
kuramı açısından bakınca da, bu öznel bir seçim değil, tümüyle nesnel bir strateji.
Yanlış veya doğru çıkması hepten kazan, hepten yitir ikileminde bir strateji.
Aslında her 2 tarafa da, verse verse Pirus Zaferi verecek bir strateji, çünkü
savaşı kazandıktan sonra hiçbir işe yaramayacak olan bir zafer olur bu.
Buna, felaket yönetiminde delilerin
irrasyonelliğinin rasyonelleşmesi, demiş yine aynı yazar. Bence yanılmış,
çünkü gerçek deliler böyle yapmaz, ancak akıllı politikacılar böyle yapar:
Düşmanını aklıselim sahibi veya akıl başında varsayar ve çoğunlukla da yanılır.
Bu, Sun Tzu’nun bile faka düştüğü noktadır: Düşmanınızın ne yapacağını hemen hiçbir zaman yönetemezsiniz,
özellikle de felaketin (raslantısallığı değil) rasgeleliği egemenken.
Oyun kuramında düşmanınızın ne
yapacağını hemen hiçbir zaman yönetemeyeceğinizin bilinci ise, en güçlü rasyonellik olur
ve hemen tüm irrasyonellikleri yener.
Dipnot:
Schelling,
Nobel ödüllü bir insan bilimci olsa da, burada çok ciddi bilgi ve kestirim
hatası yapsa da, bana bu metni yazdırdığı için, kendisine teşekkür ederim.
Zaten,
akıllılar aptallardan, bilgililer cahillerden öğrenir, gerçek yaşamda tersi
olmaz. O nedenle, tarih böyel salakça akıp gitmiş, gidiyor ve gidecek de.
(28 Eylül 2017)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder