“Fransa’da
Sarı Yelekliler hareketini iyi-kötü atlatabilen Cumhurbaşkanı Macron ise, bu
defa Paris’in ana akslarından birini traktörleriyle tıkayan çiftçi ve köylünün
tepkisiyle karşılaştı. Tarımla geçinenler, çevrecilerce sürekli
şeytanlaştırıldıklarını ve sübvansiyonlara bağımlı kılınarak, emekleriyle
geçinme haysiyetlerinin ellerinden alındığını, özcesi “ne yapak, taş mı yiyek?”
konumuna itildiklerini söylüyor.”
21.
Yüzyıl’dayız.
İlk
devrimin olduğu ülkede, birbiriyle çelişen 3 sınıf / altsınıf var:
Göçmen
işçiler, yerli işçiler, çiftçiler.
Hepsi
reel üretimle meşgul.
Ancak,
hizmet sektörü ekonominin belki % 70’i oldu artık. Onlara da % 10’ar kalıyor
yani.
Daha da
önemlisi, belki 1990’dan beridir, üretim
tüketimden fazla kapitalist ülkelerde.
Yani:
Bu üreticilere bile gerek yok.
Apple,
4. Dünya ülkesinde ayda 25 dolarlık asgari ücretle çalışan işçilerin olduğu
fabrikayı, maliyet nedeniyle kapattı
ve robotsal üretime geçti.
Kapitalist
ülkerde çiftçiler, belki 100 yıldır subvansiyon
alıyor. Çünkü tersi durumda, üretim kendi maliyetini karşılayamayacak. Ama
gıdasız da yaşanmıyor.
Şimdi
aynı şey, yavaş yavaş sanayisel üretim yapan emekçi sınıfı için geçerli olmaya
başladı gibi.
Rantçılar,
sanal / finansal iktidar seçkinleri, üçünü de gereksiz görmeye başladı.
Zamanında
işçi-çiftçi çatışması vardı. Rantçılarla çatışmaya sıra gelmiyor bir türlü.
Şimdi işçi-işçi çatışması var. Sarı
Yelekliler gösterilerinde birbirlerini öldürdüler.
Çiftçiler
ise, Sarı Yelekliler olmaya katılmayıp, kendi isyanlarını tek başlarına
kendileri eylediler.
2020
momentinde, değişik bir sınıf panoraması
bu.
İmlenmeliydi.
Not:
Devrim çatışması (burjuva x aristokrasi), Fransa’dan Dünya’ya yayıldı. Bu
çelişki (-cikler toplamı) de öyle olacak gibi. 3 altsınıfın birleşip, finans-kapitale
karşı toptan ayaklanması şimdilik bir hayal.
(1 Aralık 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder