Bu konu,
nedense Sun Tzu’nun aklına gelmemiş, Clausewitz’in de.
Oysa,
savaşa salgınbilim matematiği ile
bakılınca, örneğin kendi kendini bitiren
savaş olayını da görürüz, yakarak kendini
bitiren veya tam tersine çıkardığı dumanla oluşan oksijensizlikte kendini boğan orman yangını gibi.
Kendi
kendini bitiren savaş tipini AB yaşadı, 400 yıl boyunca tüm Dünyada
koloniyalizm üzerinden birbirleriyle savaştılar. 2. Dünya Savaşı bittiğinde,
askeri, iktisadi, siyasi kaynakları o kadar tükenmişti ki bir daha kendi
aralarında savaşmamaya karar verip, AB’yi kurdular.
Ancak
bu, Fransa’nın Vietnam Savaşı’nı ve İngiltere’nin Falkland Savaşı’nı yarattı. Savaş
Avrupa dışına ihraç edildi yani.
Ayrıca
ve artı, eski-Yugoslavya iç savaşlarında bugün 6-7 ülke olan parçalar
birbirleriyle savaştılar, neredeyse AB’nin göbeğinde hem de.
Bu süreç
tam rezaletti:
Birçok
katliam oldu. Aradan geçen yıllar ertesinde kurulan UCM, generalleri mahkum
etti de ne oldu? Neden, 1992’de Slovenya’yı tek başına tanıyarak savaş
yangınına benzin döken Almanya cezalandırılmadı veya yargılanmadı? Katliamda
pasif-sessiz kalan Hollanda Barış Gücü neden yargılanmadı?
Alain
Minc, bu olay üzerinden 1999 gibi, AB’nin Yeni orta Çağ’a girdiğini, aynı adı
taşıyan kitapla tanımladı (artı Trier, bunu bir sanatçı olarak 1991-1992
tarihli Avrupa filmiyle yaptı ve AB’yi ölü bir kıta-ülke olarak tanımladı).
Dikkatinizi çekeriz, bu saptama 2001 ertesiki yeni Haçlı Seferi ve ABD ‘neo-con’ların
savaşseverliğinden önceydi ve bugün Almanya, tek başına AB hegemonu durumda. 4.
Reich inanın ki yine kanla kurulacak.
Salgınbilime
ve savaş tarihine bakınca görüyoruz ki epeyi savaş önceden engellenebilirdi ama
bir noktadan sonra savaş, durdurulamaz, oldu, oluyor, olacak. 1992
Slovenya-Almanya noktası öyle bir kırılma noktasıydı: AB pasif olarak, taa Arap
Baharı’na geldi, Fransa Suriye’de sivilleri öldürdü.
Not:
Siyaset ve savaş birbirinin 2 yüzü sayılır. Dolayısıyla, savaş çıkaran
siyasetler tanımlıdır ve Almanya’nınki böyle bir edimdi. Ancak, 2. Dünya
Savaşı’nı çıkaran da, 1. Dünya Savaşı ertesinde Almanya’ya dayatılan ağır
yüktü. Ancak, Jorge Semprun’un toplama kampından çıktığı ilk gün, kampın
komşusu evde oturan Alman’ı sigaya çekmesinin ve onun havaya bakmasının gösterdiği
üzere, Almanya halkı 2. Dünya Savaşı için toptan yargılanmalıydı ve Primo
Levi’nin adını koyup, Semprun’un uyguladığı gibi: Şimdi Değilse Ne Zaman? Ve
yine artı, o Levi benzerleri İsrail’i kurdu ve yarattı, kendilerinden buna hak
gördüler ama İsrail’i Doğu Almanya yerine, İsrail’de kurdular.
İşte,
savaş salgınını önleyecek ilk şey, savaş hakkında doğru bilginin sunulmasıdır. Arap Baharı’nı başta tüm alaturka
solcular destekledi, şimdi de savaşa karşılar, ne hakları varsa buna? Arap
Baharı-N. adımı = Afrin Savaşı oysa.
Şimdi
de, Afrin Savaşı’nın hepi topu 10 günü ertesinde, bölgedeki müstakbel tüm
savaşların ve muharebelerin olası tahminleri çoktan hazır. Ve % 90 olasılıkla
bunlar, artık engellenemez ve kaçınılmaz.
O
nedenle Hoca, kızını testiyi kırmadan önce dövüyor.
Solcularsa,
50 yıldır gerçeğin dayağını yediler, hala aymadılar, hala doymadılar. Oysa
onlar, Filistin’de silahlı eğitim görüyorken, FKÖ ABD’den haraç alıyor ve
savaşı ihraç ediyordu, birazını da bize, yani o dönemki terör olaylarına. Ve 40
yıl sonra o süreçle hala övünebilenler var. Bu, insanlık suçudur, bu savaş
suçudur.
O
nedenle soruyoruz:
1968’de:
Şimdi Değilse Ne Zaman?
1978’de:
Şimdi Değilse Ne Zaman?
2018’de:
Şimdi Değilse Ne Zaman?
Bunu TTB tutuklananlarına da soruyoruz.
Çünkü aralarında bir 78’li de var.
(2 Şubat 2018)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder