Türkiye Cumhuriyeti tarihçesi tuhaflıklarla dolu bir ülke. O nedenle, henüz 2. Cumhuriyet kurulmamışken, 3. Cumhuriyet’in sorunlarını tartışmak da, bu tuhaflıklara bir katkı olsun.
Aslına bakılırsa, 3 adam, 3 darbe ve 3 liberalizm, 1. Cumhuriyet’i toplamda 9 kez bitirmiş durumda. Bu durumda, 2. Cumhuriyet’in çoktan kurulmuş olması gerekirdi. Ancak, nasıl ki Osmanlı’nın bitişine Cumhuriyet döneminde bile intikal edemeyen çoktuysa, 3. Cumhuriyet döneminde bile, 1. Cumhuriyet’in bittiğine intikal edemeyen çok olacak.
Asıl sorun tarihsel intikalsizliklerde:
Marksist devrim 1789’da olacağına, 1917’de ve 1949’da olunca, geç kalmış oldu.
Bizim Cumhuriyet de, Tanzimat’ta (1839’da) olacağına, 1923’te olunca, geç kalmış oldu.
Geçelim parametrelere:
Bugünkü anlamıyla, parlamenter demokrasiye dayalı cumhuriyetlerin bazı varsayımları mevcut:
Güçler ayrılığı:
Yasama, yürütme ve yargı ayrılığının yeni bir biçimde yorumlanması mümkün. Milletvekilleri, bakanlar ve yargıçlar ayrı ayrı seçilebilir. Hiçbiri, emekli olsa bile, diğeri olamaz.
Cumhurbaşkanlığı-başkanlık:
Bu mevki tümüyle ortadan kaldırılabilir veya ‘en az 20 kitap yazmış olmak’ gibi, yeni niteliklilik önkoşulları uygulanabilir.
Temsili, kozmopolit, katılımcı demokrasi:
Batılılar, bizim gibi kendilerini kandırmayı pek sevmedikleri için, şu anki durumuyla demokrasinin işlerliğinin pek kalmadığını (belki de hiç olmadığını), dolayısıyla tüm halkın yönetime bir biçimde dahil olmasının (ya da edilmesinin) yeni yollarının aranıp bulunması, yoksalar da, icat edilmesi gibi seçenekler peşindeler. Bizde de, hiç olmazsa tüm seçmenlerin yaşamsal kategorileri (emekli, öğrenci, özürlü gibi) nezdinde kurulmuş veya ilkelerini ona göre ayarlamış partiler aracılığıyla temsil edilebilmeleri yolu denenebilir. Bizde, Kürtçü parti sözde yasak, ortalık ve geçmiş Kürtçü parti dolu. Demek ki daha reel politik deneyimler gerekiyor.
Kültürel mod çelişkileri:
72 milyonluk Türkiye, 18’erden 4 moda bölünmüş durumda: Göçer, tarım, sanayi, internet. Bunlar birbiriyle arakesiti olmayan ve birbirine yaşam hakkı tanımayan modlar. Zaten dünya da, bunu ikili veya üçlü olarak yaşıyor. Tüm bunların dışında kalan 7’de 1,5 milyarlık bir kitle, globalistler tarafından yeryüzünden silinmeye uğraşılıyor. 3. Cumhuriyet’in anti-globalist olması zorunlu, çünkü G-7 kaynaklı globalizmde, ‘Türkiye Cumhuriyeti’ adlı ülke haritadan silinmiş durumda.
En temel sorun:
Henüz doğmamış, var olmamış, tasarlanmamış olana yaşam hakkı. Çocuklarımız bizim malımız değil. Gelecek de bizim malımız değil. 12.000 yıldır yediğimiz tüm herzeler ertesinde, insan türü yok olma aşamasında. Nükleer tehdidin gevşemesi bizi aldatmasın, artık herkes ona ulaşabilir duruma geldi.
Tamam, uzaya gidenler kurtuldu ve yepyeni bir ütopya denediler. Ya, geriye kalanlar ne olacak? 12 milyarda duracak ve belki yüzlerce yıl o düzeyde kalacak global popülasyon için, yaşanabilir bir gelecek ve hacim yaratmak durumundayız.
Örneğin, bugüne bakarsak, aslında bilgi toplumu bireylerine yaşama hakkı bu toplumda yok. Standart biyografiler, yaşamının 30 yılını öğrenmeye ayıracak kognitif-informatik kişilere herhangi bir olanak sunmuyor, sunmadığı gibi onları ölümüne cezalandırıyor.
Görüldüğü gibi, bazı sorunlara ortaya çıkmadan bakmanın, halk sağlığı ve epidemiyoloji gibi yararları var, sorunları oluşmadan önleyebiliyorsunuz.
2. Cumhuriyet, henüz yaratılmadan yaşama şansını yitirdi. Tarihte böyle ironik durumlar olmuştur. Sonuçta, Aboricinler’in veya Yanomamöler’in de bir anlamları yok, onlar da kültürlerini sürdürme şansını yitirdi.
Hain bir sürprizle, bize aslında gerekenin 4. Cumhuriyet olduğunu belirterek, ufkumuzu bugünde bırakalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder