Gerçek duygularla duygu sözcüklerinin çakışmadığını, 1985’te modern
dans konusunda kuramsal olarak çalışırken fark etmiştim.
Bu sıralar duygularım değişti. Sözcükler ifadeye yine yetmiyor.
2002 civarında ve 2012’de 2 kez seyrettiğim ‘Corto Maltese’ (Siberia) çizgifilmindeki
2 duygum farklıydı. Birincisinde hissettiğim düşgücü duygusunu, ikinci izlemede
hissetmedim.
Öfke ve nefretim değişti. Korkum da değişti. Panik atağım olduğu ve
bunlar kökenli olduğu için, bu durum önemli.
Tabii ki birden çok korku (artı fobi) türü var ama kastettiğim o değil.
Kortizon kullanımım, kaç-saldır davranışındaki psikoloji koyutlarının
geçersizliğini birçok yönden birden bana gösterdi ama bunları tam ifade
edemedim, sözcükler bana yetmedi.
Daha önceleri yaşamımda felaket beklentileri genelde gerçekleşti ama bu
sıralar duygu kayıtlarımdan artık pek emin değilim ve bu durum bir bunama
değil.
Gençlik ve yaşlılık, duyguları nitelik olarak birbirinden çok ayrı ve
bunu hiç kimse anlatmamış. Örneğin Bukowski anlatmamış, yalnızca son
yıllarındaki güncede ancak birinci tekil kişi kipine geçince bunu
ayırsıyorsunuz.
Kendimi toplama kampının kapısındaymış da, bundan emin değilmiş gibi
duyumsuyorum.
Referans olarak kitleyi aldığım ve bu sıralar kitlenin tüm sosyolojik
ve psikolojik apsisleri ve ordinatları belirsizliğe doğru kaydığı için,
verilerim belirsizleşiyor.
İşin tuhafı, hala kaçacakmışım / kurtulacakmışım hissindeyim ve bu
açıda bu pek mümkün görünmüyor.
Bu duyguya, ‘felaketten kurtulma kuşkusu’ diyelim ve bu yeni bir tanım
olsun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder