50.000 yıllık bir perspektif ve retrospektif koyduğumuzda, değişik bir panoralamayla karşılaşırız:
Öncelikle, 50.000-15.000-5.000-0 yıllık retrospektif, 50.000-15.000-5.000-0 olarak da, 0-5.000-15.000-50.000 olarak da konulabilir. Bu, ne simetridir, ne de zamansal doğrusal kaydırmadır; bu, insanın zamansal ve mekansal algısını değişik bir yolla sınamaktır.
Tarihin giderek ivmelendiği kesin, giderek yavaşladığı da kesin. Bu durum, matematiksel açıdan bir dönüm noktasında mümkündür. Bu durumda, hem 0 evrim, hem de tekillik birlikte yaşanabilir.
1945-1957 ikilisinde yaşanan böyle bir durumdu. Bilimkurgu roman yazarlarından ve siyasetçilerden bildiğimiz kadarıyla, ne atom bombaları, ne de uzaya gidiş, günümüzdeki sonuçlarını öngörmemişti. Ancak, ABD-AB kültürel limiti de, daha önce de yaşanmış açıkseçik bir durum.
Demek ki her perspektifte de, uzay devletlerinde insansal (hümanist) sorunların epeyi ağırlık taşıyacağı sonucu çıkıyor. Ana merkezle doğrudan bağı kesmeyince böyle olabileceği, koloniyalist dönemden biliniyordu. Bu durumda sonul meta-hümanist menzil, 50.000 yıl sonrasına bile kalabilir görünüyor. (Bunun zamandan, evrimden ve tarihten bağımsız bir süreç olacağı da, gelecekbilimci olarak benim bir tahminim.)
Buradaki sorunsalın 500-5.000 yıl yaşamlı / biyografili / nekrografili yarı-ölümsüzlerin üzerinden gelişebileceğini düşünmek, aşırı bir yorum olmaz. Tüm kültürel modları ve onlarca altmodları doğrudan yaşamış biri olarak, bu uzun yaşamlıların tüm kültürel modlara, yani doğumlarından 100 sonra gelişenlere dahil ve interaktif olacağına ilişkin, düşük bir olasılık görünüyor bu durumda. Ölümsüzlüğün ataleti ortada zaten. (Bunun negasyonu ölümlülük değildir.)
Demek ki gerçek post-hüman’ı taşıyacak bir kültürü inşa etmek epeyi kuşak yarı-ölümsüz gerektirecek.
Uzaycıların bu sırada pratik başka ve çok sorunları olacak. (İnsanlar genelde 1 sorun üzerine yoğunlaşır.)
Bu panoramasal koşullarda, önümüzdeki 100 yılda bilim, sanat ve düşündeki çöküş çok tatsız görünüyor.
Yine, önümüzdeki 100 yıldaki ilk kez yaşanacak makro-makro sorunlara artık çözüm aranamayacağı ve dosdoğru içlerine dalınacağı gerçeği de var.
Bu durumda şu panorama ortaya çıkıyor:
Hem dünya sistemicilerin, hem de neo-liberallerin globalizmi; artı hem marksistlerin, hem de milliyetçilerin enternasyonalizmi işlevsizleşmiş oluyor.
Bunun başka bir açılımı şu: Yeşiller gibi, Korsanlar gibi, olmadık açılımlar, global etkinlik kazanacak, kazandı da, kazanıyor da. Demek ki yakın-müstakbel ‘fraktal-marjinaller’e fazla umut bağlamıyoruz.
Bunun bir diğer açılımı da şu: Sistem, omurgasından yaylanan bir yılan gibi kıvrılıp bükülecek ama rasgele. Dolayısıyla, o yılanın gerçek-bilgi çölündeki yol alışlarını önceden kestiremeyiz. (Buna, epistemolojik vakum demeyelim de, epistemolik hava boşluğu diyelim. Yani, bu epistemolojik hava boşluğundaki bilgisel köruçuşlar, bazan kafa üstü çakılmakla sonuçlanacak yakın gelecekte.)
Gerisi?:
Ne kitlenin, ne de iktidar seçkinlerinin herhangi bir davranış veya tutum değişikliğine girmeyeceği, girmesinin istenen bir sürpriz olacağı ama bunun gerçekleşmesinin zor olacağı.
Eğer, önümüzdeki ilk 500 yıl belirsizlik vaat ediyorsa, sonraki 500 yıl kesinlik vaat edecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder