Yazmasaydım, çoktan katil olmuştum.
Yazmasaydım, çoktan ölmüştüm. (Yazdıklarımın bir bölümü de ölümüme neden olabilirdi.)
Bunlar eski nedenlerden bir bölümü.
Ancak, yeni bir neden var ki son 1-2 yıldır, ölümüme dek yazmam için bana yol ışıklandırıcı olageldi:
Yazdıklarım sonucunu veriyor:
Bir: Dünya/Türkiye = 100/1 etki olacakken, yazdıklarımın ve internette / matbu yayınladıklarımın tamamına yakınının Türkçe olması nedeniyle, Dünya/Türkiye = 1 /100 gibi bir etki oranı var.
İki: Dünya’da bile istediğim etki oranını geçtim, çünkü kuadralektiği yaratan insan, poliyalektiği yaratan insan olarak beni 2006’da internette buldu.
Üç: Türkiye’de gerçekten ‘yazar zihni güç alanı’nı yarattığımı görüyorum. Bunun hiç olamayacağını, biraz da şehir efsanesi olduğunu sanırdım. Gözümle gördüm: Okurların zihinleri ve tarih, yazdıklarım nedeniyle büküldü.
Dört: Hala bir oto-anarşistim, hala yöneten veya yönetilen değilim. Yine de düşüncelerin gücü düşüncelerin gücüdür. Bunu okuryazarlığımın en başında bile biliyordum.
Beş: Bu durumda yazdıklarımın akışı değişti: Rasgelelikten belli bir çerçeveye girmiş duruma geçti. 6 yılda gelecekbilimin ıcığını cıcığını çıkardım ve hepsini yazdım. Diğer konular, sinema bile hala öyle olabilmiş değil.
Altı: Ölene kadarki yazma programı netleşti. Neresinde duracağımın ve biteceğimin önemi kalmadı, çünkü ana taslak tamam durumda çoktan.
Yedi: Tüm bunlar bile, yazma doyumu vermiyor. Yayınlanma doyumu da. Okunma doyumu da. Okur olarak da yapayalnızdım, yazar olarak da.
Sonuç?:
Ölüm çok yakın. Çok somut. Artık korkutmayıcı.
Biri, durumumun yaşlılık değil, olgunluk olduğunu söyledi, belki de öyledir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder