Cinsiyet dediğin, acaip bir mevzu. Özellikle de Türkler için:
Yedikçe acıkan obezler veya ‘karnı tok, gözü aç’ küçük burjuvalar gibiler bu konuda.
O nedenle, bu ülkede ve bu dilde bu konu zor anlatılacak durumda ya, deneyelim bakalım.
1960 doğumluyum. Ergenliğime ve etkin cinsel yaşama 20’li yaşlarımda girdim. Zihinsel oarak da 45 yaş civarında çıktım.
Genellikle bir konu benim için zihinsel olarak önem kazanınca, o konu ile ilgili kültürel malzeme muhakkak karşıma çıkar.
Bu kez de öyle oldu. İnternet üzerinden Türk aseksüellerle tanıştım. Ancak, yukarıda saydığım Türklük acaipliklerine, bizim aseksüeller de bir katkıda bulunuyorlardı: Kadınlar, seks yapmak istemiyorlardı ve çocuk sahibi olmak istiyorlardı.
Sonuçta bu konudaki düşüncelerim nedeniyle, en kısa zamanda konuyla ilgili siteden kovuldum.
Üniseks desen, transvestiliğin başka bir versiyonu.
Şimdi de bu enterseks konusu gündeme geldi:
“Bir erkek çocuk gibi büyütüldüğünü söyleyen Adeleh, çocukluk yıllarında kendisini kız gibi hissettiğini söyledi.
Ergenlik yıllarında bir kliniğe giden Adeleh'e, ameliyat geçirmeden kadın olarak yaşaması tavsiye edilmiş. Ancak Adeleh'in cinsel kimliğini arayışı burada son bulmamış.
20'li yıllarında tekrar erkek olarak yaşamaya başlamış ve Adam adını almış. Geçirdiği tüm bu değişimlere rağmen yanlış cinsiyette olduğunu düşünen Adeleh, Tayland'a giderek bir dizi estetik ameliyat geçirmiş.
Cinsel kimliğini bulması ise Tayland'dan İngiltere'ye döndüğünde, 28 yaşında gerçekleşmiş.
Yaşamının 40 yılını erkek olarak geçiren Caroline Kinseywho ile tanıştığında, kendisinin de onun gibi bir 'intersex' yani çift cinsiyetli olduğunu anlamış. Kendisine, hem psikolojik, hem de fiziksel olarak iki cinsin de özelliklerini taşıdığı anlatılan Adeleh de, ender görünen bu cinsel kimliği ile yaşamaya karar vermiş.”
Öncelikle tanım sorunu:
Çift cinsiyetlilere ‘hermafrodit’ denir, ‘intersex’ (ara-cins) değil. Hermafrodit, Eski Yunan mitolojisinde Hermes ve Afrodit’in birleşmesinden doğmuştur. Hermafroditlik genetik bir sonuçtur.
Zihinsel olarak, kendini çift cinsiyetli hissetmenin, aktif biçimi biseksüalite olarak zaten var.
Ancak Jung’cu anlamda, kadındaki erkek animus’tur, erkekteki kadın anima’dır. Bu, Latince’deki cinsiyet eklerinin yer değiştirilmesiyle yaratılmıştır.
Geleneksel eşcinsellikte de aktiflik ve pasilfik var, hem kadın eşcinselliğinde, hem erkek cinselliğinde. Her ikisini de olanlar da var, yalnızca birini olanlar da var.
Vakamız ise biraz edebi olmuş. Kosinski de konuya aynı biçimde yaklaşır ve bir romanında bir erkek cinselliğnde doyumu yalnızca erkekten dönme bir kadınla yaşar, çünkü bir erkeği yalnızca bir erkek anlayabilecektir ona göre...
Dönelim kendime:
Yaşamıma bedensel olarak 20 kadın girdi. Zihinsel-dost olarak da 20 yaş kadın daha girdi. Sevgililer dostları daima gömmeye çabaladı.
14 yaşımdan 51 yaşıma zihnen ve bedenen dengemi yitirmeye çabaladıkça, dengem daha çok yitirdim. Artık denge aramıyorum.
Polarize olan cinsellikte bir denge çok zor. Her 2 kişi de yaşam ve zaman içinde sürekli değişiyor. Günümüz hızlı koşullarında yıllara bağlı uzunlukta bir süre boyunca çift kalabilmek imkansız.
Gerçek durum da bu:
G-7 ülkelerinde insanların % 25’i yalnızca yaşıyor. Evliliklerin % 50’den çoğu boşanmayla sonuçlanıyor.
Kendim veya bir başkası çin düşünüyorum da:
Ne üniseks, ne de enterseks yaşamak cinselliğe bir çözüm değil, çünkü bu denklemin rasyonel kökü yok. (Sanal kökü olabilir ama bu sanallık siberuzay sanallığı değil de, beyindaşlık gibi bir şey: 2 Curie’ye nasip olduğu rivayet edilir.)
Oğuz Atay’ın dediğini yaptık: Genel panoramayı çizdik, o resmin içine kendimizi de kondurduk: Onun, Bilgi ileyken bilgisiz, Sevgi ileyken sevgisiz kalması ironisi gibi.
Eşcinsel evliliğine izin verilmeden önce de, eşcinsellerin boşanacağını biliyordum. Hem boşanacaksan, hem de çocuk yapaksan, onyıllarca düzlerden / heterolardan farklı olduğunu önesürmenin mantığı kalmaz.
Adel’in de, yeni elma şekerini yalayıp bitirip, şekerin onlarca katı olan sapını bir tarafına yiyince, göstereceği tepkisini meraklı bekliyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder