Cuma, Aralık 07, 2012

Bilimsel Paradigmalar Tarihi




Eski Yunan’da maddenin 4 fazı (ana hali) tanımlıydı:

Ateş, hava, su, toprak.

19. Yüzyıl biliminde temelde yine 4 faz vardı:

Plazma, gaz, sıvı, katı.

20. Yüzyıl’da sonra jöle gibi (katı-sıvı arasındaki) arafazlar ve (bazı atomlarda süperiletkenlik olarak da tezahür eden) Bose-Einstein yoğunlaşması gibi ötefazlar işin içine girdi.

21. Yüzyıl’dayız. Maddenin temel yapıtaşı yok veya atom değil (kuark da değil) ya da ne olduğu henüz bilinmiyor. O nedenle, atomun altyapısı olan çekirdeklerin altyapısı olan kuarkların fazları da tanımlı. Zaten, Evren’in en erken evrelerinde bu fazlar olağan olarak mevcutmuş.

Demek ki herhangi bir alandaki paradigmalar, zihinler ve kültürler tarafından böyle evril(til)ebiliyor. (Sonul paradigmalara henüz varmadık ve bazı konuların sonul paradigması yok da, buradaki öteparadigmalık gibi durumlar da var.)

Bir de, bu paradigmaların mekanlarda ve zamanlarda nasıl yer değiştirdiğine, vaka çalışması olarak bir bakalım:

Aristo Mantığı, Aristo tarafından / yaşarken eksik olarak tanımlanmıştı. Aristo öldükten ve Eski Yunan zirvesini Büyük İskender ile görüp hemen ardından çöktükten sonra, Aristo’nun çalışmaları onun vasiyetinin bir sonucu olarak korunmak için, o zamanlar dünyanın en büyük kentlerinden biri olan İskenderiye’ye gitti ve oradan tüm dünyaya yayıldı. (Doğu’nun ve Eski Çin’in o zamanlar Aristo’dan haberdar olup olmadığını henüz bilmiyoruz.)

Aristo’nun çalışmaları Süryanice, Süryaniler ve Suriye sayesinde yok olmaktan kurtulup, hem Doğu’ya / İslam’a, hem de Batı’ya Hristiyanlık’a aktarıldı.

İslam’ın Maveraünnehir 11. Yüzyıl rönesansı (ve aslında aynı zamanda engizisyonu da) zamanında ve yerinde, Gazzali ve İbn-i Sina Aristo’nun eserlerini yorumladılar.

O zamanlar Arapça olan eserler, 13. Yüzyıl’da Latince’ye çevrildi ve o dönemde aşırı dünyevi sayıldığı için Aristo lanetli bir yazar olmasına karşın, bir papaz olan Aquinolu Thomas sayesinde Latince’ye ve Batı’ya / Avrupa’ya aktarıldı. Ardından Hristiyan papazlar sayesinde tüme yükseltgendi. Bugün biz Aristo Mantığı’nın tasımlarını Latince ünlülerle simgelenmiş olarak çalışıyoruz (SiP ve/ya Felacio gibi).

Tarihin ironisi olarak, Aristo tek tanrılı biri olmasa da, eserleri ve mantığı, birbiriyle cihad ve Haçlı Sefer(ler)i ile 1.350 yıldır savaşan, her 2 tek tanrılı dince de benimsendi ve soğuruldu. Bugün her 2 dinin de ilahiyati ve hermenötiği (yorumbilim), Aristo Mantığı’na tümüyle dayalıdır.

Bugün Yeryüzü’nde, Aristo Mantığı’na dayalı Euclid Geometrisi’nin birden çok sistematik alternatifleri yaratılmış olsa da, Aristo Mantığı’nın bu yönde sistematik alternatifleri hala yaratılmamıştır ya da konsensusta kabullenilmemiştir.

Yani:

Bir bilimsel paradigmanın yaratılması kadar, konsensusta kabulü ve yayılması da önemlidir. Ancak, şunu da biliyoruz: Eğer bir paradigma bir kez yaratılmışsa, hatta yalnızca düşünülmüşse, er veya geç global insan kültüründe farklı tezahürlerde muhakkak kezlerce gerçeksenir.

Manıtk, geometri, fizik paradigma eşlenikliği açısından bakarsak:

Aristo Mantığı, Euclid Geometrisi ve Newton Fiziği eşleniktir. Feynman’ın (Kayıp Ders ile) saptadığı üzere, Einstein’ın fiziği de Neewton’unkine eşleniktir.

O Einstein, keçi gibi inatçı olarak, başkalarının kendisine yaptığını, kendisi de başkalarına yaparak, kendisine yardımcı olması için müracaat eden Kaluza’nın 4’ten çok boyutlu uzamzaman paradigmasını gömmüş, inatla kendi paradigmasını savunmuş ve o sayede de global fizik bir açmaza girmiştir yüzyıldır veya bir asırdır gibi.

Yoksa, bugün çoktan ışık hızından hızlı gitmenin yolunu bulmuş ve bize göreli olarak oldukça yakın gezegegenlere doğru vınlamıştık çoktan. Onun yerine, şu şavalak hümanist faşistler Dünya’yı yok etmesin diye debeleniyoruz boşu boşuna...

O nedenle:

Bir artı-değer düşünce yaratılır ve (sağolsun bunu artık epeyidir mümkün kılan internet sayesinde) global toplu bilisizliğe enjekte edilir. O bilgi tohumları, yeterince çok sayıda olduğu için, asla ve kata yok olmaz. Bizler de 1.000 yıl gecikmeli de olsa, bu atom bombalık insan türünü geride bırakacak oluruz.

Ahan da, size yepisyeni paradigmalar, hemi de bipbilimsel...

Hiç yorum yok: