Eski Yunan’da maddenin 4 fazı (ana hali) tanımlıydı:
Ateş, hava, su, toprak.
19. Yüzyıl biliminde temelde yine 4 faz vardı:
Plazma, gaz, sıvı, katı.
20. Yüzyıl’da sonra jöle gibi (katı-sıvı arasındaki) arafazlar ve (bazı atomlarda
süperiletkenlik olarak da tezahür eden) Bose-Einstein yoğunlaşması gibi
ötefazlar işin içine girdi.
21. Yüzyıl’dayız. Maddenin temel yapıtaşı yok veya atom değil (kuark da
değil) ya da ne olduğu henüz bilinmiyor. O nedenle, atomun altyapısı olan çekirdeklerin
altyapısı olan kuarkların fazları da tanımlı. Zaten, Evren’in en erken
evrelerinde bu fazlar olağan olarak mevcutmuş.
Demek ki herhangi bir alandaki paradigmalar, zihinler ve kültürler
tarafından böyle evril(til)ebiliyor. (Sonul paradigmalara henüz varmadık ve
bazı konuların sonul paradigması yok da, buradaki öteparadigmalık gibi durumlar
da var.)
Bir de, bu paradigmaların mekanlarda ve zamanlarda nasıl yer değiştirdiğine,
vaka çalışması olarak bir bakalım:
Aristo Mantığı, Aristo tarafından / yaşarken eksik olarak tanımlanmıştı.
Aristo öldükten ve Eski Yunan zirvesini Büyük İskender ile görüp hemen ardından
çöktükten sonra, Aristo’nun çalışmaları onun vasiyetinin bir sonucu olarak
korunmak için, o zamanlar dünyanın en büyük kentlerinden biri olan
İskenderiye’ye gitti ve oradan tüm dünyaya yayıldı. (Doğu’nun ve Eski Çin’in o
zamanlar Aristo’dan haberdar olup olmadığını henüz bilmiyoruz.)
Aristo’nun çalışmaları Süryanice, Süryaniler ve Suriye sayesinde yok
olmaktan kurtulup, hem Doğu’ya / İslam’a, hem de Batı’ya Hristiyanlık’a
aktarıldı.
İslam’ın Maveraünnehir 11. Yüzyıl rönesansı (ve aslında aynı zamanda engizisyonu
da) zamanında ve yerinde, Gazzali ve İbn-i Sina Aristo’nun eserlerini
yorumladılar.
O zamanlar Arapça olan eserler, 13. Yüzyıl’da Latince’ye çevrildi ve o
dönemde aşırı dünyevi sayıldığı için Aristo lanetli bir yazar olmasına karşın,
bir papaz olan Aquinolu Thomas sayesinde Latince’ye ve Batı’ya / Avrupa’ya
aktarıldı. Ardından Hristiyan papazlar sayesinde tüme yükseltgendi. Bugün biz
Aristo Mantığı’nın tasımlarını Latince ünlülerle simgelenmiş olarak çalışıyoruz
(SiP ve/ya Felacio gibi).
Tarihin ironisi olarak, Aristo tek tanrılı biri olmasa da, eserleri ve
mantığı, birbiriyle cihad ve Haçlı Sefer(ler)i ile 1.350 yıldır savaşan, her 2
tek tanrılı dince de benimsendi ve soğuruldu. Bugün her 2 dinin de ilahiyati ve
hermenötiği (yorumbilim), Aristo Mantığı’na tümüyle dayalıdır.
Bugün Yeryüzü’nde, Aristo Mantığı’na dayalı Euclid Geometrisi’nin birden
çok sistematik alternatifleri yaratılmış olsa da, Aristo Mantığı’nın bu yönde
sistematik alternatifleri hala yaratılmamıştır ya da konsensusta
kabullenilmemiştir.
Yani:
Bir bilimsel paradigmanın yaratılması kadar, konsensusta kabulü ve yayılması
da önemlidir. Ancak, şunu da biliyoruz: Eğer bir paradigma bir kez yaratılmışsa,
hatta yalnızca düşünülmüşse, er veya geç global insan kültüründe farklı
tezahürlerde muhakkak kezlerce gerçeksenir.
Manıtk, geometri, fizik paradigma eşlenikliği açısından bakarsak:
Aristo Mantığı, Euclid Geometrisi ve Newton Fiziği eşleniktir. Feynman’ın
(Kayıp Ders ile) saptadığı üzere, Einstein’ın fiziği de Neewton’unkine
eşleniktir.
O Einstein, keçi gibi inatçı olarak, başkalarının kendisine yaptığını,
kendisi de başkalarına yaparak, kendisine yardımcı olması için müracaat eden
Kaluza’nın 4’ten çok boyutlu uzamzaman paradigmasını gömmüş, inatla kendi
paradigmasını savunmuş ve o sayede de global fizik bir açmaza girmiştir
yüzyıldır veya bir asırdır gibi.
Yoksa, bugün çoktan ışık hızından hızlı gitmenin yolunu bulmuş ve bize
göreli olarak oldukça yakın gezegegenlere doğru vınlamıştık çoktan. Onun
yerine, şu şavalak hümanist faşistler Dünya’yı
yok etmesin diye debeleniyoruz boşu boşuna...
O nedenle:
Bir artı-değer düşünce yaratılır ve (sağolsun bunu artık epeyidir mümkün
kılan internet sayesinde) global toplu bilisizliğe enjekte edilir. O bilgi
tohumları, yeterince çok sayıda olduğu için, asla ve kata yok olmaz. Bizler de
1.000 yıl gecikmeli de olsa, bu atom
bombalık insan türünü geride bırakacak oluruz.
Ahan da, size yepisyeni paradigmalar, hemi de bipbilimsel...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder