Karbonat, CO3 simgeli, 1 karbon ve 3 oksijen atomundan oluşan bir
moleküldür.
Su, H2O simgeli, 2 hidrojen ve 1 oksijen atomundan oluşan bir moleküldür.
Karbon dioksit, CO2 simgeli, 1 karbon ve 2 oksijen atomundan oluşan bir
moleküldür.
Evren olağan olarak 4’te 3 hidrojen ve 4’te 1 helyum atomundan oluşur.
Hidrojen atomu, 1 proton ve 1 elektrondan oluşur. Helyum atomu, 2 proton ve 2
elektrondan oluşur.
Evren 13,5 milyar yıl yaşındadır ve yarıçapı 78-90 milyar ışık yılıdır.
Bunun nedeni, Evren’in erken döneminde yaşanan ve ışık hızından hızlı devinmiş /
büyümüş Şişme Dönemi’dir.
Evren’de bu sürede yıldızların evrimi ile çok çok düşük yüzdede, helyumdan
ağır atomlar yıldızların içinde nükleer reaksiyon ile sentezlenmiş ve
yıldızların ölüp patlamasıyla bu artıklar tüm Evren’e yayılmıştır. Onlar da
sonradan 2. ve n. kuşak yıldızları ve kayaç (Dünya tipi) gezegenleri
oluşturmuşlardır.
Karbon 6 protonlu bir atomdur. Periyodik tablodaki yeri onu, hem + 4, hem de - 4 elektron değerlikli kılmıştır.
Bu da onu organik kimyanın temeli haline getirmiştir.
Yani, organik kimya dediğimiz şey, kuantum fiziğinin özel bir durumudur
yalnızca.
Karbonun altında yer alan silisyum, daha ağır bir atom olduğu için,
karbonun kurduğu kadar çok çeşitli molekül kuramaz. 2012 itibarıyla, 10-100
milyon arasında karbonlu / organik molekül sentezlenmiş ve patenti alınmış
durumdadır.
Karbonlu moleküller uzay boşluğunda da sentezlenebilmektedir. Buna
yıldızların radyasyonu neden olmaktadır. 10-100 atomlu büyük moleküller şimdiye
dek uzay teleskoplarıyla gözlenebilmiştir.
Güneş genel bir yıldızdır. Samanyolu Gökadası’ndaki yıldızların çoğu onun
ölçeğindedir ama hangi oranda yıldızın 2. ve n. kuşak olduğu henüz kesin olarak
bilinmemektedir.
Eğer yaşam başlamış olacaksa, bu 2. ve n. kuşak yıldızların gezegenlerinde
olabilmektedir.
Yaşam için, temelde su ve karbon dioksit molekülleri gerekmektedir. Diğer
atomlar ve moleküller eser miktarda da olsa yeterli olmaktadır.
Yaşam için, belli bir ısı azlığı ve çokluğu da gerekmektedir. Su 0 derecede
donar ve organik moleküllerin çoğu 50 derecenin üzerinde bozunur.
Venüs yaşam için fazla sıcak (+ 450 derece), Mars yaşam için fazla soğuk (-
90 derece) durumda. Yaşamın var olabilme olasılığı, Venüs’ün yörüngesinin biraz
dışından ve Mars’ın yörüngesinin biraz içinden başlıyor. (Eskiden bu sınır, tam
Dünya yörüngesi üzerinde düşünülmüştü.)
Yine de her 2 gezegende de organik moleküller vardır. Mars’ta temel olarak
karbon dioksit katı ve gaz (karbon dioksit belli basınçlarda katıdan doğrudan
gaz fazına geçer), su katı fazda vardır.
Bunlara ek olarak Mars’ta karbonat da vardır. Mars’ta yaşam tartışmaları
tümüyle bu karbonat üzerinden dönmektedir. Çünkü Dünya üzerindeki karbonat
kalıntılarının (kayalarının) önemli bir bölümü, deniz kabukluları tarafından üretilmiştir.
En son Mars’ta yaşam bulunması umutları bu dayanak üzerinden yürütülmüştü.
Bundan sonrası akıl yürütme:
Mars’ta bir zamanlar sıvı su bulunduğu kesinleşti. Bu suyun ne zaman
ortadan kalktığı henüz bilinmiyor.
Bu suyun yaşamın göstergesi olması gerekmiyor, çünkü Jüpiter’in uydusu
Avrupa’da da sıvı su var ama yaşam yok.
Mars yaşam için fazla soğuk.
Hem Dünya’da, hem de Mars’ta, koşut bir yaşam evrimi mantık açısından ters,
çünkü Dünya üzerindeki bile, imkansıza yakının gerçekleşmişliği durumunda ve
10’larca kere tümüyle yok olma tehlikesi geçirmiş: Dünya en az 1 kez tümüyle
donmuş ve 1 kere kabuğu çatlayıp bir ateşküre olmuş.
Yaşamın Dünya’dan Mars’a gitmesi ve artı uzaydan Dünya’ya gelmesi bu
durumda saçma kalmakta.
Dünya’daki ekstremofil mikroorganizmaların uzay ve diğer gezegen
koşullarında sağ kalacağı anlaşıldı ama bunların uzayda yüzlerce yıl yol alması
mantıksız.
Mars’ta karbonat varlığı inorganik kökenli olsa gerek ki uzayda da böyle
örnekler var.
Bilimcilerin bu tür açıklamaları, hem aralarındaki proje rekabeti, hem ünü
sevmeleri, hem NASA türü kurumların artık devlet ilgisini pek çekememesi gibi,
epeyi kalabalık nedenlerin sonucu. 10 yıllardır Mars’ta yaşamın bulunmak üzere
olduğu türden açıklamaları hep okuyageldik. Eskiden insanlar astronomi ve
kozmoloji haberlerini okumadıkları için, konuyu önceden yok ve ilk kez bilinmiş
sanıyorlar.
Mars’ta yaşamın olmasının da hiçbir anlamı yok. Dünya’da var da ne olmakta
ki? 1945’ten beridir, onu tümüyle yok etme tehlikesini yaratan biziz.
Mars’a insan gönderilmesi projelerinin, Mars’ta yaşam olup olmamasıyla hiç
ilgisi yok ve bu daha önemli bir sorun şu sıralar.
İnsanlar Mars’a gidince de, zaten ekstremofiller Mars’a onlar aracılığıyla yerleşmiş
olacak.
Sonuç?:
Bilim yerine, sahte bilimin
insanları hep bilimden daha çok ikna etmesi gerçeği...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder