Salı, Haziran 26, 2012

1 Değil, 50 Uçak İçin Bile Savaşa Girilmez (İmiş)


Bir şiddetseverim ama savaş karşıtıyım da... Savaşın insanlık tarihinde en kesin çözümleri getirmesine karşın, savaşın madden ve manen en pahalı çözüm yolu olduğunu da bilirim. İnsanların barıştan çok savaşı hak ettiklerini de bilirim. Deveye diken, insana liken gerektiğini de bilirim.

Kim bilir? Kim bilmez?

Suriye tarafından düşürülen türk savaş uçağının, hala kayıp olan pilotunun babası şunları söylemiş:

“Yüzbaşı Gökhan Ertan’ın babası Ali Ertan da, Malatya’daki evinde heyecanla iyi haberin gelmesini bekliyor. Her geçen saat umutları azalmasına rağmen duygularına hâkim olmaya çalışan öğretmen baba şunları söyledi: ‘Bizim ülkemiz, ‘Bir pilotumuz öldü hadi savaşa girelim’ diyecek bir ülke değil. Bir pilot için, bir uçak için, 50 uçak için bir ülkenin savaşa girmesi bize yakışmaz.’”


Diyeceklerimin önemli bir bölümünü yutuyorum. (Örneğin, ‘kaç uçak mesela?’ gibi...)

Aklıma şu öykü geldi, eski tarih kitaplarımızda vardı:

Türk hakanların birinden Çinliler, en değerli atını istemişler vermiş, en değerli cariyesini istemişler vermiş ama bir çorak toprak parçası istenince, vermeyip savaşa girmiş.

2 öyküde de mesel şu:

Ne için savaşa girilir?

Dün tesadüfen, geniş açılı okumalarım sırasında, Wikipeda’da savaş tarihini de okudum. Oukmalardan çıkardığım en önemli mesel, savaşın olması için, belirli bir neden olması gerekmediği. İngiltere-Fransa arasındaki Yüzyıl Savaşı gibi başı yok sonu yok, nedeni çoktan unutulmuş savaşlar da var; ilkel toplumlarda sürekli savaşıp erkeklerin % 60’ının ölüm nedeninin savaş olduğu durumlar da var (bu tüm tarih için bu, % 3 gibi bir oranda).

Dünya’da yılda 1 milyon intihar nedenli ölüm var, 500.000 de (savaş dışı) cinayet nedenli ölüm (toplam ölüm sayısı 55-60 milyon gibi). Trafik kazaları deseniz, cinayetten hallice. Yani, bu durumda savaşa ölüm nedenleri arasında ön sıralarda pek yer yok. (Bunun temel nedeninin, AB’nin son 65 yıldır savaştan ısrarla kaçınması ama bunun için daha pahalı bedeller ödemesi olduğunu düşünüyorum. Evet barış, madden ve manen kimi savaştan daha pahalı olabilir.)

O okumalarda ayrıca şunu gördüm: İnsan toplumlarının % 90-95’i şu ya da bu nedenle savaşmış. (Bunun ters durumu da şu: 1. dalga Okyanusya adaları sakinlerini, 2. dalga akrabaları gelip pişirip yemiş.) 5.000 yıllık tarihte ise hiç savaşın olmadığı yıl sayısı 50 gibi.

Türkiye’nin şu ya da bu nedenle er veya geç dış savaşa gireceğini, tersi durumda parçalanacağını hep yazageldim.

Ancak, bu babanın durumu beni aştı:

Hem kendi oğlunu ve 1 uçağı feda et, hem de 50 uçak ve 100 oğul daha... (Uçağın tanesi 150 milyon dolar.)

Yani, ne bileyim? Azıcık sayı saymayı şaşırmış gibi...

Bize kalsa, çoktan dalmıştık Suriye’ye de, NATO ağır abilerimiz orada kapıda, pardon sınırda bekliyor. Onlar aportlayınca girebileceğiz ancak.

Türk halkı gerçekten savaşı unuttu. 30 yıllık iç savaş dönemi bile bunu yeniden anımsatamadı onlara... Ordumuz bile savaşı unuttuğunu kendi kurmaylarının dilinden kezlerce dilegetirdi, iç savaş onlara biraz olsun ders verdi hiç olmazsa... Bunu da kendileri dile getirdi.

Şimdi, motivasyonsuz bir ordu, ambele bir halk, çıkarlarının savaşı mı barışı mı gösterdiğini kavrayamayan işadamları ve medya, bırak savaşı barıştan bile anlamayan siyasetçiler, gırla gidiyor ülkemizde...

Kan, ter ve gözyaşı onlara iyi bir ders verecek, er veya geç...

Dersimiz savaş: Az sonraaa...

(26 Haziran 2012)

Hiç yorum yok: