Anarşistler öyle olmayabileceği halde, tarihlerinin başından beridir
genelde marjinal kişiler olagelmişler. Bu da anarşizmi marjinal kılmış.
Bunun birinci nedeni, tuhaf bir biçimde gecikmiş romantizmleri. Gecikmiş
romantizmleri, onları abartılı yaşamlara ve eylemlere sürüklemiş. Bu açıdan en
deli toplumsal eylemci kişilerin en azından başlangıçta onlar içinden
(Rusya’da) çıktığı kesin. Bu konuda Dostoyevski’nin ‘Ecinniler’ini konuya
yanlış açıdan yaklaşmış buluyoruz, çünkü Dostoyevski’nin kendisi de, en az
anarşistler denli hezeyansal-histerik bir kişiliğe sahipti. Hani, (en azından
bu koşullarda) dinime küfredenin Hristiyan olması gerekmesi gibi bir durum
sözkonusu.
İkinci nedeni anarşistlerin, marksistler henüz dedelerinde vitamin iken
devrim yapmaya (veya devleti yıkmaya) başlamalarıdır. O nedenle Marx, birincil
risk olarak faşistleri veya burjuvaları değil, anarşistleri gördü (ve onları derim
işini ellinden alacağı korkusuyla ve bireysel
iktidar tutkusuyla Enternasyonel’den kovdu ve bu dağdan gelip bağdakini
kovmak oldu) ve buna büyük oranda Stalin de dahil (Kronstadt ve Ukrayna Rusya’sal
deneyimleri nedeniyle).
Üçüncü nedeni, anarşistlerin ABD dahil epeyi ülkeyi faşizme itelemeleridir.
İnanılmaz büyüklükte eylemler yaptılar ama bu geri tepti ve korkunç bir kıyım
yaşadılar. Düşman bu durumda, ölmediği için daha güçlenmiş ve daha karşıt bir
ideolojik duruma evrilmiş oldu. (Haa, düşman açısından bu da bir tür koşulların
olgunlaşmasını beklemekti, ayrı konu.)
Dördüncüsü, 19. Yüzyıl ortamında bireycilik ilericiler arasında bile
aşağılanan bir özellikti. Örneğin, bugün Stirner’in eseri hala başyapıt iken,
bu eser nedeniyle egoist anarşizm
diye acaip bir kavram icat edildi. Komik olan durum şu: Liberallerin bireyi
köleleştiriliciği / cemaatleştiriciliği, sivil itaatsizliğin 50 yıllık geçmişi,
komünizmin devlet faşizmi, vd varken, tek özgürlükçü çıkış yolunun o yolu
kullanması gerekenler tarafından kapatılması durumu mevcut ve bu bir tür
‘kaybedecek zincirlerini bile bırakılmaması’ durumu değil, basit ve feci bir
aymazlık.
Beşincisi, bir yanılsama var: İlerici ideolojiler arasında anarşizm tek
başa geçmemiş, dolayısıyla hiç olmazsa tek bir hak tanınması gereken
marjinallikte sayılır ama anarşizm gerçekte hakkını 20. Yüzyıl’da 3 kez
kullandı ve şansını ıskaladı: Ukrayna, Mançurya, İspanya.
Altıncısı, anarşizm gerçekten erken öten horozdu. Gerçek anarşizmin
gerçekleştirilmesi, 19. Yüzyıl’da ve/ya 20. Yüzyıl’da mümkün değildi, 21.
Yüzyıl’da ve/ya belki de 22. Yüzyıl’da mümkün olacak. Bunda temel neden,
devletin küçüldüğü tarihsel dönemlerden birine girmemiz. Bu durumda anarşizmin
şansı kendiliğinden yükseldi ve pratik-imkansız’ın üzerine çıktı.
Tüm marjinallere olduğu gibi, anarşistlere de, kendilerini kamikaze olarak
feda etmeleri konusunda saygımız büyük. (Yine de başarısızlıklarının
bedellerini de tarih onların hanesine yazdı çoktan.)
21. ve 22. Yüzyıl’da global sosyal atalet çok arttığı için, ne yaparsa,
yalnızca marjinaller yapabilecek durumda ve marjinaller genelde yüksek oranlı
kaybetmeye yatkın bireylerdir, yeni gelecekler yaratmaya ve kazanmaya değil.
Anarşistler onların içinde, denemiş, yanılmış, öğrenmiş ve kazanma şansı epeyi
var-somut olan tek grup durumundalar.
Kendilerine iyi şanslar ve iyi akıllar / tarih bilinçleri diliyorum.
Sonuçta, yeni bir tarihsel deney daha yaşayacağız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder