Avangard olmayan sanat, sanat değildir.
Avangardın avangardı olmayan eleştiri, artık eleştiri değildir. Tarih
içinde çıta yükseldi. Eskiden avangard eleştiri, avangard sanata yeterdi, şimdilerde
yetmiyor.
Bunun nedenleri şunlar:
Bir: Çok özel yer ve zamanlarda
yaşıyoruz: Rönesans ve engizisyon birara(lar)da ve bu yeni moment, elimizdeki
bu tür tek örnek olan 11. Yüzyıl Maveraünnehir bölgesindekinden çok çok farklı.
Eleştiri verimi de düştü.
İki: Gerçek bilimci, sanatçı, düşüncü;
ister bilinçli, ister bilinçsiz; ister isteyerek, ister istemeyerek bıçak sırtı
amok koşar ve genelde de avangardın avangardı bir çizgide kendiliğinden kalır.
Yani, avangarda milyonda bir raslanıyorsa, geri kalan 7.000 kişinin içindeki on
binde bir kişidir o. Yani öyle bir kişi, belki vardır, belki de yoktur; varsa
da, genelde tektir ve biriciktir, genelde de bu tür örnekler erken doğar
(premature uygarlık ve prematüre zihin tanımları) ve erken öl(dürül)ür. Örneğin
Kaluza’nın varlığına, epistemolojik açıdan Einstein tarafından izin verilmedi. Einstein’ın
o sıralarki otoritesi çok güçlü olduğu için, Kaluza’ın epistemolojik varlığı
öldürülmüş oldu. 100 yıl sonra, onun dediklerine aymamız da, artık Einstein’ı
aşmamıza izin vermiyor, çünkü Einstein ve dogmaları, o zamankinden de çok
olarak ve biçimde, paradigmatik faşist konumunda.
Üç: Hem sinema sanatı, aslında
fiziğin gerçekleştirmesi gereken, doğrusal olmayan zaman tanımlarını ortaya
sererek; hem de çizgiroman gibi banal sayılan popüler alt-kültürler, meta-tekst,
hiper-tekst, meta-fiksiyon gibi ötelemeler yaratabilerek; klasik epistemolojik
paradigmaları / dogmaları negasyonladı.
Bu durumda, avangard rekor kırabilmek için, avangardın avangardı olmak
gerekmeye başladı. Bunu, 2010 sonrası genel
tarihsel moment sayabiliriz.
Eleştiri; bir sanat eserini aşırı yorumlar, metamorfoza uğratır, ayıklar,
derler, derişikleştirir. Bunu da, hem analitik, hem sentetik olabilen bir
eleştiri görebilir ve yapabilir. Genelde hem analitik, hem de sentetik olmak,
2. ve n’inci dereceden soyutlamalar gerekir ve 1. dereceden soyutlamaların
üzerinde kalır. Artı, bunu ancak disiplinlerarası eleştiri başarabilir. Ayrıca,
avangardın avangardı eleştiri okurunun da, disiplinlerarası bir eğitim / pratik
/ praksis sahibi olması gerekir.
Yoksa benim yazdıklarımı, Türkiye 2012’de hemen hiçbir yardımcı doçentin
veya profesörün anlamaması durumu ortaya çıkar. Vurgu: Fotoğraf konusunda
yardımcı doçent olan kişi, benim fotoğraf konusundaki, avangardın avangardı
eleştirilerimi algılamıyor. Onları algılayabilenler her zamanki gibi, deneysel
arayışları olan orta yaş veya üzerindeki bilgililer veya genç ilgililer oluyor.
Buradaki banal-elit sentezi, bilindiği kadarıyla 20. Yüzyıl’da imlendi ama
uygulama için gerçekte hiç peşine düşülmedi. 21. Yüzyıl’da ortalık kendiliğinden
sebil gibi bunlarla doldu. Bunun temel nedn de, popüler kültür üreticilerinin
denetimlerinin gevşemesi ve yeni ürün gereksiniminin banali elit pazarına
girmeye zorlaması oldu. Zaten, entekler de arabesk dinleyerek, bunun tersini ama kategorik-ayırtsızını
yapmışlardı.
Yeni rönesans-engizisyon tümleşiğinin, ansal konumu ve geleceği belirsiz.
Bu, bizi yeniden bıçak sırtında amok koşmaktan alıkoyamayacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder