Önnot: Bu metin yazılırken, Türkiye’nin bu konuda Dünya’da en kötü durumda
olmadığı, özellikle ABD ve AB’de bizden daha berbat örnekler sergilendiği
gözönüne alındı.
Bu ülkede cumhuriyeti 1. cumhurbaşkanı Atatürk kurdu. Bu ülkede 1.
cumhuriyeti tasfiyeye 2. cumhurbaşkanı İnönü başladı, son cumhurbaşkanı Gül son
noktayı koydu.
Bu ülkenin 90 yıllık cumhuriyet tarihi, 9 döneme (3 adam + 3 darbe + 3
liberalizm) ayrılabilir.
Gül, 3. liberalizmin ve son dönemin önce başbakanı, sonra cumhurbaşkanı
oldu.
Gül, TC tarihinin en kısa süreli başbakanı oldu, çünkü emanetçilik yaptı.
Bu konuda ondan daha da abartılı örnek olarak Akbulut var, daha da abartılı
örnek olarak 1971 darbesi dönemi başbakanları var.
Gül, büyük olasılık kendini Müslüman demokrat sayıyor ama her ikisi de
değil:
Müslüman biri, ülkesini yabancılara satmaz, demokrat biri içeride 2.400
üniversite öğrencisi varken rahat uyuyamaz.
Gül, demokrasi açısından en kötü cumhurbaşkanı değil. Askeri darbecilerin
biri doğrudan, biri dolaylı olarak başımıza getirdiği cumhurbaşkanı yapılan 2
örneği, daha kötü örnekler.
Gül’ün demokrasi açısından en kötü yanı, kendilerini ABD aracılığıyla
iktidara getirenleri içeri atarken anti-demokrat davranılmasında beis görmemesi
ve o anlayışsızlığı er geç kendisinin de görebileceği gerçeğin unutmasıdır.
Sonuçta, birçok suçta zaman aşımı artık uygulanmıyor. Evren mezarda da olsa,
mahkum edilecek. Gül’ün anti-demokratikliklerinin yargılanmasına da, elbette
sıra gelir.
Gül, Erdoğan’a oranla daha sağduyulu ve rasyonel görünüyor ama bu onun
mahalle balyozuyla yumurta kırmasını engellemiyor.
Gül’ün en büyük kişisel hatası, kendilerini iktidara getirenlerin
uyguladığı projenin ileriki hamlelerinde Türkiye’nin savaşa sokulması ve hatta
parçalanması bölümlerini hala algılayamamasıdır. Vatan haini olarak
yargılanmayabilir ama Türkiye’yi savaşa sokan ilk lider olarak da tarihe geçer.
Tüm bunlar ne içindi?
Bu ülkede 10 yıllık AKP iktidarından sonra, ibadet edenlerin oranında
azalma olduğu, yeni ortaya çıktı. Bunun nedeni de belli: Papazların dinsel
aracılığı ve günah bağışlayıcılığı gibi, AKP’nin dinsel aracılığı da, onları
iktidara getirenlerin imanında gevşeme yarattı: Bir türden, AKP’ye oy vermekle
bütün işleyecekleri günahları bağışlanacak imajı yaratıldı. Bunun hangi
derecede büyüklükte bir günah olduğuna kendi din adamları karar versin. Ancak,
bir diyanet işleri başkanının Aleviler için fetva veremeyeceğini, çoktan bilmiş
olmaları gerekirdi: O da büyük günah.
Demokrasi gitti, cumhuriyet gitti... Geriye ne kaldı?
Boyalı basın devri gibi, boyalı ve süslü camiler kaldı...
Adam başı on binlerce TL borç kaldı.
Bu ülkeye verdikleri zarar, yedikleri miktarın çok çok üstünde...
O nedenle, bir ateist olarak Müslüman demokrat geçinen Gül’e beddua ediyor
ve hakkımı helal etmiyorum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder