1980’lerin neo-liberalizmi ve neo-globalizmi ilginç panoramalar ortaya
çıkardıı:
Liberalizm her kesimi sömürdüğü gibi, marjinalleri de sömürmek istedi ama
ilginç biçimde ortada marjinal kalmadı.
Neden?
Bizde de dünyada da neo-liberalizm dalgalar halinde geldi yaşandı. Bizde 3
dalganın periyodu kesin: Özal, Çiller ve Erdoğan.
Daha önceleri de, taa modern resim döneminden beridir, acaipler,
marjinaller, ayrallar, anormaller satış konusu olagelmişti zaten.
Şu anda ilginç olan durum şu: 1980’lerin liberalizmi 1990’ların başında
piyasada ilginç insan bırakmamıştı. Komünizmi bile, Bertham Gross’un 1980
deyimiyle dostça bir faşizm (Friendly Fascim) ile soğuran neo-liberalizm,
normal faşizmini abarttı, çünkü tüm dünyanın tek bir tüketim toplumu
kılınmasını amaçladı. Bunu 30 yıl ve 3-5 dalga ile yaptığında, bizde de onlarda
da 2001 ve 2008 krizlerinde olduğu üzere, zaten özünde kriz dolu olan
kapitalizm, daha da ilginç bir biçimde marjinalleri ya normalleştirdi ve (Che
amblemli tişörtler gibi) tüketim metası yaptı, ya da onları cezalandırarak
‘ileri marjinal’ kıldı (bakınız konu ile bu başlıktaki kitaplar), kısaca
Shakespeare oyunları gibi ya öldürdü, ya da delirtti diyebiliriz aslında.
Böylelikle krizi çözecek beyin fırtınasına anormal elde kalmadı: AB ve ABD akil
adamlarını görüyoruz: Yerlerde sürünüyorlar.
Konunun girizgahından anlaşılacağı üzere ben bir ileri marjinalim, yani
marjinallerin cezalandırılan safından. 52 yaşıma kadar dayandım ve daha fazla
ölmeye katlanamayarak, normallerin dünyasına girdim.
Karşılaştığım durum bu oldu:
Normalleştirilmiş marjinaller benim hala bakir marjinalliğimden nefret
ettiler, asıl normaller ise hala ölmemiş olmamdan nefret ettiler.
Benim marjinalliğim ağırlıklı olarak zeka ve bilgi üzerine kuruludur,
disiplinlerarası ve çokdisiplinli olanlarından... Neo-liberalizmin
tekno-liberalliği oldukça sahtekardır: Ya 3 kuruşa maaşlı genç mühendis
icadının patentini gaspederler, ya da yalnızca boyalı bir marjinalliği pazarda
tutarlar. Beni de öyle yapmaya kalttılar.
Ancak 2 noktayı hesaba katmadılar:
Bir: İnternet tuhaf bir ortam:
Sanıldığı kadar özgürleştirici olmasa da, bilginin anonimleştirilmesi açısından
büyük olanaklara sahip (Wikileaks’i kastetmiyorum): Örneğin, poliyalektiğin
mucidi olarak ben ve kuadralektiğin mucidi olarak Marten Kuilman internette
birbirimizi bulabildik ve insanlar geçmişte bizimle dalga geçmiş olsalar da,
düşüncelerimizi yağmalamaktan kaçınmadılar ama bunun bir kültürel ve zihinsel
dölleme olduğuna da aymadılar: Patentli düşüncelerimiz ölümsüzleşti ve
anonimleşti.
İki: Holywood, AB sanat filmi ve sarı
sinemanın (anime gibi) şiddet virtüözü janrlarını asimile ettiğini sanırken,
kendi asimile oldu: Yani, marjinaller
normalleri asimile etti ve bildiğim kadarıyla bu tarihte ilk kez oldu.
Bunun popüler kültürdeki kanıtları, DC ve Marvel’in çoklu evrenli ve süper
kahramanların yeniden yeniden ve aşırı yorumlu öykülerinin çizgiromanları ama
bunlar artık Yanki değil, bizim Anadolu’ya gelip 1.000 yılda Türk’lüğümüzü
yitirmemiz gibi, kanımız fazla sulandı çünkü, onlarınki de öyle hesap.
Bu yaşadıklarım ölmeye ve delirmeye değerdi. Ayrıca, gerçek yitirenlerin mezartaşı ve ağıdı olmak için de değerdi.
Tamam, liberalizm her alanda kaybetti ama onların geleceği gaspedici
gelecekbilimleri ancak ve ancak böyle onların hükümranlığından çıktı. Bu
duruma, ya yeni aydılar, ya da çok yakında ayacaklar, yani akil adamları,
normallerse globalleştirilmiş ABD rüyasında yaşamayı sürdürecekler: Biz
marjinaller açısından hiç mi hiç sorun yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder