Pazartesi, Nisan 02, 2012

Özgürlüğün Anlamı

Son 38 yıldır gurbetteyim, yani tek başınayım, yani neredeyse 40 yıldır özgürüm.

Kendimi bildim bileli özgürlük, benim için ekmekten önce geldi. Ya da başka bir deyişle, çok aç kaldım ama ekmeksizliğin acısından çok, özgürlüksüzlüğün acısını yaşadım.

‘Gönüllü kulluk ruhu’nu bilirim, hakkındaki ilk kitabın 500 küsur yıl önce yazıldığını da bilirim.

3 darbenin özgürlüksüzlüğünü çok acı yaşadım. İnsanların işbirliğinin acısını daha çok yaşadım.

Sonra liberalizm denen kölelik getirildi. 1789 Fransa Devrimi’nin ilkelerinden biri olan, ‘liberte’nin liberalizmin neo-muhafazakarlar tarafından nasıl , ‘çalışmak özgürleştirir’ Krupp faşizmine dönüştürüldüğünün acısını da çektim.

İnsanlar toplumsallıklarını kölelik olarak yaşarlar. O nedenle özgürlük, bireyselliğe kalır. Oysa kolektif çalışmanın özgürleştirici yanları çoktur, insana daha çok boş zaman bırakır.

Her dönemin standart biyografileri varır. Halihazırdaki standart biyografi, insanlara 75 yıl veriyor. Bunun ilk üçte biri okul, son üçte biri emeklilik ve yaşlılık ile özgürlüksüz geçiryor.

En özgür olunan 25-50 yaş arasındaki, üçüte birlik yaşam dilimi ise, mesai ile kölelik altına alınmış durumda. Üstüne bir de aile, çocuk, vd ekleniyor, tam oluyor.

Ancak, insanların işsiz kalınca, emekli olunca, gerçekten zorunluca yalnızca kalınca, özgürlükten kaçtığını hep gördüm.

Önceleri bunun yalnızca biz feodal karakafalı Türkler’e özgü olduğunu sanırdım, sonra sarıkafalıların da öyle olduğunu gördüm. Tamam, en az % 25’i tek başına yaşıyor ama bunu seçtiği için değil, toplumsal kirpinin dikenleri batmasın diye.

Evrimsel kökenimizde bireysel özgürlük var. Maymunlarda ergen ve genç erkek bireyler zaten özgür bırakılıyor.

Oysa, bizim devletimiz, büyükkentlerimiz, standart biyografilerimiz ve bunların kafesleri var.

Yaşlanınca insanlar özgür bırakılıyor ama iş işten geçmiş oluyor. Beden ve zihin çöküyor çoğunluk.

İşin kötüsü, 1960’larda 1971 öncesinde, özgürlüğü toplum olarak da somut olarak yaşadık. Bir ‘yanlış anlamalı’kullanımdı ama vardı, gerçekti, biten Cumhuriyet gibi. Zaten zihinsel özgürlüğüm,o zamanlar içinde, engenlikten önce kuruldu.

Sonra peşpeş gelen kölelikler beni çıldırttı, çıldırtıyor, çıldırtacak.

Örneğin, şu an en son olarak hesapça internette ifade özgürlüğü var ama insanların yeni ve farklı düşüncelere tepkisi, düzenin cezalandırıcılarından daha çok, yani sıradan insanlar kraldan çok kralcı durumunda. Birileri kaçar gider, özgürlüğüne kavuşur, diye ödleri kopuyor.

5.000 yıllık ‘dünya sistemi tarih’, insan türünün bu biçimiyle bir yere varamayacağını gösterdi. Özgürlüksüzlük bu çıkmazlardan yalnızca biri. Cahillik, aptallık diğer başkaları.

Kendi ülkesinde hem hapis, hem sürgün biri olarak, özgürlük hayali kura kura ölüyorum.

Kitlenin cehennemi kazandı, bir kez daha.

Hiç yorum yok: