Salı, Mayıs 08, 2012

SİBERPUNK MANİFESTOSU ve KARŞISAVI


Yazan: Christian As. Kirtchev


·         Bizler siberuzayda yaşarız, her yerdeyiz, sınır tanımayız. Bu, siberpunkun manifestosudur.

§         ‘Biz’ söylemi, doğrudan Eugeny Zamyatin’in ‘Biz’ anti-ütopyasını ve faşizmini anımsatıyor.
§         Siberuzayın olağan (maddesel, enerjisel, zamansal ve mekansal) sınırları tanımadığı doğrudur ama onun da sınırları vardır. İlkin, donanım ve yazılım olarak; ardından, insan öğesi olarak; son olarak da, henüz tanımlanmamış kendi olarak (örnekse, ‘duyu-dil’ tanımı yapılmamıştır ama sınırları olacağı diğer duyu-dillerden bellidir)... Simülasyon duyu-dil de, doğal duyu-dil sınırlarına sahiptir. Örneğin, seste doğal sınır aşılabilir ama ses için bir sınır vardır.
§         Üstteki daireli parçalar manifesto, alttaki kareli parçalar da karşı manifestodur.

·       Bizler, değişik olanlarız. Bilgi okyanusunda yüzen teknik fareleriz.

§         Bilgi, bilgisayar için öyle görünse de, teknik bir konu değildir. Teknik fare olmak da, farklı olmayı gerektirmez. Bilgisayar teknisyenleri, ‘hacker’lara fark atardı o zaman, onlarsa sistemi korurlar... Teknoloji, çoktan beridir yeni bir tür kölelik yaratmış durumda. Buradaki fare, bilgisayarın faresini anımsatıyor. Bir de batan gemiyi ilk terkedecek fareleri...

·       Biz bilgisayar sistemlerini ‘hack’ ederek, gidebileceği en son noktayı araştıranlarız.

§         Bilgisayarlarını ‘hack’ etmenin, onun sınırlarını zorlamakla hiç bir ilgisi yoktur. Bildiğimiz kilitli bir kapıyı kırmaktan ibarettir. Daha iyi kilit yarattırmanın, yol yürümekle, daha da ötesi yeni bir yol yaratmakla bir ilintisi yoktur.

·       Biz, parktaki bankta, dizinde bilgisayarıyla oturarak en son sanal gerçekliği programlayan yetişkinleriz.

§         Yetişkin bölümü biraz abartılı, genelde ergen demek isteniyor. Artı, gülünç bir imaj çiziliyor. İsrail bilgasayarlarını çökerten Filistinli kör ‘hacker’lar daha etkileyici bir imaj.

·       Bizimki elektroniklerle doldurulmuş bir garajdır. Bipleyen modemler, homurdayan yazıcılar ve bilgisayarlarla dolu bir mahzende yaşamayı seçeriz.

§         Sistemin onlar için ürettiği imajı kendilerininmiş gibi üstlenmeleri yazık. Gün ışığını hep alan ve kenti panorama olarak gören bir gökdelen çatısı, ‘hacker’ için daha uygun bir mekansal imaj. Daha da ötesi, bir kaç yüz kilometre yukarıdaki bir uydudaki bir ‘hacker’ 150 yıllık bir gelecek için daha uygun bir imaj.

·       Bizler gerçeği diğerlerinden daha farklı görenlerdeniz.

§         Kısmen doğru, sanal gerçekliği ziyaret insanın bakış açısını ister istemez değiştiriyor bu bir. İkincisi, bakış açısını değiştirmek ciddi bir libidosal efor-performans gerektirir, ‘hacker’lar da öyle bir çaba görünmüyor. Onlar, Gibson gibi, interneti farklı açıdan, bir matris olarak görmeyi kastediyor.

·       Bizler, hayalperestlerin gözlüklerine sahip gerçekçileriz.

§         Keşke öyle olabilselerdi. o zaman çok daha üretken sonuçlar alırlardı. Fütürolog, masalcı, bilimkurgucu, deli, çocuk ruhlu ve/ya stratejist bir ‘hacker’ hernüz yok.

·       Siberpunk, başlıbaşına yeni çağın doğurduğu bir kültürdür.

§         Güncel ve yeni olduğu doğru ama ‘bir kültür’ yerine, ‘bir altkültür’ (: kült) demek daha doğru. Ayinleri olan bir kült. Ayrıca diğer çeşitleri olabilen, olan ve olacak bir altkültür: Eğer, bir ‘hacker’ blgi hırsızı ise, polis olan hırsız, genci eğiten yaşlı hırsız, hırsızlardan çalan hırsız, çalıp dağıtan Robin Hood hırsız gibi...

·       İçinde bulunduğumuz toplum tutucu, tıkanık ve hastadır.

§         Doğrudur ama her geleneksel toplum öyledir, kendi geleneğini yaratıp kemikleştirmiş siberpunk da öyle... Bunun nedeni, olağan bedenin bile, ortalama bir günde epeyi katı, sıvı ve gaz değiştirmesidir. Herhangi bir toplum, ‘siberpunk’ınki de öyle, bu dinamizme nadiren sahiptir. Gibson çoktan kült oldu bile...

·       Eskiyi, denenmiş gerçekliği yeğleyen toplum, devrimci yeniliği, sahtekarlığı ve özgür düşünceyi reddeder. Oysa ki tek yapılacak olan, ellerini uzatıp yeniliği hissetmek, düşünceleri, fikirleri, kelimeleri özgür bırakmaktır.

§         Yenilik, değişmeden, öyle ellerini uzatıp da hissedilecek bir durum değildir. Varlığının her noktasının eylemsizlik kütlesi değişime karşıdır. Devrim yapamazsın, ancak olabilirsin. Siberuzayda ise olamazsın da, ‘ma’laşırsın, yani hiçleşirsin...

·         Sistem yanlıştır, olduğu günden bugüne değişmemiştir.

§         Asla düşmanını küçümseme... Sistem, bugüne dek, tüm karşı çıkanlarını ezerek, onları yenerek, kuşukusuz değişerek sağ kaldı. Tarih, başarısız devrim girişimi kayıtlarıyla dopdolu...

·       Devlet, kendini kör gibi takip etmemize gereksinim duyar. Bu nedenle de, bir bilgi tutulması içinde yaşamaktayız.

§         İnternete devlet müdahaleleri ortada. Böylelikle, orası da bir hapishane kılınabilir.
§         Bilgi tutulmasının nedeni devlet değildir. Daha önceki maddelerde sözü geçen zihinsel ve kültürel atalettir.
§         Gerçekteki bilgisel tutulma ise, bir önceki dogmanın tükenmesinden ibarettir ve ‘Bilim ve Olanaksızlık’ ve ‘Bilim ve Ötesi’ metinlerinde irdelenmiştir.

·       İnternet, fikirlerimizi serbestçe ifade edbileceğimiz yerdir. Net bizim gerçekliğimizdir, krallığımızdır.

§         İnternet özgürlüğü kısıtlıdır ve yanıltıcıdır. İnternet bir hegemonya alanı değildir. Siberpunklar kendilerine boş bir ülke bulsunlar. Daha da iyisi, henüz yaratılmamış bir ülke. Başkalarının ülkesini işgal etmesinler.

·       Mikro dünyalarında yaşayan insanlar, globalleşmenin onlardan neler götürdüğünün ayırdında değiller. Onlar için yaşam, yalnızca bildikleri gibi karanlıklar içinde yaşamayı sürdürmektir.

§         Bütün geleneksel yaşam biçimlerini, yani standart biyografileri sürdüren insanlar, başta öleceklerini, sonra da b.k gibi yaşadıklarını, yani ot gelip saman gittiklerini bilmemek isterler.
§         Siberpunkçular da, kendilerini minicik bir ülkeye gömdüklerini ayırsamak zorundalar. Bunun için, siberpunkçu olmayan siberevrenci bir çok yazarın onlar için yazdıklarını okumaları yeterlidir.

·       İnsanlar, gelecek hakkında fazlasıyla iyimser bir bakışa sahiptirler. Bizler ise, bugünü yaşarken, bizlere söylendiği gibi, temiz ve aydınlık olacağına inanmamaktayız. Biz günü yaşarken, yarın neler olacağına ilişkin düşünce üreten insanlarız.

§         Netizenlerin yeterli fütürologlar olduğuna ilişkin on yılda hiç bir kanıt olgu görülmedi.
§         Geleceğe sahip çıkmak yeni moda. Kapitalizm geleceği ipotekleyerek bir faşizm gösteriyor yeterince. Bize düşen geleceği boş tutmaktır yalnızca. Bunun için de sonsuz temizlik gerekiyor. Gelecekten siberpunkçuları da temizlemek gerekiyor.

·       İnternet bizim anarşi evimizdir ve asla denetlenemez.

§         Büyük yanılgı: Bilginin anarşisi henüz tanımlanmamış bir kavramdır ve bilgi denetlenebilir durumdadır (internet de). ‘Anarşi’ iktidardasızlık tanımıdır. ‘Krallık’, ‘ev’, ‘mülk’, ‘bizim’ deyimlerini içermez.

·       İnterneti kim denetlerse güç onundur.

§         Fiilen geçersiz bir sav, çünkü zaten ‘hacker’ler denetimi parçalıyor ve iktidarı yeniyor. Yoksa, ‘hacker’ler da mı iktidar istiyor? En önemlisi, ‘hacker’lar dahil, sistem bazı yeni-farklılara bakarkör durumunda.

·       Bilgi Güçtür!

§         (Ünlem imi benim değil, çünkü hiç kullanmam.) Doğru, bilgi güçtür ama güç kullanılmadıkça büyür (‘bilgi kullanılmadıkça büyür’ değil). Yanısıra ‘güç’, zorunluca ‘iktidar’ demek değildir. İngilizce’de ikisi eşanlamlıdır.
§         Aynı zamanda: Bilgi mülk değildir. Gücün mülkleştirilmiş türlerinden birinin iktidar olduğu hesaba katılırsa, ‘hacker’ların ve ‘siberpunk’ların bilgiyi bedava vermeleri gerekir, başkalarından çaldıklarını değil, kendi ürettiklerini ki bu henüz örneksiz bir olgu... (Örneğin bu manifesto, artı değerli değil, eksi değerli bir montajdır.)

Açıklama: Paragraf başındaki noktalar, ana bildirisel, kareler karşı sav-yanıt ve yazara ait metinlerdir. Ardışıklık doğrusallığı, kimi matrissel düzlemselliğe genişletildi. Bunun için, başka başlıklara ait anahtar sözcüklerin geçtiği maddeleri o-başka maddelerle ilintilemek uygundur.

Dipnot: Metnin alıntılandığı kaynak: Kara Filmler, Selda Tan Özdemir, Altıkırkbeş Yayınları, Lull / Sinema Kitapları dizisi . 1, Şubat 2003, 186 sayfa, sayfa. 119-120. (Kitap dağıtıma erken çıktığı için, işbu metinlerin yazım tarihi, daha önce görünüyor.) (Artı, asıl veya ilk kaynak metin belirtilmemiş.)

Hiç yorum yok: