“... Yunanistan'ın başkenti Atina yakınlarında bir grup yurttaş, Yunan
hükümetine uluslararası mahkemede dava açmaya çalışıyor.
Suçlama ise oldukça ciddi: Yunan hükümetinin uygulamaya koyduğu kemer sıkma
önlemlerinin soykırım ve insanlık suçu teşkil ettiği iddia ediliyor.”
İşte bu:
Krup faşizmini durdurmanın yolu, yeni hukuksal yollar aramaktan geçer. O
yollar da biterse, yitirecek de olsan, devrime girişirsin.
Devletlerin halkları halkların devletleri, daha önce uygulanmamış hukuksal
yollar. Ancak bu, çok daha önce akıl edilmeliydi.
Akıl edilmeliydi ki işe yarasın.
Sanki artık iş işten geçmiş gibi:
Yunan halkı davayı kazansa, ne olacak? Yunan hükümeti mahkum olsa, ne
olacak?
Onu oraya sürükleyen 26 devlet daha var.
Onlara ne olacak?
(Buradaki Yunan halkını ve devletini israf nedeneyle, durumdan keni
sorumluğu tartışma dışı bırakıldı, çünkü eğer o israf olmasaydı veya olmayınca
da, böyle ‘insanlık suçulu ekenomik önlemler’ zaten daha önceleri kezlerce
yaşanmış ve örneklenmiş durumda.)
Kapitalizmin parayı, sömürüyü, vd icat ettiği, en acımasız sistem türünün
kapitalizm olduğu türü önyargılara katılmadığımızı daha önce kezlerce yazdık.
Önemli olan saptama şu:
Sistem bir kez direksiyonunun kilitledi mi, kendi zararına da olsa, yıkımı /
gidişi sürdürüyor.
1980’de başlayan ve kitleleri sınıf atlama rüyasına sürükleyen
libelarizmler dalgasında 2010’da deniz bitti. Oyun da bitti. (Muhakkak bitmek
zorunda değildi.)
Böylelikle, sistemin daha önce de vakaladığı 25-30 yıllık döngülerin
zorunlu olmadığı ortaya çıktı. Zaten böyle döngülerin düzensiz olduğu dönemler
de, yerler de mevcut tarihte.
Önerimiz şu:
Artık tarihten ders almayı öğrenelim ve deniz bitmeden çözüm aramaya
başlayalım.
Nasreddin Hoca, kızını testiyi kırmadan önce boşuna dövmüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder