2009 krizi global bir krizdi. Bu kadar makro olacağı öngörülmüyordu ama tarih boyunca en makro-makro olanlardan biri de değildi.
1949 Çin Devrimi’nin 1848 Devrimi’nin simgesel bir ardılı sayılması gibi, 2029-2030 muhtemel makro-makro global ekonomik krizini de, o 1929 ve bu 2009 krizinin ardılı sayarsak, 2009 krizi 2029 krizini büyültmüş mü olacak, küçültmüş mü?
Ön-hafif depremler, daha büyük art-ağır depremlere de neden olabilir, onu hafifletebilirler de.
1929 krizine ve 2009 krizine bakarsak, 2029 krizinin 5-10 sene boyunca % 5-10 olmak üzere, global ekonomide % 50 civarında bir küçülme demek olacağını öngörebiliriz. Çin hesabıyla % 50 büyümemeyi de ekleyebiliriz.
2007-2009 krizi ise 3 yılda yıllık % 3-4 küçülmeyle, Dünya ekonomisinde % 10 küçülme demek oldu. % 10 da büyümemeyi ekle, % 20 demek. Bu % 20’yi Dünya kaldırdı, biraz inledi ama şoku atlatacağa benzer. Ya % 100 de ne olacak?
Öyleyse kestirim ne?
Araya su ve gıda krizlerinden en az birisinin alt-dalgalarından birkaçının gireceği kesin. Cep telefonsuz ve internetsiz ölmezsin ama susuz ve yemeksiz ölürsün. Ayrıca bu tür toplu ölümlerin ardından salgın hastalıkların başgösterdiği de biliniyor. Kuş gribi 300 milyon can alabilir, diye hesaplandı.
Abartalım:
Dünya 10 yılda yılda % 2 nüfus kaybıyla, toplamda % 20 nüfus kaybına uğradı diyelim ki bu tarihsel örneklere bakınca aşağı yukarı en yukarı limite yakın bir durum sayılabilir.
Söylemesi hoş değil ama bu sonuç, tarihe ve kültüre zararlı değil, yararlı bir durum olur, olacaktır, olmuştur.
Olumsuz olarak bundan en çok nasiplenecek 3. Dünya olacak ama enerji krizinden AB asıl nasibi alacak, yani 1. Dünya da global felaketlerden muaf değil.
Dönelim şimdiye:
Bu kriz, bir büyük krizin ön-provasıydı. Kriz yönetiminde G-7 ve 1. Dünya sınıfta kaldı çoktan.
Demek ki şimdi panik azdı ama daha büyük krizde panik olacak, hani biz Türkiyeliler’in hep yaptığı gibi. Ayrıca, 11 Eylül 2001’de New York yönetimi ve halkı da ambale olmuştu.
Demek ki halklar ve iktidar seçkinleri tarihten ders almıyor, daha önce almadığı gibi.
Nedensellik açısından bakarsak 2009 krizi, biraz kendi ellerimizle yarattığımız bir şeydi, kapitalizmin asıl doğasının getirdiği depremlerden değildi.
Kapitalizmin yapısallığının, gerçekten kısırdöngüsel bir açmazlar dizisi içerdiğini, 250 yıldır kimse öğrenemedi, daha kötüsü Dünya Sistemi savunucuları bile. Avrupa’nın onlarca kez yaşadığı granülleşmeyi koskoca tarih dehaları göremiyor.
Şimdi de, G-7, G-8, G-20, AB-ABD granülleşmeleri var. Çıkarları çakışmadığı gibi, bakış açıları da uyuşmuyor. Peki, nasıl birlikte karar alacaklar da, onu uygulayacaklar? Kyoto Protokolü’nün açmazı onyıllardır ortada.
Aslı duvar ve travma burada. Hiç önlem yok. Hiç ihtiyaç akçesi yok. Hiç kriz yönetimi A, B, C, ... , Z planları dizisi yok.
Budalalar gemisi tam gaz fırtınaya yol alıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder