‘Fark noke’, Kürtçe’de ‘fark yok’ demektir.
Benim açımdan, 12 Eylül 2010 referandumundan evet veya hayır çoğunluğun çıkmasının bir anlamı ve farkı yoktur. Anayasa yapıp uygulamayan nadir ülkelerden biriyiz; maddeler değişse ne olacak, işkencenin biteceğini mi sanıyorsunuz? (Hoş, yasalar da öyle ya: İmam nikahından ceza almış kaç kişi var Cumhuriyet tarihinde?)
Artı 4 neden daha var:
Bir:
Daha önceki, Özal’ın eski siyasetçilerin siyaset yasağının kalkıp kalkmaması veya cumhurbaşkanını halkın seçip seçmemesi referandumlarında da böyleydi. O zaman da, şimdi de, oylanacak taslağı tam okuyana henüz raslamadım. Kendim de okuyamadım ama ileriki sayfalarda mideme kramp girdiğinden dolayı.
İki:
Yargı bağımsızlığının kaldırılmaması için bas bas bağırırken, 2003’te Erdoğan’ın siyaset yasağının kalkıp şakkadanak Meclis’e girivermesinde % 100 payı olan YSK’nin aynı yargıç ve savcılardan oluştuğunu anımsamak gerekir.
Üç:
Asıl sorun, 2011 genel seçimleri ve 2012 cumhurbaşkanı seçimleridir. Herkes birşeyler söyleyip duruyor ama henüz Gül’ün görev süresi kesinleşmiş değil. AKP, 2011 seçimlerinde çoğunluğu yitirirse, Gül’ün görev süresini 7 yıl sayacak bu kesin. 2011’de değişecek TBMM sandalye dağılımının, erken genel seçim sonucunu 2007’deki gibi doğurabileceği olasılığını hiç kimse hesaba katmıyor. O zaman siyasal ortam kilitlenir.
Dört:
31 Ağustos 2010’da ABD Irak’tan çıkıyor. Büyük Kürdistan hayalleri devreye girdi bile. Ordu PKK ile savaşmazsa ne olacak?
Evet, tartışmamız gereken, kısır ‘evet-hayır’ ikilemi değil, bunlardır. Daha da var ama onlar da sırası gelince yazılır.
(30 Ağustos 2010)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder