Türkiye 2003’te tezkereyi reddetiğinde ABD’ye ilk kez ‘hayır’ diyor değildi. İlk hayır 1984’te gelmişti ve daha da ilginci askerlerden gelmişti.
ABD 1980’lerde bugün kullandığı en az asker kullanımlı ve 2 cepheli vurucu savaş tekniğini ‘Askeri Strateji 2000’ denilen bir elkitabında açımlamıştı.
Türkiye genelkurmayı ise, Harp Akademileri Bülteni’nde buna Ocak 1984’te bu konuda çıkardığı ‘2000 Yılının Muharebe Doktrini’ başlıklı özel sayı ile karşılık vermişti.
Eleştiriler; haberleşme, piyadenin ortadan kalkışı ve savaş alanındaki görüş alanı üzerinde yoğunlaşmış. Bir de, 1. ve 2. Irak Savaşı’nın gösterdiği üzere (ki bunlarda bu strateji uygulandı) insan faktörü hiç hesaba katılmıyor. Teknolojiye aşırı yüklenilmekte. Birileri er geç en gelişkin elektronik teknolojileri bile bloke etmeyi becerecektir. ABD’de cep telefonu uydu sistemleri arada bir duruyor. Aynı şeyin savaş alanında olması durumunda düşman çok rahat saldıracaktır.
Bir diğer zayıf nokta, stratejinin zihniyetinde çok hızlı saldırı var ama düşmanın direnci yokmuş varsayılıyor. 2. Irak Savaşı’nda Saddam’ın özel muhafız ordusu başta hiç direniş göstermedi ama sonraki 3 yılda 2.000 ABD askerini de öldürdü. Yani saldırdığınız bölge düşmanın anavatanıysa, hangi tür direnişle karşılaşacağınızı bilemezsiniz, hatta bir olasılık düşmanınız bile hangi taktiği kullanacağını bilemeyebilir.
Eleştirilerin eksik olduğu noktalardan biri, yeni ülkelerin nükleer silahlara sahip olacak olması durumudur. Çin gerekli bilgileri ABD’den alıp, bir de Pakistan’a vermiştir. Bu sıralar da, İran’a vermiş olması büyük olasılıktır. Bu olasılıklar daha 1980’lerde tartışılıyordu. Oysa ki Askeri Strateji 2000, yalnızca Rusya, ABD, Fransa ve İngiltere’nin nükleer silaha sahip olmasını varsayıyor. 11 Eylül 2001 gösterdi ki klasik savaş kuramları artık geçersizdir. Nükleer bir canlı bombayı kimse durduramaz.
Ziya ül Hak’ın düşündüğü ve Pakistan’a uyguladığı gibi, ot yememiz gerekse bile, nükleer bombalara sahip olmalıyız.
Diğer bir nokta bizim askerlerin süngü savaşını hala yeğliyor olmasıdır. PKK deneyimi gösterdi ki yakın mesafe savaşlarında da yeni teknikler icat etmek mümkün. Düşmandan sizin bildiğiniz gibi savaşmasını isteyemezsiniz.
Toparlarsak, Türkiye 22 yıl önceden doğru öngörülerde bulundu. Şimdilerde tasarladığı 2 kara ordusunun tasfiyesi de çok doğru bir öngörü. Bir tek noktada çok eksiğiz: Bizde ordu karaya çok dayalı. Oysa, ABD’de hava ve deniz daha güçlüdür. Kıbrıs Savaşı’nda kendi gemimizi bombaladığımızı unutmamak gerek. Bir de PKK’yi helikopterlerle yendiğimizi. 4.000 metre irtifada ve 45 derece eğimde tank bir işe yaramaz.
Evet, Askeri Strateji 2050’yi bekliyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder