Sevinmeyin, sevinmeyin, bize değil. Kısmetse, biz ancak 2.’sini kuracağız bir gün.
6. Cumhuriyet Fransa’ya geliyor.
2007 seçimlerinde sosyalist bir aday bunu dile getirdiğinde, sempatiden çok, antipati toplamıştı. Ancak bu kez, Sosyalist Parti’nin aday seçimi, açıkça bu gündem üzerinden yürüyor.
Bir cumhuriyetten diğerine geçilir.
Öncelikle, süreklice veya süreksizce.
Örneğin, Fransa’nın 1. ve 2. cumhuriyetlerinin arasına bir devlet terörü dönemi ve bir ‘yeniden krallık’ dönemi girmişti.
Fransa, bunu bu kez sistemi sürekli bırakarak yapmak niyetinde görünüyor.
O zaman başka hangi etkenler var?
Öncelikle, Fransa’da bir gelenek durumuna gelen sokak isyanlarının göçmenlerin gerçek bir isyanına dönüşmesi olasılığı var. O zaman bir polis devleti gelir.
Fransa’nın biçimsel olarak en önemli yönetim özelliği başkanlık sisteminde. Başbakanlar pek iradi ve işlevsel değil.
Öyleyse, bu değişebilir.
Konuyu tartışanlar sosyalistler olduğuna göre, anayasanın değiştirilip, bir sosyal devletten olma ötesine taşınma olasılığı da var. Ancak Fransızlar, dünya siyasal literatürüne ‘vicdani solda, cüzdanı sağda’ deyimini sokan bir seçmen kitlesine sahip.
Buradaki kritik durum şu:
Sağ ve sol eşitliğe kilitlenmiş. Aynı zamanda ikisi de çözümsüzlüğe kilitlenmiş.
Bir kültürel mod bittiğinde, yerini başka bir modla değiştirmesi, tarihte şimdiye dek, patırtısız gürültüsüz pek olmamıştır.
Demek ki er geç sosyalist parti kazanacağı için, Fransa’da er geç patırtı çıkacak ama kitle düzeyinde değil de, iktidar seçkinleri düzeyinde.
AB çözülmekte. Bu süreç, Fransa’nın İngiltere ve Almanya ile 500 yıllık takışmasının önünü, 70 yıllık bir aradan sonra yeniden açabilir.
Bildiğim kadarıyla bunu şimdiden tartışmak, henüz akıllarına gelmiyor. Tabii, onların Nasreddin’leri yok, başkanlarını testiyi kırmadan önce dövsün.
Sosyalist Parti’nin 2012 adaylarından üçüncüsü, ilk ikinin hangisinin seçileceğine karar verme pozisyonuna denk gelmiş. Adaylara sorduğu şunlarmış:
“... iki isme de öncelikle finans politikalarının ne olduğunu, ülkede yaşanan siyasi çürümeye karşı alacakları tedbirleri, sanayide korumacılık konusundaki görüşlerini ve 6'ncı Cumhuriyet için atacakları adımları soracağını belirtti. ‘Yazılı ve net taahhütleri tercih ediyorum’ diyen Montebourg...”
Şimdiden söyleyeyim.
Yeri ve zamanı geldiğinde 2 aday da, yazdıklarının o koşullar altında geçerli olduğuna yönelik yan çizeceklerdir. Biz Türk’üz, bu oryantal rakkaselik konularında deneyimliyiz, biliriz.
“Seçmenleri ve meslektaşlarını ‘démondialisation’ bayrağı altında toplamaya çalışan Montebourg'u ‘çağdışı’ davranmakla suçlayan ve hiç oy alamayacağını iddia edenlerse, seçimlerin ilk turundan çıkan sonucun şaşkınlığını yaşıyor.
‘Démondialisation’ kavramıyla, neoliberalizmin kötü etkilerinin bertaraf edildiği, ekonomik küreselleşmeye alternatif olacak yeni bir finansal organizasyonun kurulması gerektiği savunuluyor. Siyasetbilimciler, bu akımın taraftar sayısındaki umulmadık artışı, küresel ekonomik krizin neden olduğu sıkıntılara ve Sarkozy hükümetine bağlıyor. Hem krizin hem de hükümete dair yolsuzluk iddialarının, seçmeni, halihazırdaki sistemi sorgulamaya yönelttiği belirtiliyor.”
Hazırlanın globalciler, önümüzdeki en geç 20 yıl içinde, dünya GSMH’si ve ticareti (ihracat + ithalat) % 50 küçülecek ama bu kezki sayılar reel olacak, sanal / nominal değil. Kimse de müreffehliğinden yitirmeyecek.
İngiltere kraliçesiyle meşgul. Almanya 3. Dünya Savaşı’nı bile çıkarır. ABD hiçbir zaman demokrasi olamadı. Sonuçta kala kala, tarihte cumhuriyet konusunda en çok hata ve dene-yanıl yapan Fransa’ya kaldık.
Açıkçası, Sarkozy’yi veya Mitterand’ı seçen bir kitlenin eksi zekalı ve eksi bilgili olduğunu düşünüyorum. Ancak bir geçmişbilimci artı bir gelecekbilimci olarak, yaşamın deneylerden ibaret olduğunu da biliyorum.
Sonuç: 6.’yı kurarlar ve o da dengeli / kalıcı / uzun süreli olmaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder