Pazar, Ekim 07, 2012

Global Panorama 2012 Ekim


Görüntü giderek açıkseçikleşiyor artık.

Evet Türkiye, girmesi % 50’den fazla ama % 75’ten az olasılıklı olan savaşa girdi.

Evet, dünya yeni bir Orta Çağ’da 1990’ların başından beridir tam gaz yol alıyor.

Alain Minc bu yeni dönemin kavramlaştırılmasını 1990’da yapan ilk yazar olarak tarihe geçmiş gibi.

Ancak, onun bir saptaması geçersiz:

Kendisi, çağdaş düşünürlerin hiçbirinin, devletin çözülüşünü ve onun yerini ayak takımımın, başıbozukların, mafyanın, eşkiyaların hegemonyasının alacağını öngörmediğini belirtir.

Oysa Hobsbawm, daha 1969’da ‘Eşkiyalar’ kitabını yazdığında, onların durumunun güçlülüğünü, geçersiz bir biçimde proto-devlet kutlaması olarak görse de, kesinkes olarak saptar.

1969 nedir?

1968 ardılıdır.

1968 nedir?

Teröristlerin tüm hegemon devletlere kök söktürdüğü ilk dönemin başlangıcıdır. (Burada hala geçersizliği görülmeyen bir saptama var: O dönemi ABD ve SSCB’nin kendi elleriyle yarattıklarını ve yönettiklerini savunan düşüngünün vektörü ama bu da geçersizdir, çünkü o vektörlerde ne ABD bin Ladin’in gelecekbilimini istedi, ne de SSCB kendi yıkımını ama o gelişat bu gidişatı getirdi sonuçta.)

1968’liler nedir?

1945 ertesi çöken AB kültürünün, yine çöken aile hegemonyasından muaf gençlerin isyanıdır. Bunlardan da, yalnızca bir yol olarak teröristler çıktı (RAF, vd).

1945 aynı zamanda nedir?

AB global iktidarının 450 yıllık sürecinin sonu, ABD global iktidarının tescilidir.

1968 aynı zamanda nedir?

3. Dünya’nın çıkışıdır. (Her ne kadar bu süreç, özgürleşen eski kölelerin daha da aç duruma geçmesini sonuçsasa da, yine de tarihe ve kültüre artı-değer bir katkıdır.) Bunlardan da terörist çıktı (Yaşamöyküsü, az gelişmiş ülke patriyarkisinin zaferi biçiminde süregitmiş Leyla Halid.)

Bu çerçevede bugünle geldiğimiz (ve üzerine diğer etkenler eklendiği için), bugünkü toplam panorama bazılarını şaşırtıyor ama uzun vadeli büyük sayılar limitlemesinin inanılmaz dengeli bir doğrulanmasıdır, şu anki tarihsel momentimiz.

Bu tablodan eriyip gitmekte olan ABD hegemonyasını da eksiltince, aslında asıl AB Orta Çağ’ına pek benzemeyen bir durum ortaya çıkar: İlk Orta Çağ global değil, yerel ölçekli / ölçütlü idi. Tamam Antik Yunan çökünce de, aşağı yukarı geniş yerel / global bir boşluk doğdu ama bu öylesi bir boşluk değil.

Örneğin, yine bir eşkiya devleti olan, bu sıralardaki sapa şıklardan Brezilya gibi sürpriz etkenler, eğer tarihin ağırlığını devralmazsa (ki bizim öngörümüz bunun böyle olacağı yönünde, en azından epeyi bir sürece, diyelim 50-75 yıllık müstakbel bir kaos ama 100 yıllık değil), bu tarihçe dönemi çözülmede sürer gider.

Bu süreçte Türkiye’nin yerel veya global güç olmasının işlevi kalmaz, çünkü ne ekonomik artı-değer kalır ortada sömürecek, ne de yükseltecek üstyapısal kültür kurumları (bilim, sanat, düşün). Çölde kral olmanın da pek alemi yok, üste para verirsin.

İşte bu, Türkiye’nin gerçekten global sisteme entegrasyonudur, yoksa Barnett’in tasarımındaki gibi tüketici şeysileştirilmesi değil.

Bu panoramada, olumlu sayılabilecek herhangi bir öğe var mıdır?

Evet: Durumun açıkseçikleşmesi. 1989 olaylarından beridirki son 23 yıldır süregelen tümüyle muğlaklığın enerji yitimiyle geçti. Oysa biliyoruz ki en güçlü yıkım bile, potansiyel-gelecek bir yapım demektir ama muğlaklık öyle değildir, tüm potansiyel enerjileri yutar ve sıfır sonuç verir, hatta kimi eksi sonuç. (Ve bu model, tarihe Cengiz Han müdahalelerinin bile, yumurtayı çekiçle kırmak olarak kalıp, onların istediği dünyaların / geleceklerin hiçbir zaman kurulamamış olduğu oyun kuramı modeli ile içiçe geçer.)

Artı:

Nasıl ki insan haklarını almadan önce, insan sorumluluklarını yerine getirme gelirse, şimdi de öyle olacak. Dünyanın tüm marjinalleri, azınlıkları, ayralları, eğer zihinsel ve kültürel sorumluklarını üstlenirlerse, hem tarihi çökmekten kurtaracaklar, hem geleceği inşa edecekler, hem de hak ettikleri haklarını ve özgürlüklerini kazanacaklar.

Bunu isterler mi?

Bir marjinal olarak, inanın onu ben bile bilmiyorum. Dünya yansa, yorganım olmayan bir durumdayım. Sonuçta, tarihi ben mi yıktım ki ben düzelteyim? (Diğer marjinaller ne düşünecek, onu henüz bilemiyorum, bence kendileri bile bilmiyorlar, ayrıca seçim oldukça zor.)

Binlerce öğeli bir oyun kuramı modelinin içindeyiz ama bu moment belki de tarihte ilk kez reel bir global multi-kulti oyunu durumunda. Sonuç ne olursa olsun, 2013-2017 arasında  yaşayacaklarımızın çok öğretici bir tarih dersi olacağı kesin.

Hiç yorum yok: