Görüntü giderek açıkseçikleşiyor artık.
Evet Türkiye, girmesi % 50’den fazla ama % 75’ten az olasılıklı olan savaşa
girdi.
Evet, dünya yeni bir Orta Çağ’da 1990’ların başından beridir tam gaz yol
alıyor.
Alain Minc bu yeni dönemin kavramlaştırılmasını 1990’da yapan ilk yazar
olarak tarihe geçmiş gibi.
Ancak, onun bir saptaması geçersiz:
Kendisi, çağdaş düşünürlerin hiçbirinin, devletin çözülüşünü ve onun yerini
ayak takımımın, başıbozukların, mafyanın, eşkiyaların hegemonyasının alacağını
öngörmediğini belirtir.
Oysa Hobsbawm, daha 1969’da ‘Eşkiyalar’ kitabını yazdığında, onların
durumunun güçlülüğünü, geçersiz bir biçimde proto-devlet kutlaması olarak görse
de, kesinkes olarak saptar.
1969 nedir?
1968 ardılıdır.
1968 nedir?
Teröristlerin tüm hegemon devletlere kök söktürdüğü ilk dönemin
başlangıcıdır. (Burada hala geçersizliği görülmeyen bir saptama var: O dönemi
ABD ve SSCB’nin kendi elleriyle yarattıklarını ve yönettiklerini savunan
düşüngünün vektörü ama bu da geçersizdir, çünkü o vektörlerde ne ABD bin
Ladin’in gelecekbilimini istedi, ne de SSCB kendi yıkımını ama o gelişat bu
gidişatı getirdi sonuçta.)
1968’liler nedir?
1945 ertesi çöken AB kültürünün, yine çöken aile hegemonyasından muaf
gençlerin isyanıdır. Bunlardan da, yalnızca bir yol olarak teröristler çıktı
(RAF, vd).
1945 aynı zamanda nedir?
AB global iktidarının 450 yıllık sürecinin sonu,
ABD global iktidarının tescilidir.
1968 aynı zamanda nedir?
3. Dünya’nın çıkışıdır. (Her ne kadar bu süreç, özgürleşen eski kölelerin
daha da aç duruma geçmesini sonuçsasa da, yine de tarihe ve kültüre artı-değer
bir katkıdır.) Bunlardan da terörist çıktı (Yaşamöyküsü, az gelişmiş ülke patriyarkisinin
zaferi biçiminde süregitmiş Leyla Halid.)
Bu çerçevede bugünle geldiğimiz (ve üzerine diğer etkenler eklendiği için),
bugünkü toplam panorama bazılarını şaşırtıyor ama uzun vadeli büyük sayılar
limitlemesinin inanılmaz dengeli bir doğrulanmasıdır, şu anki tarihsel
momentimiz.
Bu tablodan eriyip gitmekte olan ABD hegemonyasını da eksiltince, aslında
asıl AB Orta Çağ’ına pek benzemeyen bir durum ortaya çıkar: İlk Orta Çağ global
değil, yerel ölçekli / ölçütlü idi. Tamam Antik Yunan çökünce de, aşağı yukarı
geniş yerel / global bir boşluk doğdu ama bu öylesi bir boşluk değil.
Örneğin, yine bir eşkiya devleti olan, bu sıralardaki sapa şıklardan
Brezilya gibi sürpriz etkenler, eğer tarihin ağırlığını devralmazsa (ki bizim
öngörümüz bunun böyle olacağı yönünde, en azından epeyi bir sürece, diyelim
50-75 yıllık müstakbel bir kaos ama 100 yıllık değil), bu tarihçe dönemi
çözülmede sürer gider.
Bu süreçte Türkiye’nin yerel veya global güç olmasının işlevi kalmaz, çünkü
ne ekonomik artı-değer kalır ortada sömürecek, ne de yükseltecek üstyapısal
kültür kurumları (bilim, sanat, düşün). Çölde kral olmanın da pek alemi yok,
üste para verirsin.
İşte bu, Türkiye’nin gerçekten global sisteme entegrasyonudur, yoksa
Barnett’in tasarımındaki gibi tüketici şeysileştirilmesi değil.
Bu panoramada, olumlu sayılabilecek herhangi bir öğe var mıdır?
Evet: Durumun açıkseçikleşmesi. 1989
olaylarından beridirki son 23 yıldır süregelen tümüyle muğlaklığın enerji
yitimiyle geçti. Oysa biliyoruz ki en güçlü yıkım bile, potansiyel-gelecek
bir yapım demektir ama muğlaklık öyle değildir, tüm potansiyel enerjileri yutar
ve sıfır sonuç verir, hatta kimi eksi sonuç. (Ve bu model, tarihe Cengiz Han
müdahalelerinin bile, yumurtayı çekiçle kırmak olarak kalıp, onların istediği
dünyaların / geleceklerin hiçbir zaman kurulamamış olduğu oyun kuramı modeli
ile içiçe geçer.)
Artı:
Nasıl ki insan haklarını almadan önce, insan sorumluluklarını yerine
getirme gelirse, şimdi de öyle olacak. Dünyanın tüm marjinalleri, azınlıkları,
ayralları, eğer zihinsel ve kültürel sorumluklarını üstlenirlerse, hem tarihi
çökmekten kurtaracaklar, hem geleceği inşa edecekler, hem de hak ettikleri
haklarını ve özgürlüklerini kazanacaklar.
Bunu isterler mi?
Bir marjinal olarak, inanın onu ben bile bilmiyorum. Dünya yansa, yorganım
olmayan bir durumdayım. Sonuçta, tarihi ben mi yıktım ki ben düzelteyim? (Diğer
marjinaller ne düşünecek, onu henüz bilemiyorum, bence kendileri bile
bilmiyorlar, ayrıca seçim oldukça zor.)
Binlerce öğeli bir oyun kuramı modelinin içindeyiz
ama bu moment belki de tarihte ilk kez reel
bir global multi-kulti oyunu durumunda. Sonuç ne olursa olsun, 2013-2017
arasında yaşayacaklarımızın çok öğretici
bir tarih dersi olacağı kesin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder