Rahmetli Paşa yaşasaydı veya ben onun zamanında yaşasaydım, herhalde
yıldızlarımız pek barışmazdı. Paşa gözünün üstünde kaşının olduğunun
belirtilmesine bile pek tahammül edemezmiş, benim de çenem epeyi düşüktür
doğrusu. İstiklal Mahkemesi üzerinden darağacını boylamasam da, zoraki diplomat
olarak sürgün olma ihtimalim hayli yüksek olurdu.
Paşa’ya getireceğim eleştirilerden biri de, bugünkü koşulların olma
olasılığının o sağken de her daim mevcutmuş ve nedeninin de o olmuş olduğudur.
Paşa halkının çoğunluğuyla pek bütünleşemedi. Ferhan Şensoy’un sandığının
tersine, geriye işlevsel 2. adam(lar) da bırakmadı. Düşman kardeşler olan İnönü
ve Bayar’ın yaptıkları ortada: Atatürk’ün 4 + 15 yılda kurduğunu 12 yılda darma
duman edip, üstüne bir de 3 darbe ve 3 liberalizm için yol açtılar. O ölür
ölmez, Cumhuriyet’in köküne kibrit dökmeye başladılar. O sayede bugün kaputuz.
Cumhuriyete ilk geçen ülke olan Fransa cumhuriyetlerinin 5.’sinde, ondan
sonra cumhuriyet olan Güney Kore 6.’sında. Yani, sıranın ve ilk olmanın pek
önemi yok bu konuda. TC’ninkinin 2.’sinin ne zaman ve kimlerin eliyle
kurulacağı pek belli değil ve önemi de yok ama artık 2. bir Atatürk’ün
çıkmayacağı kesin, gerekmediği de kesin.
Atatürk’ün istediği Türkiye’nin veya Fransa Devrimi’nin istediği
cumhuriyetin olmaması önemli değil. Yumurta çekiçle kırılmıyor sonuçta, güçlü tarihsel
müdaheleler ise biraz öyle olmakta.
Tarih süreci içinde ‘demokrasiye doğru’dan çok, insanların kendi kendini
yönetmesine, ya da yönetilmeye hiç gereksinim duymamasına doğru evriliyoruz.
Devlet 5.000, burjuva demokrasisi ve cumhuriyeti 200 küsur yıllık. Tarih
sabırlıdır. En geç 500 yıl içinde bu iş hallolur.
Dolayısıyla Atatürk’ün müdahalesi ve mücadelesi Jakoben’ce olsa da, attığı
taş doğru yöndeydi. Yalnızca vuracağı kuş cilve yaptı, kendince cumhuriyeti gösterip
vermedi, onun yerine köylü milletin
efendisi olarak zenginkondulu oldu: Asker milletten de talan demokrasisinin
dene-yanıl’ı oluyor işte. O kadar.
En iyi 50+, hatta en iyi 40+, ölü 50+’tır ve 40+’tır. 54 yıl yaşam
beklentisiyle doğmuş ve 2012 itibarıyla yarısı vefat etmiş olan 1960 doğumlu
akranlarıma bunu belirtince, abarttığımı düşünüyorlar. Oysa ki geleceği takma
dişli gerontokratların kurduğu pek vaki değildir. Gelecek için kalıcı bir şey
yapmayan zaten ölü / yaşamamış demektir, geçmiş ise tümden ve çoktan beridir
ölüdür. Nekrofilinin lüzumu yok.
O yüzden bu ülkede devrim yapma ve cumhuriyeti sürdürme şansını yakalamış
olan 1968’lilerin ve 1978’lilerin halihazırdaki durum için, kemiklerini mezarda
takırdatmaktan başka hakları ve şansları yok. Allahtan zenginkondulular adam gibi faşist olmayı bile beceremediler de,
toplama kampı kuramadılar bizim için, kendi yurdumuzda sürgün olduk onun yerine.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder